Atatürk ve Cumhuriyet düşmanları ayakta…
Karşı devrimciler korosu ayakta… Ağzı olan konuşuyor…
Hep bir ağızdan Kemalist rejime, Aydınlanma Dönemine, Kurtuluş Savaşına, TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN KURUCULARINA hakaret ediyorlar… Kinlerini kusuyorlar… Sövüp sayıyorlar.
Hedef, Atatürk ve onun kurduğu Laik Türkiye Cumhuriyeti…
Hedef, Kürdistan’ın da içerisinde yer aldığı bir “Federe İslam Cumhuriyeti”nin kuruluşuna zemin hazırlamak…
Yoksa Türk vatandaşının ölmesi, kalması, yaralanması, acı çekmesi onların umurunda bile değil…
Kınalı kuzular, fidanlar, PKK’lı caniler tarafından katledilirken, onlar, bebek katilleri ile kapalı kapılar arkasında görüşmeler, müzakereler, anlaşmalar yapıyorlardı…
Onlar, Sivas’ta 33 aydının cayır cayır yakılmasına alkış tuttular ve katillerin avukatlarını milletvekili yaparak, ödüllendirdiler.
Şimdi AKP’nin yanında Y-CHP yöneticileri de “Dersim Çetesi”ne dâhil oldu. Hem Atatürk’ün partisinden nemalanacaksın, bir elin yağda, bir elin balda yaşam süreceksin, hem de ona küfredeceksin…
Dersim kalkışmasının bastırılmasını “katliam” olarak niteleyen, CHP’nin Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, “CHP Genel Başkan Yardımcısı’yım. Ben bin kere özür diliyorum” dedi. ‘Bu özrü parti adına mı diliyorsunuz’ sorusuna ‘Evet’ yanıtını verdi, programa Genel Başkan’ın bilgisi dâhilinde katıldığını söyledi. CHP yöneticileri de onu savunarak ‘Yaşanan acılardan dolayı duygularını ifade etti’ dediler…
CHP Genel Sekreteri Gürsel Tekin:
“Bu konuda özür dilenecekse özrü devlet dileyecektir. Siyasi partilerin özür dilemesi olur mu? Sezgin Bey kişisel düşüncesini ifade etmiştir.”
Grup Başkan Vekili Akif Hamzaçebi:
“Sayın Tanrıkulu, Dersim’de yaşanmış olan acılar nedeniyle duygularını ifade etmiştir. Ben böyle değerlendiriyorum.” Dersim olaylarının yaşandığı dönemin bir ‘tek parti dönemi’ olduğunu vurgulayan Hamzaçebi, “Büyük bir acı da yaşanmıştır orada. Bunu da görelim. Bir acı yaşanmışsa bu acıyla ile ilgili olarak insanlar duygularını ifade ediyorsa bunu olumsuz değerlendirmek doğru olmaz.”
CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba:
“Dersim Türkiye’nin ortak geçmişi. Türkiye’nin geçmişinde maalesef bu tür ortak acılar da var. Dersim’de bir katliam yaşanmıştır. Özür dilemesi gereken devlettir. Dersim’i CHP’ye yüklemek haksızlıktır, ahlâksızlıktır.”
Komediye bakar mısınız? Tam bir ortaoyunu oynanıyor… Parti yöneticilerinden birisi, “Dersim’i CHP’ye yüklemek haksızlıktır, ahlâksızlıktır” diye feryat ediyor, ötekisi, “Dersim olaylarının yaşandığı dönemin bir “tek parti dönemi” olduğunu vurguluyor… Yani suçu “TEK PARTİ” üzerine, CHP’ye atıyor…
Ama tümünün de birleştiği bir nokta var: Dersim’de KATLİAM yapılmıştır, “Büyük bir acı yaşanmıştır…”
Yani bu konuda Y-CHP yöneticileri, “Çünkü o katliam kime karşı yapılmış olursa olsun, gerçekten bir Kerbela’ydı, modern bir Kerbela’ydı. Biz ona açık yüreklilikle karşı çıktık.” Diyen Başbakan Ahmet Davutoğlu ile özdeşleşiyorlar… Dersim İsyanını bastırma olayını bir “katliam”, bir “Modern Kerbela” olarak nitelendiriyorlar…
Katliamı yapan katil, modern Kerbela olayını düzenleyen Yezit kimdir peki? Kimlerdir?
