Suriye’de rüzgar tersine esiyor…

NECDET BULUZ

 

Biz, 3 yıldan bu yana AK Parti Hükümeti’nin (Erdoğan-Davutoğlu) izlediği Suriye politikalarının yanlışlığını hep vurgulamaya çalıştık. Etrafımızın ateş çemberine dönmesi, bölgede yalnız kalmamız, iç ve dış sorunlarımızın giderek artması öyle görünüyor ki izlenen bu yanlış politikaların eseri olarak karşımızda duruyor.

Asıl konu sayıları 3 milyona yaklaşan Suriyeli sığınmacıları tek başımıza kucaklamamız ve onları bağrımıza basmamız oldu. Ancak, geçen süre içinde sığınmacıların faturasının giderek arttığını da görüyoruz. Her konuda olduğu gibi bizi bu sığınmacılarla da baş başa bıraktılar.

Peki, bu kadar yanlışlığı görüp, kendimize çeki-düzen verdik mi? Görebildiğimiz kadarı ile hala Suriye politikalarında ısrar ediyoruz.

Amerika bile, daha düne kadar bombalamaya kalktığı Esad ile bugün işbirliği yapıyor. Pentagon’dan yapılan açıklamalarda “Esad ile istihbarat paylaşımı başta olmak üzere, birçok alanda işbirliği yapıyoruz” açıklamaları yapıldı.

Türkiye’nin Esad’ın devrilmesi konusunda Amerika’ya yaptığı tüm baskı ve çağrılara karşı Obama son açıklamasında “Gündemimizde Esad yok, şimdi IŞİD ile mücadele diyoruz. “demedi mi?

Görülüyor ki, Esad’a karşı herhangi bir kampanya yok.

Kaldı ki, Esad iç çatışmalarda karşı gruplara kaptırdığı kalelerini de geri almayı başardı. Şimdi ise muhaliflerin elindeki en büyük kale Halep’i kurtarmak üzere.

Halep’in Esad güçlerinin eline geçmesi ile Suriye’deki iç çatışmaların da artık hiçbir anlamı kalmayacak. Çünkü Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) şimdi Esad ile çatışmıyor. Halep’i de elinde bulunduran ÖSO, sayıları 20 bini bulan savaşçıları ile Halep’ten çekiliyor. Özetle, Halep’i Esad güçlerine teslim ediyor.

Kobani’de IŞİD’a karşı savaşan PYD Lideri Salih Müslim bile Esad ile savaşmıyor, Esad ile işbirliği yapıyor. Bizimkilerin Müslim’e kızgınlıkları da buradan kaynaklanıyor.

Söz Halep’den açılmışken, bir tehlikeye daha dikkatlerinize çekelim:

Halep’in Esad güçlerinin eline geçmesi ile yeni bir göç dalgası ile karşı karşıya kalabiliriz. Bu da en az 300-500 bin Suriyeli sığınmacı anlamına gelir ki, bu kadarını artık Türkiye kaldırabilir mi?

Bunlar bilinerek mi yapılıyor? Türkiye köşeye sıkıştırılmak, bunaltılmak mı isteniliyor? Dış güçler, Türkiye’yi siyasi ve ekonomik alanda çökertmek için planlı bir işbirliği mi yürütüyor? Bunların tümünün enine boyuna değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz.

Bu gelişmelerin Amerika’nın kontrolünde olduğunu tahmin ediyoruz.

Daha önce ÖSO’ya destek veren, Esad karşıtı çatışmalara yeşil ışık yakan Amerika’nın artık Esad karşıtlarına destek vermemesi, silah yardımı yapmaması bir anlam taşımıyor mu?

Bizimkiler halen Esad karşıtlarına güveniyor, yanlışlıklara yenilerini ekliyor. Esad karşıtları 3 yılda ne yapabildi? Esad’ı bırakıp birbirleri ile çatıştılar. Şimdi de tam anlamı ile dağıldılar.

Suriye’de artık rüzgâr yön değiştirdi ve ters esmeye başladı.

Esad, günün birinde gidecek gitmesine ama bu gidiş bizimkilerin istediği şekilde olmayacak gibi görünüyor. Çünkü Amerika ile Rusya arasındaki anlaşmada Esad’ın siyasi yönden görevden ayrılması uygun bulundu. Taraflar, bu çizgiden ayrılmamaya özen gösteriyor.

Eğer, gelişmeleri iyi görür, analizleri eksiksiz yapabilirsek, biz de Suriye ve Esad üzerindeki politikalarımızı bu yönde yumuşatabiliriz. Bunun, ülkemiz açısından önemi büyüktür. Esad ne şekilde giderse gitsin bu bizi fazla ilgilendirmemelidir. Bizim için iç ve dış tehditlerin azalması hatta yok olması önemlidir.

Eğer, bugüne kadar uygulanan politikalar doğru olmuş olsaydı, Türkiye bugün böylesine bir çıkmaz içine düşmezdi. Komşularıyla sıfır sorundan, sorun yüklü halde bulunmazdı. Bu kadar Suriyeli mülteci ile baş başa kalmazdı. IŞID’a karşı mücadelede müttefikleri ile birlikte hareket etmeye “evet” derken, “kırmızı Çizgileri”ni de kabul ettirirdi.

Bakın, Esad’ın devrilmesi konusundaki ısrarı kabul görmedi. Sınırda oluşturulmak istenilen “tampon bölge” gerçekleşmedi. “Uçuşa yasak bölge”ye Amerika sıcak bakmadı. Bunlar bizim “olmazsa olmazlarımız” değil miydi?

Demek ki bazı şeyler istemekle olmuyor. Bunları yaptırabilmek için güç gerekiyor.

Özetleyecek olursak, Suriye konusu ne şekilde sonuçlanırsa sonuçlansın, bundan en fazla etkilenen ülke Türkiye olacaktır. Bu açık biçimde görünüyor. Bize göre Suriye politikalarını bu çerçeve içinde değerlendirip, yeni bir biçim vermek daha doğru bir adım olacaktır. Yanı başımız yangın yeri ama Türkiye bu yangını söndürme yerine, Filipinler’de sergilediği küresel performans iyi olsa ne yazar, kötü olsa ne yazar?

[email protected]

[email protected]

 

 

 

 

 

NECDET BULUZ - woman 1007603 1280

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir