Daha önce de defalarca dile getirdim; Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ve bu kurumun yönetimindeki derneklerin ve vakıfların faaliyetleri, iyiden iyiye iktidar partisinin siyaset alanı haline gelmiş bulunmaktadır. Tayyip Bey, başbakan iken edindiği bu alışkanlığı, Cumhurbaşkanı olduktan sonra da son sürat devam ettirmektedir. Malum geçenlerde bilim dünyasını ayağa kaldıran açıklamasını da Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından İstanbul’da düzenlenen “1.Latin Amerika Ülkeleri Müslüman Dini Liderler Zirvesi”nde yaptı ve Diyanet çalışanlarından bol bol alkış aldı.
Aynı şeyi Tayyip Bey’in adeta yerine vekil bırakır gibi başbakan atadığı Ahmet Davutoğlu da yapıyor. O da geçenlerde Hacıbektaş-ı Veli’yi anma etkinliklerinde Alevi yurttaşlara hitaben yapmış olduğu konuşmada bir STK olan Türkiye Diyanet Vakfı tarafından kendi kaynaklarıyla basılan Alevi Klasiklerini sahiplenerek “Alevi gençler Alevilikle ilgili adap ve erkanı öğrensinler diye Alevi klasiklerini bastırdık..” anlamında laflar etmemiş miydi?
Peki, neydi Tayyip Bey’in bir tarihçi edasıyla yapmış olduğu açıklama? Elbette “Amerika kıtasının, Kristof Kolomb’dan 314 sene önce olmak üzere 1178 yılında Müslümanlarca keşfedildiği ve Kristof Kolomb’un anılarında Küba’da bir cami gördüğünü dile getirdiği”ne ilişkin açıklama idi. Tayyip Bey, eğer Kübalı kardeşleri isterlerse Kristof Kolomb’un anılarında belirttiği noktaya Türkiye’nin bir cami yapabileceğini bile söyledi Diyanet’in düzenlemiş olduğu uluslar arası niteliği olan bir toplantıda.
Tayyip Erdoğan, bu son derece absürt ve ayakları yere basmayan uçuk açıklamaları hangi tarihi belgeye dayanarak yaptı diye araştırırken karşımıza bir isim çıktı; Prof. Dr. Fuat Sezgin. Kimdir Fuat Sezgin? “İslam Bilimleri Tarihi Uzmanlığı” adı altında büsbütün Arap Edebiyatı ve Arap Tarihi araştırmaları yapan bir akademisyen. Otuz yılı aşkın süredir çalışmalarını Frankfurt’ta Wolfgang Goethe Üniversitesi’nde yürütüyor. Anlaşılan Türkiye ve Türklerle fazla bir irtibatı yok hocanın. Bu sebeple Araplarca pek seviliyor. Nereden mi çıkarıyorum bunu? Şuradan:
Carl Brockelman ve Fuat Sezgin
6-8 Mayıs 2002 tarihinde Malezya’nın başkenti Kuala Lumpur’da “İslam Kültür Mirası’nın Korunması” konulu bir toplantı yapılıyor. İslam ülkelerinden konunun uzmanlarının ve dini liderlerin katıldığı toplantıda Türkiye’yi dönemin Diyanet’ten sorumlu Devlet Bakanı Recep Önal, Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz ve bazı Diyanet yetkilileri temsil ediyorlar. Toplantıda, İslam Kültür Mirası’nın korunması konusunda Suudi Arabistan, Fas, Mısır, Malezya, Ürdün ve Endonezya gibi İslam ülkeleri adına birçok teklif sunuluyor. Herhangi bir teklif getirmeyen ülkelerden birisi de Türkiye oluyor. Suudi Arabistan yönetiminin, Arap yarım adasında Türklere ait ne kadar mimari eser (Mekke’de Ecyad Kalesi, Ceruh Kışlası, Osmanlı Revakları, Medine’de Medine Tren İstasyonu vs.) varsa hepsini teker teker yıkıp ortadan kaldırdığı bilindiği halde, Türk delegasyonu nedense bu toplantıda sessiz kalıyor. Adeta devletin kesesinden turistik bir geziye çıkmış gibiler. Zaten dönemin DİB Dini Yayınlar Dairesi Başkanı Yaşar Çolak, zirve vesilesiyle gittiği Malezya’yı anlata anlata bitirememişti Diyanet Aylık Dergi’deki yazısında…
Söz konusu toplantıda Arap ülkeleri tarafından yapılan tekliflerden birisi oldukça ilginçtir. O teklif “Carl Brockelman ve Fuat Sezgin gibi kimi yazarlarca Arap Edebiyatı ve Arap Tarihi ile ilgili olarak yazılan bazı eserlerin koruma altına alınması konusunda” yapılan tekliftir. Yani o toplantıda İslâm Mimarisi, İslâm Mûsikisi ve İslâm Sanatı gibi konular kültürel miras kavramının dışında tutulmuş, sadece Carl Brockelman ve Fuat Sezgin gibi adamların Arap Edebiyatı ve Arap Tarihi üzerine yazdıkları eserler İslam Kültür Mirası sayılmıştır!
Tayyip Erdoğan’ın Keşif İddiasının Kaynağı Fuat Sezgin, Suflörü de Bilal Erdoğan’dır!
Sözde Ermeni soykırım iddiaları konu edilince haklı olarak “Tarih yazmak siyasilerin değil, tarihçilerin görevidir” diyen Tayyip Erdoğan, hiç gereği yokken tarihi bir konuda böyle uçuk bir iddiayı neden dile getirdi bilinmez ama, Tayyip Erdoğan’ı bu konuda yüreklendiren, muhtemelen Prof. Dr. Fuat Sezgin’in konuya ilişkin yazdıklarıdır. Daha doğrusu Tayyip Erdoğan, Fuat Sezgin’in Müslümanlarca çizilen kimi haritalardan hareketle dile getirdiği “Müslümanlar, 10. yüzyıldan itibaren Amerika’ya gitmeye başlamış, bir kısmı da orada kalmıştır” şeklindeki iddiasını, bir adım daha ileri götürerek tarihe bağlamış ve iddiasına inandırıcılık kazandırmak istemiştir. Habere göre; Prof. Dr. Fuat Sezgin, bu iddialarını “Amerika Kıtasının Müslüman Denizciler Tarafından Kolomb Öncesi Keşfi ve Piri Reis” isimli kitabında ileri sürüyormuş(1).
Televizyon ekranlarına çıkan bazı uzmanlar ve gazeteciler, Erdoğan’a bu ayakları yere basmayan bilgileri kimin verdiğini, yani suflörün kim olduğunu merakla Erdoğan’ın danışmanlarını işaret ediyorlar. Bana göre bu suflör danışmanlar değil, olsa olsa Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal’dir. Zira geçtiğimiz Cumartesi günü (15 Kasım 2014) Fuat Sezgin’in Türkçeye çevrilen “Arap-İslam Edebiyatı Tarihi” isimli kitabının Gülhane’deki tanıtımı sırasında Fuat Sezgin’in yanında bulunan en itibarlı misafirlerinden birisi Bilal Erdoğan’dı. Bilal Erdoğan sadece Tayyip Erdoğan’ın oğlu olduğu için orada değildi elbette. Bilal Erdoğan, aynı zamanda “İslam Bilim Tarihi Araştırmaları Vakfı” nın da yönetim kurulu üyesi(2). Konuya ilişkin haberden bahse konu eseri bu vakfın basıp basmadığı anlaşılmıyor ama muhtemelen bu vakıf bastı söz konusu kitabı. Ve en azından bu vakfın girişimleriyle basıldı. Çünkü kitap, vakfın kuruluş amacına ve ismine çok uygun!
Kahvehane Muhabbetine İstinaden Tarih Yazarsanız Gülünç Olursunuz!
Anlaşılan Prof. Dr. Fuat Sezgin ile bir araya gelen Bilal Erdoğan, ihtimaldir ki; Amerika’nın keşfi ile ilgili olarak Prof. Dr.Fuat Sezgin’den “Kahve muhabbeti” havasında duyduklarını hemen babası Tayyip Erdoğan’a ulaştırmış, o da gidip Fuat Sezgin’in bazı haritalardan hareketle yapmış olduğu çıkarımları, oğlu Bilal’in aktardığı kadarıyla alıp, uluslararası bir toplantıda dile getirmiştir. Getirmiştir ve aklı başında birçok Türk insanını da ziyadesiyle utandırmıştır! Başta El-Pais olmak üzere İspanyol basını, Erdoğan’ı iddiasını kanıtlamaya çağırırken, yerli medya mensupları da Erdoğan’ın iddiasını Ti’ye almışlardır. Bunların başında yılmaz Özdil gelmektedir ve Yılmaz Özdil bizim Cumhurbaşkanı tarafından ileri sürülecek muhtemel yeni tezleri “Marko Polo Müftüydü, Pasifik okyanusunda ilk iftarı Macellan verdi, Vasco da Gama, Piri Reis’in İmam-Hatipten sınıf arkadaşıydı” şeklinde sıralamıştır(3).
Tarihi Küba Ulu Camii
Tayyip Bey’in “Kristof Kolomb, anılarında Küba kıyılarında bir cami gördüğünü söyler” şeklindeki tespitini duyunca biz de “Tayyip Bey, yakında -Kristof Kolomb aslında Müslüman’dı- derse şahsen şaşırmam!” ve “Büyük tarihçimiz Tayyip Erdoğan’a göre Kristof Kolomb’un Küba’da var olduğunu söylediği caminin ünlü imamı Hafız Fidel Castro ve Müezzin-Kayyımı Hafız Cheguvera” şeklinde iki yorum yapmış ve bu ikilinin kepli (komando şapkalı) fotoğraflarını paylaşmıştım facebook sayfamda.
Tayyip Erdoğan’daki Arap Hayranlığı
Tayyip Bey’i bu absürt çıkışa iten bir sebep de herhalde kendisinde iyiden iyiye önüne geçilmez bir hal alan Arap hayranlığı ve Araplara olan düşkünlüğüdür. Tıpkı Cezayir’de yapmış olduğu “Mescid-i Aksa’ya yapılan İsrail saldırısı, Türkiye’ye yapılmış sayılır” şeklindeki gereksiz ve Türkiye’yi zora sokan açıklamasının da Araplara olan sempatisinden ileri geldiği ve tamamıyla Türkiye’deki iç kamuoyuna dönük siyasi içerikli bir mesajdan öteye herhangi bir anlam ifade etmediği gibi.
Zira biz biliyoruz ki; N.Sarkozy döneminde Fransa’da “Ermeni soykırımı yoktur” demenin suç sayılacağına ilişkin kanunun çıkarılması sırasında Tayyip Bey’in Fransa’ya ve Nicolas Sarkozy’e “Cezayir” hatırlatması yapması üzerine dönemin Cezayir Başbakanı Ahmed-u Yayha, “Türkiye Cezayirlilerin kanı üzerinden siyaset yapmayı bıraksın ve kendi işine baksın” demiştir. Yeni Mısır Yönetimi ise Tayyip Erdoğan’ın İhvan’a vermiş olduğu destek sebebiyle bunu elbette haklı olarak Mısır’ın iç işlerine karışmak olarak algılamış ve Kahire Büyükelçimiz Hüseyin Avni Botsalı’yı sınır dışı ederek Türkiye ile resmi ilişkilerini kesmiştir.
Bu sebeple, Tayyip Bey’in “Mescid-i Aksa’ya yapılan saldırı, Türkiye’ye yapılmış sayılır” şeklindeki açıklaması üzerine, CHP Grup Başkan Vekili Akif Hamza Çebi’nin “Madem öyle gereğini yap. Elini tutan mı var…” şeklindeki cevabi açıklamasını son derece yerinde buluyoruz ve başka bir şey de demiyoruz bu konuda.
Fuat Hoca’nın kitabında bulunuyor mu ve Cumhurbaşkanı R.Tayyip Erdoğan, 1178 senesini nereden çıkardı bilmiyorum ama bize kalırsa Tayyip Erdoğan “Amerika’yı Kristof Kolomb’dan 314 sene önce olmak üzere Müslümanlar keşfetti” derken, galiba “Araplar keşfetti” demek istiyordu. Zira o tarihlerde Türkler henüz Akdeniz sahillerine kadar ancak ulaşabilmişlerdi.
Bereket versin Amerika 711 Yılında Müslümanlarca Keşfedilmiştir Demedi
Bilindiği gibi Araplar ilk defa Tarık Bin Ziyad komutasında 711 yılında İspanya’ya çıkarak orada tutunmuşlardır. Endülüs Emevi Devleti ise 756 yılında kurulmuş ve 1031 yılına kadar hüküm sürmüştür. Tayyip Erdoğan’ın Amerika’nın keşif tarihi olarak verdiği 1178 tarihlerinde ise Endülüs Emevileri’nin yerinde bu sefer büyük ölçüde Endülüs Emevileri’nin devamı niteliğindeki Müslüman Muvahhidler Devleti egemen durumda idi. Muvahhidler Devleti’nden sonra kurulan Müslüman Gırnata (Granada) Devleti ise Kristof Kolomb’un Amerika’yı keşfettiği sene (1492) yıkılmış, onların yerine Müdeccenler ve Moriskolar isimli Müslüman yönetimler işbaşına gelmişti ki; bu yönetim, şu ya da bu şekilde 1610 yılına kadar devam etmiştir.
Özetle söyleyecek olursak; Kristof Kolomb’un İspanya’dan hareketle Kuzey Amerika’ya ulaştığı yıllarda İspanya’da hatırı sayılır derecede bir Müslüman Arap nüfus ve Arap Egemenliği vardı. Kalomb’un Amerika seferine çeşitli görevlerde olmak üzere Müslümanlardan da katılanlar oldu mu ve bunların arasında harita yapma kabiliyeti olanlar var mıydı bilmiyoruz. Şu halde, emin olmadığımız bir konuda Tayyip Bey’in “Amerika’yı Kristof Kolomb’dan 314 sene önce 1178 yılında Müslümanlar keşfetmişti” demesi son derece komiktir. Bereket versin Tayyip Bey, yine insaflı davrandı ve keşif tarihini biraz ileriye çekti! Tarık Bin Ziyad’ın İspanya’ya çıkış tarihini esas alarak Müslümanlar tarafından Amerika’nın keşif tarihini 711 olarak da verebilirdi! Tayyip Erdoğan bu; söylediği her söze şeksiz, şüphesiz inanılacağı gibi bir düşünceye sahiptir! 12 yıldır da zaten büyük ölçüde böyle götürüyor işi. Bu sebeple “Türkiye’de iktidar sorunu yoktur, muhalefet sorunu vardır” şeklinde yapılan tespitlerin altına ben de imzamı atıyorum. Evet, Türkiye’de iktidar sorunu yok, muhalefet sorunu vardır ve Tayyip Bey bunu bildiği için sürekli “Can kurban böyle muhalefete” diyerek dalgasını fena geçiyor muhalefet partileriyle…
__________
1-http://www.yirmidorthaber.com/guncel/muslumanlar-kolombdan-once-amerikaya–/haber-968378,
2- ,
3-
Bir yanıt yazın