Onlara göre, elbette Mustafa Kemal’dir, Cumhuriyet ve Cumhuriyet Yönetimidir…
AMA SÖZÜN TAM BURASINDA HEMEN VURGULAYALIM:
Ne AKP, ne Y-CHP, Atatürk adına, Türk Milleti adına, Türkiye Cumhuriyeti adına kimseden özür dileyemez. Çünkü onların millet adına, devlet adına özür dilemeye ne hakkı, ne haddi ne de hukuku vardır…
Çünkü üç beş PKK’lı ya da PKK sempatizanı Y-CHP’li, tüm CHP’yi temsil edemez. Çünkü gerçekte oyları yüzde 50’lilerin çok altında olan AKP, tüm Türk milletini temsil edemez…
Devlet de özür dileyemez. Çünkü Kemalist Cumhuriyet, yani o zamanki Türkiye Cumhuriyeti, emperyalizmin kışkırttığı aşiret reislerine, feodal ağalara karşı meşru müdafaa hakkını kullanmıştır. Devrime karşı isyan bayrağı açan eşkıyalara karşı ülkenin birliğini, bütünlüğünü, çıkarlarını savunmuştur…
Sonra, Dersim isyanının bastırılması sırasında ölenlerin sayısı, iddia edildiği gibi 50 binler, 100 binler civarında değildir. Sadece 3828’dir.
Oysa İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin (İSİG) 12 yıllık AKP iktidarını mercek altına alan raporunda, en az 14 bin 455 işçi ve 2014 yılının ilk 10 ayında ise en az 1600 işçi yaşamını yitirmiştir. Üstelik bu rakamın içerisinde şehit olan Mehmetçiklerimiz de yoktur…
İşte katliam budur… Savaş yokken, muharebe yokken 15 bin vatandaşımız pisipisine yaşamını yitirmesi… İŞTE GERÇEK KATLİAM BUDUR…
Neden AKP’li, PKK’lı ve Y-CHP’li Dersimcilerimiz hiç bu rakamlardan söz etmezler. Neden Sezgin Tanrıkulu PKK’lıların öldürdüğü bebelerden, yakılan yıkılan köylerden, 40 bin şehidimizden söz etmez?
Niçin AKP’liler, PKK’lılar ve Y-CHP’li Sezgin Tanrıkulu’lar Dersim İsyanında bir gece baskınında öldürülen 33 suçsuz – günahsız askerimizden hiç söz etmez?
Niçin KOLAN Aşireti’nin jandarma karakolunu basıp, askerlerimizi şehit ettikten sonra, veresiye alınan erzakları ÇALDIKLARINDAN hiç söz etmez… Askerlerimizden çalınan bu VERESİYE MALLARIN parasını da yine Tuncelili bakkallara Cumhuriyet Hükümeti ödemiştir… Hem de Mustafa Kemal Paşa’nın emriyle…
İŞTE BELGESİ:
“Tunceli vilayeti dahilinde Ovacık Kazası jandarma birliğine tabi Diztaş karakoluna 4/2/938 tarihinde Kalan Aşireti tarafından yapılan taarruz neticesinde şehit edilen karakol komutanı ile 20 jandarma erine ait olup mütearrızlar tarafından gasbedilen 499 lira değerindeki erzakın bilahare erlerin iaşe bedellerinden ödenmek üzere Οvacık Kazası merkezindeki bakkallardan veresiye olarak alındığı ve bunların Jandarma Genel Κomutanlığı bütçesinin iaşe tertibinden verilmesi mümkin olamıyacağı anlaşıldığından, Maliye Vekaleti bütçesinin masarifi gayri melhuza tertibinden verilmesi; Jandarma Genel Komutanlığı’nın işarına atfen Maliye Vekilliği’nin teklifi üzerine İcra Vekilleri Heyeti’nin 23/6/938 tarihli toplantısında onanmıştır. REİSİCUMHUR
Kemal Atatürk
Altında Başvekil Celal Bayar’ın ve vekillerin imzası var…
Vekiller heyetinin aldığı bu karar kısaca ne anlama gelmektedir? Şu anlama gelmektedir:
İcra Vekilleri Heyeti, yani bugünkü adıyla Bakanlar Kurulu, Dersim İsyanı sırasında, askerlerimiz tarafından, Tunceli Ovacık Kazası bakkallarından veresiye alınan, ama eşkıyalar tarafından bir baskın esnasında çalınan malların parasını Maliye Vekâletinin bütçesinden ödenmesine karar vermiştir…
İşte size “katliam yaptılar, katliam yaptılar” diye tanıtmaya çalıştıkları o zamanki Cumhuriyet Hükümetinin sadece bir uygulaması ve gerçek yüzü… Varın gerisini siz düşünün…
Bir yanıt yazın