Eyy Pepe!
(Adın fazla uzun ve cafcaflıymış; José Alberto Mujica Cordanofalan diyerek hepsini sıralayacak halim yok; madem sana El Pepe de deniyormuş, o halde ben sana böyle sesleneceğim:)
Eyy Pepe!
Yaşın benden büyük. Ama sesin çok yüksek çıkıyor.
Son günlerde bizim gazetelerde seninle ve verdiğin demeçlerle ilgili haberler birdenbire çoğalıverdi.
Yok “dünyanın en fakir cumhurbaşkanı” senmişsin, ama kendini hiç fakir saymazmışsın, asıl zenginliği “ruhunda ve özgürlüğünde hissedermişsin”, şudur budur…
Yok “insanların gece uyuyacak bir saçak altı bile bulamadıkları bir dünyada, birilerinin devasa malikanelerde yaşamasını anlamıyorum. Evsiz ve susuz insanlar varken sen özel uçağım olsun, oraya buraya gideyim diyorsun. Asıl fakirler, hayatta elde ettikleriyle yetinmeyen insanlardır”, falan filan laflar sarfediyormuşsun…
Sen kimi hedef alıyorsun? Kime laf dokunduruyorsun?
AK Saray yaptırdık, onu mu ima ediyorsun?
Buradaki çapsız muhalefet yetmedi, bir de sen mi çıktın, ta dünyanın öbür ucundaki Uruguay’dan bana sataşıyorsun?
* * *
Neymiş efendim, beyefendi kendisi de cumhurbaşkanıymış, ama devletin verdiği resmî konutta oturmuyormuş da, eşinin çiftliğinde baraka gibi bir evde yaşıyormuş…
Bakın, burası önemli: Devletin verdiği Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nı iki yıl önce “evsizlere sığınma yeri” yapma kararı almış…
Güya işine “tek maddi birikimi” sayılan 87 model “Vosvos”u kendisi kullanarak gidermiş…
Sözde banka hesabı ve kredi kartı sahibi de değilmiş…
Rivayete göre, 12 bin dolarlık cumhurbaşkanlığı maaşının yüzde 90’ını almıyormuş, kalan yüzde 10’luk bölümüyle de makamından ayrılacağı 1 Mart 2015’e kadar biteceğini vaat ettiği bir okul yapıyormuş…
Yaptır bakalım sen okulunu, biz de sende cami yaptıracak bilinç aramıyorduk zaten!..
Ama o okulda kim okuyacak, hiç düşündün mü?
Senin (“dünyada ilk biziz” diyerek) serbest bıraktığın marihuanayı kullanan gençler okuyacak!
Şimdi söyle bakalım, “uyuşturucu mafyasını bitirmek için”serbest bıraktığın bu ölüm ticaretinin kime yararı oldu?
Beyzadem her zaman “yasaklara karşı” imiş! Sevsinler…
Eşcinsellere evlenme izni vermekle övünen de sensin, 12 haftaya kadar kürtajı serbest bırakmakla gurur duyan da.
Başın göğe erdi mi?
Allah’tan kork, diyeceğim, ama senin Allah’ın da yok ki!
Zavallı bir ateistsin!..
* * *
Zavallı demişken…
Yav, bizim AK Saray ile senin yaşadığın baraka, bizim durumumuz ve gelirimizle seninki kıyaslanır mı be!
Bi kere sen kimsin?
Ülkenin nüfusu ne kadar?
En fazla 3,5 milyon! O da içindeki turistlerle birlikte!
Biz 77 milyonuz!
Senin toprağın ne kadar?
176.220 kilometrekare.
Ya benimki? Yani bizimki?
814.578 kilometrekare.
Senin milletinin tarihi kökleri en fazla 16. Yüzyıl’a kadar gider.
Benimki 1071’lere, hatta Anadolu uygarlıkları noktasında Yontma Taş Devri’ne kadar uzanır. Sen daha doğum sancıları çekerken, benim atalarımdan Kanuni Sultan Süleyman üç kıtada yedi cihanın hünkârıydı.
Bir kendine bak, bir de bize! Haddini bil!
* * *
İçerde ve dışarda bize ihanet içinde olanlar, şimdi utanmadan ufacık Uruguay’ı örnek göstermeye yelteniyorlar.
