(-
(Bu annenin gözlerine bakıp, acıyı görmeyen yüreğe ne demeli!)
BERKİN’İN ANNESİ ARTIK AĞLAMASIN!
(-Lütfen, Ölüye Saygı!)
Tarihte, ölümünden sonra üzerinde bu denli tartışma yapılan; ileri geri konuşulan başka bir çocuk var mı bilmem!
Bu çocuk Berkin Elvan…
Gezi olayları sırasında, polis tarafından atılan bir gaz fişeği tarafından yaralanmış; sonra günlerce yaşam savaşımı vermiş…
Hastanede aylar süren bitkisel yaşam savaşımı sonunda, ölümünden önce on altı kiloya kadar düşmüş…
Annesinin, babasının; onu sevenlerin gözyaşları ırmak olmuş çağlamış…
İnsanlar hastanenin önünde “Dayan Berkin!” diyerek nöbetler tutmuşlar ve okul arkadaşları doğum yıldönümünde, ölümle pençeleşen bu yavrucak adına yaş günü pastası kesmişler…
İnsan olarak, yüreklerimiz yanmış;
Ve;
O çocuğun acısının yanında, yüreği yanmış bir ananın ve babanın kanayan yaralarının da acısını hissetmişiz ve insanlığımızdan utanmışız…
Derken Berkin, çocuk yaşında yaşama elveda demiş…
Anne baba yıkılmış…
İnsanlık yıkılmış…
Yanan yürekler, kavrulmuş; toplumca bir çocuğun ölümü yüreğimizde derin acılar yaratmış….
Daha ötesi var mı?
Sonuçta yaşamın ne olduğunu tadamadan bir yavrucak toprak olmuş; geride yüreği yaralı bir anne ve baba bırakmış…
Ardından hiç de hoş karşılanamayacak polemiklerin konusu olmasına ne demeli?
Onun acılarını paylaşan kişilerin karşısına, o olaylarda ölen başkalarının adları çıkarılmış…
Sanki ölümleri mi yarıştırıyoruz?
Bu nasıl vicdan?
Artık yeter!
Anneler ağlamasın; yüreği kanamışsa; daha çok kanatılmasın…
Hiçbir anne, yavrusunun ölümüne dayanamaz…
Yavrusunu yitirmiş her anne, bu toplumun ortak vicdanına talihin bir emanetidir…
Bir annenin ölmüş çocuğunun arkasından yas tutmasına saygı bile yok mu bu memlekette?
Anne yüreği bu; çocuğunun ölümünden daha öte neye yanabilir?
Bizim toplumun en saygın özelliklerinden biri, ölüye saygı duymaktı…
Ölüye de saygımız kalmadıysa, vah ki vah halimize…
Atatürk, Çanakkale’de çocuklarını yitirmiş olan yabancı annelere nasıl seslenmişti; unuttuk mu bunları?
“- Ey uzak diyarlardan çocuklarını bu topraklara göndermiş olan anneler… Artık gözyaşlarınızı siliniz! Sizin çocuklarınız bu topraklarda öldükten sonra, bizim çocuklarımız olmuşlardır. Onlar Mehmetçikle koyun koyuna uyuyorlar!”
Ey Büyük Atatürk; sana akıl almadık biçimde ithamlarda bulunan vicdan yoksunlarına Allah acısın!
Ne büyükmüşsün ve ne büyük yüreğin varmış!
Bunu şimdi daha iyi anlıyoruz…
Berkin Elvan öldü; onu artık hiç bir şey geri getiremez… Annesinin yüreği elbette yanar, kanar; ama onu daha çok dağlamak, yaralanmış yüreğine tuz basmak nasıl bir insanlık!
Yavuz Bingöl, sanatçıymış!
Sanatçı bile yüreği yanan bir annenin halini anlamıyorsa ve bir ölünün anısını azap içinde bırakacak laflar söylerse; artık insanlık bitmiştir…
Anlaşılmıyor mu bu?
Umudumuz gerçekten bunları isteyerek söylememiş olsun ve bunu kanayan toplum vicdanının önünde kanıtlasın!
Hukuk işlesin, hukuk!
Vicdanı acımıyorsa kimilerinin, bari susmayı başarsınlar ve yeni acılar açmasınlar…
Bunu diler olduk artık…
Hukuktan başka güveneceğimiz hiçbir güç yok…
Bırakın hukuk, özgürce versin kararını…
Kimse hukukun üstünde değildir…
Hukuk ne eğri, ne doğrudur; yasalar uyarınca, özgürce versin kararını…
14 yaşındaki bir çocuğun anısını durup durup lekelemek; insan olarak yakışmıyor bizlere…
Lütfen;
Herkes vicdanını önüne alsın;
Yaşamının baharında ölmüş bir çocuğun artık ruhunu rahat bıraksın;
Çoğunun ardından yanan bir ana yüreğini daha çok kanatma sevdasından uzaklaşılsın…
İnsanlığımızdan utanır olduk;
Utancımızla kalmasını bari bilelim…
Kemal Arı, 4.12.2014