BANA NE AYN EL ARAB’TAN (2)

imagesAUBK3W7V

BANA NE AYN EL ARAB’TAN (2)
Hüseyin MÜMTAZ

Olay sıcağı sıcağına yaşanırken “BANA NE AYN EL ARAB’TAN” demiştik de “olay” olmuştu. (11 Ekim 2014)
Meramımı iyi anlatabilmişim ki ilerleyen günlerde söylemimin, en etkili ve yetkili kişilerce de paylaşıldığını gördüm..
Öyleyse şimdi Kobani’yi anla(t)mak “kolay” olacak.
Önce çıkış noktasının altını çizelim.
Uludere, nasıl “Uludere” ise; Ayn El Arab da Ayn El Arab’tır.
Tıpkı Güroymak’ın Güroymak; Diyarbakır’ın Diyarbakır; Adıyaman’ın Adıyaman; Arguvan’ın Arguvan; Urfa’nın Urfa; Elazığ’ın Elazığ; Bingöl’ün Bingöl; Kemaliye’nin Kemaliye; Kars’ın Kars; Sarıkamış’ın Sarıkamış; Çıldır’ın Çıldır; Van’ın Van, Hakkâri’nin Hakkâri; Tunceli’nin Tunceli olduğu gibi.
Çocuğa ismini anası, babası, atası mı koyar yoksa yan apartmanın dış kapısının mandalı mı?
Yer isimleri ise, ancak o beldeye o ismi verenin ödediği bedel karşılığı değiştirilebilir..
Bize mi kaldı, size mi kaldı başka bir ülkenin yer isimlerini değiştirmek?
Burada tabiî “tahsilat” yeteneğinize ihtiyaç olacak..
Ama “Cizre Kantonu’nda” İstiklâl Marşı söyletemeyip, Türk bayrağı çektiremeyerek adam gibi maç yaptıramayanların yeteneği de su götürür..
Ayn El Arab’ta Aborjinler yaşarmış, Eskimolar gelmiş egemenlik kavgası yaparlarmış, Suriye’den ayrılmak isterlermiş..
Bazı terörist grupları, başka terörist gruplarıyla birbirlerini yermiş bana ne?
Bana ne?
Konuyla ancak ucu bana dokunmaya başlarsa ilgilenirim.
Mesleğe ilk başladığımızda bir büyüğümüz, “Esmayı üzerinize sıçratmayın” demişti, “Etrafından dolanıp geçin”..
Biz ise Esat bahanesiyle Suriye’yi kendimize bulaştırmak için her şeyi yaptık..
Sonuç, kayıtlı/kayıtsız 3 milyon Suriyeli sığınmacıya benim, senin, bizim “paramızla bakıyoruz”, şimdiye kadar 4.5 milyar dolar harcamışız..
(“Paramızla bakmak” o kadar kötü bir şey olmamalı! Çünkü geçmişte 300.000 kişilik Kıbrıs Türkü için de aynı lâfın kullanıldığını hatırlıyorum!)
Bu arada Esat’ın “PKK mücadelesinde Türkiye’de 40 bin kişi öldü” diye bir söylemini işittiniz mi?
Ya derse?
Suriye iç savaşında “bağımsız kaynaklarca doğrulanmış olan” 300.000 kişinin öldüğünü her fırsattan istifade tekrarlıyoruz da..
Bu kadar laftan ve bu bakış açısına geldikten sonra şimdi “Kobani”yi anlatmaya geçebiliriz..
Bu sefer Ayn El Arap değil, bilerek ve isteyerek Kobani diyeceğiz, kolay anlamaları için anlayacakları dilden konuşacağız..
Kobani, Kürt/istan idealinin kilometre taşıdır.
Baba Bush zamanında, İncirlik konuşlu Amerikan uçaklarının himayesinde 36’ıncı Paralel’in kuzeyi Saddam’a yasaklanmıştı ya..
Yasaklanmıştı da “Kürdistan’ın ilk parçası” davul zurna ile neşvünemâ bulmuştu ya..
Öyle anlaşılıyor ki Rice/Ralph Peters (modern Sykes-Picot’lar) imzalı o planın ikinci aşaması fırınlanıyor..
Şimdi Esat’a 36’ıncı Paralel’in kuzeyi yasaklanıyor ve “ikinci parça”nın erken doğum sancıları çekiliyor..
Resmen ve hile ile “Sezaryen” yapılıyor dostlar, farkında mısınız?
Uluslararası doğum uzmanlarının denetim ve gözetiminde Irak-Suriye, Akdeniz’e kadar enlemesine üçe bölünüyor.
Ortada, adına ne derseniz deyin çakma bir halifelik “oluştu”, gökten zembille indi.
Kuzeyde, Kürdistan’ın 2 parçası..
Irak’taki tamam da, Suriye’deki halen muhataralı.
PKK’nın, Türkiye sınırının hemen güneyinde Suriye kolu; “Rojava” dediği yerde üç kanton ilan etti.
Cezire, Kobani ve Efrin.
İşte tam ortadaki Kobani, zurnanın zırt/zart dediği yer.
Orta bölgenin hâkimi çakma halifelik aklına nereden estiyse, nereden emir aldıysa Kobani’ye saldırdı.
Bu hal hem Kürtleri, hem uluslararası camiayı (mecburen) “koalisyon” adı altında birleştirdi.
Hava desteği, koridor, 29 Ekim’e denk getirilen “çapulcu” intikalleri filan gündeme oturdu.
Çapulcu dememize alınanlar; sayıları 500’den önce 200’e, sonra 150’ye inen “gönüllü Barzani”cilerin; Türkiye geçişi sırasında bal ve kaymakla beslendikten sonra tam Kobani sınırında zoru görüp de firarlarına tanık olunca bize hak verdiler mi acaba?
Kobani konusunda üç önemli lâf söylendi Türkiye’de..
1.Önce İmralı’daki müebbet hükümlüsü müzakereci terörist “Kobani düşerse Türkiye darbe sürecine girer” demeci verdi.

2. Onun TBMM’deki uzantılarından Aysel Tuğluk; “Kobani yoksa çözüm süreci de yoktur” dedi.

3. Emekli Korgeneral Engin Alan; “Mesele Kobani değil. Kobani düşerse, ‘büyük Kürdistan’ hayali biter” dedi.

Evet; “Rojava’nın Kobani’si” zurnanın zart/zurt/zırt dediği yerdir.
Kobani’de çakma halifelik başarıya ulaşırsa Türkiye “hilafet”le komşu olacaktır.
Yok, Kobani, çakma halifeliğin “elinden kurtarılırsa” Irak’dan sonra Suriye’de de; 4 parçalı Kürt/istan’ın 2’inci parçası hayat bulacaktır.
Sıra Türkiye’ye gelecektir.
Engin Alan mevhum teorilerle rüya görmeyen; meseleyi “sahada”, savaş meydanlarında yaşayarak en iyi gören/öğrenen/bilen isimdir.
Türk Devleti’nin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğü Engin Alan’ın söylediklerinde gizlidir.
Gizli filan değil, apaçık meydandadır durum..
Bu kadar lâftan sonra 40 katır veya 40 satır tercihi ise kendi seçiminizdir.
Ayn El Arap veya Kobani söyleminiz de tarafınızı belli edecektir, dikkat edin.3 Kasım 2014

57’İNCİ ALAY HER YERDE
HEPİMİZ 57’İNCİ ALAYIN NEFERİYİZ

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir