Rejim ordusu ve muhalifler karşılıklı füzelerle bu koridora sahip olmaya çalışıyor, uzun ve orta menzilli silahlarla süren çatışmalarda yer yer karşılıklı sızmalar ve sıcak çatışmalar yaşanıyor.*
Şimdi Suriye ordusunun muhaliflerin Halep merkeziyle bağlantı noktasında yer alan Handerat’ı almasına ramak kalmıştır, muhaliflerin geçiş güvenliği ortadan kalkıyor.
BM Suriye Özel Temsilcisi De Mistura, rejimin kuşattığı Halep’te insani durumun iyileşmesi için bölgedeki çatışmaların dondurulmasını öneriyor…
*
Bu vesileyle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Fransa’da Cumhurbaşkanı Hollande’a Kobani’deki çatışmalarla ilgili aktardığı ve müsbet yanıt aldığı,
“Suriye’de 36.paralelin üstünün güvenli ilan edilmesi gerekir. Neden? Çünkü topraklarımızda 1.6 milyon sığınmacı var. O bölgede onlar için farklı planlamalar yapılabilir ” düşüncesi tazeleniyor.
Türkmenistan ziyareti öncesinde Erdoğan, Türkiye’nin Halep ile ilgili hassasiyetinin Kobani’deki hassasiyetten daha fazla olduğunu açıklarken,
Suriye’den yeni bir göç dalgasına hazırlıklı olup olunmadığı sorusuna, “Şu anda 36’ncı paralel üstünde belli hazırlıkları sürdürüyoruz” yanıtını veriyor.
*
Halep, Recep Tayyip Erdoğan’an Suriye krizinin başından beri hassasiyet konusu olmuştur.
36.paralel dahilinde bulunuyor,Suriye’nin 2.büyük kentidir, nüfus yapısını yüzde 50 Arap,yüzde 40 Türkmen’ler, az sayıda Ermeni, Asuri, Yahudi, Kürt ve Çerkez’ler oluşturuyor.
Suriye’de bir rejim değişikliğinin gerçekleşmesinin mümkün olmadığı anlaşıldığı için Halep,Ulusal Koalisyonun yapısını oluşturan ılımlı muhalefet ile BAAS partisinin dengelenmesinde stratejik önemdedir.
Suriye’de iki düşman tarafının dengelenmesi görevini ise ulusal koalisyonun hamisi Fransa yürütüyor.
Peki, Türkiye’ye ne oluyor?
*
Bu noktada yakın geçmişi hatırlamak yararlıdır.
2012 Kasım’ında TBMM’de, CHP Kocaeli Milletvekili Hurşit Güneş, Başbakan Erdoğan’ın 1 milyar TL’ lik örtülü ödeneğinin dokuz ayda tükenmesi üzerine paranın nereye, ne amaçla harcadığının açıklanmasını istemişti.
“Acaba, bu para Suriyeli muhaliflerin silahlandırılması için mi kullanılıyor ” diye sordu.
Yanıt alamayınca “Sükut ikrardan gelir, demek ki bu olağan üstü harcama yasaya uygun biçimde yapılmamış” demişti.
*
O sırada Suudi Arabistan Güvenlik Konseyi Genel Sekreteri Prens Bender bin Sultan “Özgürlük ve İslam Ülkesi” sloganıyla Suriye de savaşmak üzere dünyanın her yerinden asker eskilerini topluyor,
Türkiye ise 877 km’lik sınırda en az 5 km.derinlikli uçuşa yasak bölge oluşturmak üzere NATO’dan Patriot füze savunma sistemleri talep ediyordu.
*
Bir kaç gün önce de, Şanlıurfa/ Ceylanpınar ilçesinden geçen tren rayının bir adım ötesinde Suriye/ Rasulayn ilçesinde Kürtler ile muhalifler arasında çok yoğun çatışmalar yaşanmıştı.
Ceylanpınar’da çoğunluğu Kürt olan yerleşikler, hem düşen mermilerden hem de şehirlerinde elini-kolunu sallayarak gezen Suriye’de Kürtlerle savaşan türlü milletten eski askerin korkusuyla evlerini terketmişti.
*
Rasulayn önemli bir stratejik noktadaydı, hem muhaliflerin sınır boyunda uçuşa yasak bölge altında en az 5 km.derinlikte güvenlikli bölge oluşturmaları,bu suretle Halep yolunun açılmasının başlangıcını oluşturuyor,
Hem de Kuzey Suriye’de Kürt federalizminin önemli bir kalesiydi ki, PKK destekçisi Suriyeli Kürtlerin Demokratik Birlik Partisi (PYD) ve askeri kolu Halkçı Koruma Birliklerinin (YPG) kontrolündeydi.
*
Halep’in düşürülmesi için muhalif kara birliklerinin önce Doğu’da başlangıç noktası Rasulayn’ı ele geçirmeleri,
Ardından sınır boyunca batıya doğru Tall al Abyat, Ayn al Arab, Cerablus, Azaz Harim, Bab şehirlerini kontrol etmeleri ve Halep’e en kısa mesafede Tel-et Temr karayoluna hakim olmaları gerekiyordu.