Neymiş efendim, dünyanın en “yeşil” ve “yaşanabilir” ülkeleri arasındaymış. “Yaşam kalitesi” sıralamasında 19. basamaktaymış.
Ekonomik ve demokratik özgürlükler açısından da, eğitim düzeyi ve yolsuzlukla mücadele bakımından da bizden daha ilerideymiş.
The Economist Uruguay’ı “yılın ülkesi” seçmiş, Princeton Üniversitesi’nden Profesör Dani Rodrik efendi de Türkiye de dahil gelişmekte olan ülkelere “Uruguay modeli”ni örnek göstermiş.
Ya 3,5 milyonluk küçücük ülke, tarım ve hayvancılığa dayalı iktisadi yapı, dünyanın 16. ekonomisine sahip Türkiye’ye model oluşturabilir mi hiç? El insaf!
Diyorlar ki, “Türkiye’nin 179 ülke arasında 69’uncu sırada olduğu Ekonomik Özgürlükler Endeksi’nde Uruguay 33’üncü sırada. Uruguaylıların kişi başı milli geliri geçen yıl 17 bin dolarınüzerine çıkarken, ülke, BM İnsani Gelişim Endeksi’nde 55’inci sıraya tırmandı; Türkiye bu listede 90’ıncı sırada.”
Bunlar “paralel yapı”nın propagandası değil de ne!
Ya ülkenin başındaki adam sosyalist, eski terörist!
Ne demokrasisi! Ne özgürlüğü!
Bit kadar memleket!..
Tövbe tövbe!..
El Pepe’ymiş…
Eyy Pepe!
Sen kimsin be?
Bir yerel yönetim tecrüben var mı? Mesela, Montevideo Belediye Başkanı oldun da biz mi duymadık?
Koca devleti nasıl yönetirsin?
Sonra en başarılı hükümet üyelerinden birini, Ekonomi BakanıFernando Lorenzo‘yu, millî havayolu Pluna’nın özelleştirmesinde adı yolsuzluğa karıştı diye, “soruşturmanın sağlıklı yürümesi için”istifa ettir!..
Senin devlet yönetiminden anladığın, üç-beş çapulcu için kendi adamlarını feda etmek mi?
Bak, ayrıca Uruguay’ın daha 1965’te 1915 olaylarını soykırım olarak tanıyan ilk ülke olduğunu unuttuğumu da sanma!
* * *
Eyy Pepe!
79 yaşındasın. Birkaç ay sonra köşene çekilecek, unutulup gideceksin.
Hayatını gözden geçirmek için bol vaktin olacak.
Ne geçti eline, ha?
60’larda tutturdun, “Ben de Küba’daki gibi devrim yapacağım”diye… Gerilla oldun. Polis vurdun. Hapislere girdin. Durmadan kaçmaya çalıştın. Altı defa vuruldun. 14 yılını cezaevinde geçirdin.
Anca dokuz yıl önce önce evlenebildin (Lucia Yenge de senin gibi bir eski gerilla). Çoluğun çocuğun yok. En sevdiğin Manuel diye bir köpek, o da topu topu üç ayaklı!
Ya sen ne biçim adamsın be!
Ondan sonra tut, bize ders ver: Yok devletten para almazmış, yok Volkswagen sürüp kulübede yaşarmış, yok bakkala kasaba kendi gider bulaşığını kimseye yıkatmazmış…
Ya senin hayatın kaymış da haberin yok, eyy Pepe!
Ne bu dünyayı hakkıyla yaşamışsın, ne öteki dünyaya yatırım yapmışsın (orada da “cehennemliksin”, ona da şüphe yok)!
Bulmuşsun Uruguay gibi gariban bir ülkeyi…
Nasıl olduysa önce Tarım Bakanlığı’nı ele geçirmişsin, beş yıl önce de seni – belki yaşına hürmetten – yüzde 52’yle cumhurbaşkanı seçmişler…
Bizde olsa…
Yani sen Uruguay’da değil, Türkiye’de olsaydın…
Ve bu topraklarda politika yapsaydın…
Var ya, değil cumhurbaşkanlığı…
Muhtar bile olamazdın be!..
@AksayHakan