NECDET BULUZ
Son günlerde siyasette yine sert rüzgarlar esmeye başladı. Özellikle İktidar Partisi milletvekilleri ile, muhalefet partisi milletvekiller arasında siyasi terbiye sınırlarını aşan bazı atışmalar,söz düelloları ve sataşmalara rastlıyoruz. Geçmişte siyasiler arasındaki sert üslupların yeniden sahneye çıkmaya başlaması hiç kuşkusuz kamuyotunun da tepkisini çekiyor. Açık söyleyelim: Kim olursa olsun, partisi önemli değil, siyasiler toplumun her kesimine örnek olması gerekenlerdir. Giyimleri ile, konuşmaları ve ortaya koydukları üslupla bir ayrıcalıklarımolması gerekenlerdir. Geçmişte, silinen, bugün adını bile anımsayamaığımız birçok siyasi, bu üslupları neeni ile ortadan yok olup gitmişlerdir. Bunun ununtulmaması gerektiğini anımsatalım. Bunu sadece Meclis çatısı altında görev tapan siyasilerden değil, Meclsi dışında olanlardan da bekliyoruz. Özellikle son günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın üslubunu sertleştirdiğin, kırıcılığa kadar giden söylemler içinde olduğunu da izliyoruz. Cumhurbaşkanlığı gibi makamı dolduran Erdoğan’ın, hem Meclis çatısı altındaki milletvekillerine, hem kamuoyuna örnek olacak söylemler içinde olması gerektiğini düşünüyoruz. Bazı komisyonarla görüşülen tasarılarda neredeyse meydan savaşına gidebilecek hiddet, şiddet ve ağızlara alınmayacak sözlerin sarf edilmesi de ayrıca masaya yatırılması gereken bir konudur. Özellikle geçmiş yıllardan anımsıyoruz. Liderlerin terbiye sınırlarını aşan birbirleri için söyledikleri sözler, hiçbir zaman kamuoyu tarafından benimsenmemiş, sadece bunlar tepki almış, aynı şekilde sözlerinin ölçüsnü kaçıran liderler de siyaset sahnesinden silinmişlerdir. “Dokunulmazlığım var” anlayışı ile adım atmak, hareket etmek, vurmak,kırmak,incitmek ve siyasi üslubu bozmak hiçbir zaman doğru değildir ve bu sadece toplumun tepkisini artırır. Geçmişte bunun somut örneklerini biliyoruz. Bunların dışında, siyasilerin inandırıcılığının olması da gerekiyor. Dikkat edilecek olursa, birçok siyasi konuşmaları kamuoyunda ve sosyal paylaşım sitelerinde yayınlandığında “Sözlerim çarpıtılmış” diyor. Siyasilerin dışındakilerden de bu tür açıklamaları sıkça duyuyoruz. Özellikle şunu vurgulayalım: Cumhurbaşkanı başta, Başbakan, parti liderleri,siaysiler,bürokratlar,kamuoyuna mal olmuş isimler ağızlarından çıkacak her kelimeye dikkat etmek durumundadırlar. Söylenen sözler sonrası “Sözlerim çarpıtılmış” demek çözüm olmuyor. Geçmişte Erdoğan Başbakan iken, PKK konusunda Abdullah Öcalan ile görüşülmediğini belirtmiş “Bunu söyleyen alçaktır” dememiş miydi? Sonra ne oldu? Öcalan ile görüşüldüğü ortaya çıktı. Daha sonra Erdoğan “Evet görüşüldü, MİT Müsteşarını da bu görüşme için ben görevlendirdim” dedi. Böyle bir durum karşısında güven olayı sarsılmaz mı? İnandırıcılık ortadan kalmaz mı? Her zaman söylüyoruz ve her zaman yazıyoruz: Biz, özellikle bizi yönetenlerin her söylediğine,her açıklamasına inanmak istiyoruz. Doğru olanı da bu inandırıcılığın ortaya konulması olmalıdır. Geçenlerde Yavuz Bingöli ile ilgili böyle bir olay geçti. Hürriyet Gazetesi’nde Ahmet Hakan ile bir görüşme yapan Yavuz Bingöl, sözlerinin kamuoyunda yankı bulması üzerine “Sözlerim çarpıtılmış” demedi mi? Bunun üzerine Ahmet Hakan, szölerin doğruluğunu ıspatlayan kasedi yayınlamak durumunda kaldı. Sanatçılar arasında da böylesine olayların sıkça yaşandığını da bu arada vurgulamış olalım. Ya da bazı Bakanlar,siyasiler kürsülerde, gazetecilerle sohbetlerde yaptıkları açıklamaların kamuoyunda tepki görmesi üzerine, “Ben böyle söylemek istememiştim” diyebiliyorlar. Bunlar, siyasilerin inandırıcılığını ortadan kaldırıyor. Toplumun her kesimine örnek olması gerekenlerin gözden düşmesine neden oluyor. Siyaset kirleniyor. Ağızlara alınmayacak küfürlerin havalarda uçuşması da hali ile tepkileri artırıyor. Bütün bunları alt alta koyduğumuz zaman, özellikle siyesilerin üsluplarını kontrol etmeleri gerekiyor. Ağızlarından çıkan her kelimeye dikkat etmeleri kaçınılmaz hale geliyor. Özellikle bizi yönetenlerin bu konularda daha hassas ve duyarlı olmaları gerektiğini düşünüyoruz. necdetbuluz@gmail.com necdetes@mynet.com