ZOR GÜNLERDE AYDIN OLMAK…
Nazım Hikmet diyor:
Sen yanmasan/ Ben yanmasam/ Nasıl çıkar karanlıklar/ Aydınlığa…
Karanlığın en korktuğu şey, aydınlıktır. Güneş ufuktan başını uzatır uzatmaz, karanlık nasıl ardına bakmadan kaçarcasına gider; anımsayın!
Toplumların da kara günleri vardır.
Kara günler, bir karabasan gibi toplumun üzerine çöreklendiğinde, toplum için en korkulacak şey, ümitsizliğe kapılmasıdır. Ne denli zor duruma düşerse düşsün; toplumda umut varsa, kıpır kıpırsa içi, güneşin doğacağına inanıyorsa; emin olun karanlık hiç bir zaman toplumu boğup atamaz…
Aydın, zor günlerinde toplumları için birer Promethe gibidir.
Ne yaptı Promethe?
Toplum, Zeus’un hıncı ve öfkesinin hedefi olmuş; zifiri karanlıklar içine fırlatılıp atılmış; soğuktan tir tir titriyordu.
Ancak Promethe; topluma kendini öylesine adamıştı ki; Zeus ne denli öfkelenir diye düşünmedi bile… Toplumu ışıtacak ve ısıtacak ateşi, Olimpos’tan çekip aldı; toplumuna koştu. O, bir aydın olarak üzerine düşeni yapmıştı.
Toplum, ateşe ve ışığa kapılmıştı ya bir kere; gerisi umurunda mıydı?
Zeus, üzerine en keskin gagalarıyla kartallarını yolladı. Promethe’yi önce tutup, kayalıklara bağladılar. Sonra kartallar, acımadan gagalarıyla Promethe’nin ciğerlerini parçaladılar.
Hiç, ama hiç gözünü kırpmamıştı Promethe…
Kartalların kekin pençelerine etlerini attığında, o mutluydu:
Toplum ışığa kavuşmuştu ya!
Ölse ne gam!
Tanrı olmuş, gücünün zirvesindeymiş; her şeye gücü ve kudreti geçiyormuş; bir buyruğuyla dağlar sıraya diziliyormuş Zeus’un; umurunda mıydı Promethe’nin…
O, halkı için yanarak, büyümüştü…
Zeus ise, güya Tanrı’ydı ama; Promethe’nin yiğit duruşu karşısında küçüldükçe küçülmüştü…
Yanan büyür; yakan, küçülür…
Tarih, bunun sayısız örnekleriyle doludur.
https://www.facebook.com/kemal.ari?fref=ts