KKTC Meclisinde Askerlik Değişiklik Yasası’nı ele alan Hukuk ve Siyasi İşler Komitesi 5, 12 ve 14 Kasım tarihlerinde hiç bir askeri ve mali uzman çağırmadan kendi kendine yaptığı toplantılarda kabul ettiği ve Genel Kurula gönderdiği Askerlik Değişiklik Yasasındaki Geçici 4’cü madde açıkça “Askerden kaçmayı teşvik etmekte ve de üstüne üstlük bir de ödüllendirmekte.”
Geçici 4. maddenin hazırlanış tarzı da üstelik bir milletvekilinin kardeşini “Asker kaçağı” konumundan kurtarmayı hedefliyor. Bu kardeş müzmin bir asker kaçağı. Şimdi yapılan düzenlemede tarih sınırı da kaldırılıyor ki, ne zaman isterse gelsin ve parasını ödeyip hiç askerlik yapmasın, sınırları kim isterse beklesin, dayısı olmayan da askerlik yapsın. Mantık maalesef bu.
Mevcut Yasa değiştirilmezse, sadece üniversite mezunlarına, koşulları yerine getirdiği takdirde “Bedelli askerlik” hakkı tanıyor. Değiştirilirse, ilkokul mezunları da “ben tatil yapmaya gidiyorum” diyerek yurt dışına çıktıktan sonra belli bir müddet geri dönmezse “Bedelli askerlik” hakkı kazanacak.
Şu anda zaten Güvenlik Kuvvetlerimiz KKTC’nin nüfusunun az olması nedeni ile gerekli olan sayısının sadece üçte biri ile görevini yerine getirmeye çalışmakta. Eğer hem süre kısaltılırsa, hem de Geçici 4. madde ucu açık bir tarihe bağlanırsa, mevcut personelin yükü neredeyse iki katı artacak.
Günümüzde Güvenlik Kuvvetlerinde görev yapan mukaveleli personel mesai saatleri içinde çalıştığından, mesai sonrası görev yükü ikiye katlanmakta ve mükellef personel adeta ezilmekte.
Rum tarafında da geçmiş aylarda bazı popülist Rum milletvekilleri askerlik süresini indirmeye ve ucuz halkçılık yapmaya çalıştılar. Askerlik süresini 24 aydan 18 aya indirmek için Rum temsilciler Meclisine yasa önerisi sundular. Rum hükümeti bunun için 18 milyon Avro gerektiğini ve bütçede para olmadığı için bunu yapamayacağını belirtince, ister istemez geri çektiler.
Şimdi aynı oyunun katmerlisi bizde oynanmakta.
KKTC hükümeti, Güvenlik Kuvvetlerimizin en küçük bir giderini bile karşılamamakta, KKTC halkının verdiği vergilerin tek bir kuruşu bile Güvenlik Kuvvetleri’ne gitmemekte. Toplanan dolaylı, direkt ve dolaysız vergilerin tümü memur maaşlarına, memurların emeklik primi ile ikramiyesinin ödenmesine, ek mesailere, çiçeklere, yurt dışı gezilerine ve evde oturup maaş alan müşavirlere koşulsuz akıtılırken, sınırları bekleyen ve her an her tür saldırıya hazır olmak zorunda olan Güvenlik Kuvvetlerine tek bir kuruşu bile gitmemekte.
Türkiye Cumhuriyeti hem iç güvenliğin, yani Polisimizin tüm giderlerini karşılamakta, hem de Güvenlik Kuvvetlerimizin tüm maaş, yakıt, araç, gereç, silah, cephane, kışla yapımı ve bakımı giderlerini ödemekte.
Hükümetimiz ise “Güvenlik Kuvvetleri ve Polis sivile bağlansın” gibi boyundan büyük laflar söyleyip, yapamayacağı işlere soyunmakta, ucuz halkçılık yapmakta. Polisi ve Güvenlik Kuvvetleri mensuplarını ne ile ödeyeceğinin ve yakıt, araç, gereç, silah ve benzeri tüm giderlerini nasıl karşılayacağının hesabının yapmadan ahkam kesmekte.
20 Temmuz 1974 tarihinde gerçekleştirilen ve bizleri katliamdan kurtaran Mutlu Barış Harekatı sonrası halen daha Kıbrıslı Rumlarla Kıbrıslı Türkler arasında “Ateşkes Anlaşması” imzalanmış değil. Hal böyle iken ve de savunmaya ve sınırlarımızı gerektiği gibi korumaya dünden daha çok gereksinim duyduğumuz bu kritik günlerde, hangi amaçla hükümetimiz ikiyüzlü bir oyun oynuyor ve milletvekillerini askerlik süresini kısaltmaya ve de gençlerimizi asker kaçağı olmaya yönlendiren öneriler vermeye teşvik ediyor anlamak mümkün değil.
Ata ATUN
e-mail: [email protected]
Facebook: Ata Atun
26 Kasım 2014
Bir yanıt yazın