*
Rasulayn’a saldırı tertiplenmesi için Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu subaylar ve MİT görevlileri 2 milyon dolar bütçe ile el-Bekkara aşireti lideri Nevvaf el Beşir ile temas kurdu.
Buna göre muhalif Özgür Suriye Ordusu militanları Rasulayn kentini tutan Suriye Kürtlerine saldırırken, Türk Silahlı Kuvvetleri değişen angajman kuralları sayesinde Suriye Hava Kuvvetleri uçaklarını bölgeden uzak tutacak ve ihtiyaç halinde özel kuvvetleriyle muhaliflere destek verecekti.
Teminen Haseke,Hama, Kamışlı’da muhalif kanat ve Türkiye’ye yakın Kürt Azadi Partisi ve Araplara ağır silahlar, uçaksavarlar veriliyor ve MİT’le işbirliği yapan Kuzey Irak Kürt Yönetimi lideri Mesut Barzani’den de istihbari ve lojistik destek alınıyordu.
Sonra bu plana göre sınır boyunca şehirlerin işgali ve Tel-et Temir karayoluyla Halep’in ele geçirilmesi düşünülüyordu.
*
Ne ki,Suriye rejimi istihbarat almış, Kürtler ile ordunun Rasulayn kentinden çekilmesi hususunda anlaşmış, bu suretle muhaliflerin kente saldırmaları için uygun ortam hazırlanmıştı.
18 Kasım’da Nevvaf el Beşir Sünni Nusra Cephesi ve El Kaide örgütüne bağlı Afganistan’da savaşmış Gurabaa Aş- Şam örgütüyle birlikte Rasulayn’a saldırdı.
Bu örgütler ile muhalifler ve PYD’e bağlı Halk Savunma Birlikleri arasında şiddetli çatışmalar yaşandı.
23 Kasım’da Suriye Hava Kuvvetleri uçaklarının TSK angajman kurallarına rağmen Rasulayn’a bombardımanıyla muhalifler çok büyük kayıplarla ağır bir yenilgi aldı ve Ceylanpınar’a sığındılar.
*
Esad Türkiye’yi Kürtlerle, Kürtleri de rejime muhalif kesimlerle karşı-karşıya getirmenin stratejik kazancını sağlamıştı.
Başlıca talepleri federalizm olan Suriye Kürtleri de bu fırsatla Arap Kuşağı projesiyle kuzeydoğu’da topraklarına iskan edilen Araplar karşısında güçlenmiş ve Suriye’de etkin hale gelmişti.
Bugün o etkinliğin sökülüp atılmasına çalışılıyor.
*
O günlerden başlamak üzere Halep’te yaşayan en az 1 milyon insan şehri terketmiştir.
Suriye Ordusu IŞİD’e benzemiyor,o yüzden Halep’te az sayıda kalan sivillere kıyımda bulunması ve Türkiye’ye doğru bir göç dalgasının yaşanması olası görülmüyor.
Ama Esad’ın iktidarını koruma konusunda büyük bir potansiyele sahip olduğu anlaşıldığı için Halep; Fransız patentli ulusal Koalisyonun yapısını oluşturan ılımlı muhalefet ile güçlü BAAS partisinin dengelenmesinde Fransa için olmazsa-olmaz stratejik önemdedir.
O yüzden 36. paralel üstünün güvenlikli bölge olması için Türkiye’ye destek veriyor.
*
Türkiye ise hâlâ bir hayal denizinde debeleniyor.
Birincisi, o gün bugün Recep Tayyip Erdoğan İslamcı vizyonuyla, ABD’den aldığı talimatlar doğrultusunda Sünni Kesim ile Irak ve Şii dünyası arasındaki karşılıklı bağımlılığı zayıflatmayı öngören bir stratejiyi izliyor.
Karşılığında başarılı olması halinde “bölgeyi kazanan petrolü ve Misak’ı Milli topraklarını da kazanır” hayalini sürüklüyor, dolayısıyla Suriye ve Irak Kürdistan Bölgesi’nin petrolüyle birlikte Misak’ı Milli topraklarına katılmasını öngörüyor.
Fakat eyvah! Suriye federalizme gidiyor…
*
İkincisini,”Şahsi çıkarları için ülkesinin tümünü feda eder” ithamında olduğu Erdoğan’a Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad söylüyor.
“Çok şey satın alıp satarak Filistin davasını sözde destekleyerek, Arap ve İslam arenasında kendilerine yer bulmaya çalıştı. Efendilerinin kendilerine biçtikleri rolü aşıp, kendilerine izin verilenin çok ötesine gitti. Bu rolden geri adım atması gerekiyordu. Ama Suriye’nin rolünde ısrar etmesi sıkıntı yaratmıştır. Bu nedenle Suriye davası, o’nun için siyasi açıdan sıkıntı yaratan ölüm- kalım meselesi haline geldi” diyor…
*
8.11.2014
Bir yanıt yazın