NECDET BULUZ
Geçenlerde HDP’den bir heyet Öcalan ile görüşmek üzere İmralı’ya gitmişti. Daha sonra yapılan açıklamada Öcalan’ın Hükümete ve kamuoyuna iletilen mesajı da açıklandı. Ancak, mesajın içeriğinde çok daha ciddi bulduğumuz bir iddia daha var. Öcalan’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başbakan Davutoğlu’na gönderdiği iddia edilen açıklamasında “ Eğer Barış ve Demokratik Müzakere Süreci Taslağı tarafınızdan kabul edilmezse süreçten çekileceğim. “dediği ifade ediliyor.
Eğer bu iddialar doğru ise, bu doğrudan bir tehdittir, diretmedir.
Konu ile ilgili olarak daha önce yazdığımız yazılarda biz bizi yönetenlerin sözlerine inanmak istediğimizi yinelemiştik. Bugün yine aynı doğrultudayız. Öncelikle Cumhurbaşkanı, Başbakan ve diğer yetkililerin sözleri bizim için önemlidir ve güvenilirdir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ne diyor: “Biz, terör örgütü ile müzakerelerde hiçbir vaatte bulunmadık ve bulunmayız. “
Ancak, iddialar ve gelişmeler çok farklılık gösteriyor. İmralı başka ağızdan konuşuyor, HDP’liler farklı açıklamalarda bulunuyor. Kandil ise çıkışları ile kimseyi dinlemeyeceğini söylemeye çalışıyor.
Eğer, Öcalan’ın söyledikleri ve istekleri uygulanacaksa, Hükümet tarafından bir heyet Kandil’e neden gönderilecek?
Eğer ortada bir pazarlık yoksa terör örgütüne verilmiş bir söz yoksa bu isteklerin yerine getirilmesi için ortaya konulan çaba nedendir?
Başbakan’ın Baş Danışmanı Etyen Mahçupyan, Öcalan için “Artık millet Öcalan’ın özgür kalmasın yolunda yapılan çalışmalara alıştı” anlamına gelen açıklamalar yapıyor.
Bu ne almama geliyor?
Bütün bunlara, bizi yönetenlerden bir çıkıp itiraz etmiyor, karşı çıkmıyor.
En azından Başbakan Davutoğlu’nun Mahçupyan’ın bu açıklamalarına “Bizim görümüz değildir. Böyle bir açıklamayı nasıl yaparsın?” demesi gerekirken susuyor. Demek ki, konu ile ilgili ortada bir algı operasyonu var. Kamuoyunun nabzını tutmak, tepkileri ölçmek anlamında bir yol izleniyor. Biz bunun böyle okuyoruz.
Burada özellikle belirtmemiz gereken bir konu var:
Gerek Öcalan, gerek HDP’liler ve gerekse Kandil, Hükümet kanadının çözüm sürecini seçimlere kadar bu şekilde götürmeye çalışacağı görüşünü paylaşıyor.
HDP’liler bunu açık biçimde vurguluyor. Öcalan 4-5 aylık bir süre vererek seçim öncesi konunun çözülmesi gerektiğini anımsatıyor ve “Yoksa çekilirim” tehdidinde bulunuyor. Silahlı savaşın yeniden başlayabileceğine değinip, ihtilalden söz ediyor. Kandil ise, silahların yeniden konuşabileceği tehdidi ortaya koyarak, sürecin seçim öncesi sonuçlanmasında diretiyor.
Görüldüğü gibi ortalık toz-duman.
Güneydoğu’da PKK ve yandaşlarının ortaya koyduğu olaylar ve eylemler ise kesintisiz sürüyor.
Hükümet kanadı ise “Öncelikle kamu güvenliği” diyor. Olayların sona ermesini istiyor. Buna rağmen kamu güvenliğini sarsacak her türlü eylem kesintisiz sürüyor.
Bu çok önemli konunun birkaç ay içinde çözülmesi mümkün mü? Böyle bir şey nasıl olacak?
Hükümet kanadı konu ile ilgili açıklamalar yapmıyor. Süreç nasıl işliyor, hangi yöne gidiyor, sonuç nasıl ve hangi koşullarda olacak bu konuda da kimse bir şey bilmiyor.
Ancak görebildiğimiz kadarı ile ortada bir şeyler dönüyor, kafaları karıştıran iddialarla gündem sallanıyor. Algı operasyonları artıyor. Kamuoyuna yönelik ikna edici açıklamalar bazı kesimlerden gelmeye devam ediyor.
Yazımızı sonlandırmadan şunu da ekleyelim:
Terör örgütü ile olan ilişkiler konusunda Hükümet içinde 50 kadar milletvekilinin son derece rahatsız olduğu, bunu da yakınlarına aktardıkları da söyleniyor. AK Parti içinde rahatsız olan milletvekillerinin sayısının da artmakta olduğuna dair söylentiler yoğunlaşıyor.
Öcalan’ın son açıklamaları ve istekleri ile Hükümet’in iyiden iyiye ters köşe olduğu izlenimini edindik. Bu işin içinden nasıl çıkılacak doğrusunu isterseniz biz de merak ediyoruz.
necdetbuluz@gmail.com
necdetes@mynet.com