NECDET BULUZ
Geçenlerde Suriye ile ilgili bir yazı yazmış ve Amerikalı Ortadoğu Uzmanı Joshua Landin’in “Amerika Esad’ı devirmez” açıklamasına yer vermiştik. Bu yazımıza büyük tepki aldık. Okurlarımızın çoğu yazının bir hayal ürünü olduğunu, bir kısmı da doğrulara parmak bastığımızı söyledi.
Şunu açık ifade edelim:
Yazılarımızı gerçek veriler ışığı altında yazıyoruz. Bunları da yorumlarımızla güçlendiriyoruz. “Amerika Esad’ı devirmez” sözü bize ait değil, bunu söyleyen Ortadoğu Uzmanı Amerikalı Landin. Yazımızı bu açıklamalar üzerine kurarak, görüşlerimizi yansıtmaya çalıştık.
Hiç uzaklara gitmeye, başka şeyler aramaya gerek yok. Eğer, Türkiye’nin bütün ısrarlarına ve bastırmasına rağmen, Amerika istemiş olsaydı geçen son 3 yıl içinde Suriye’de dengeleri değiştirmez miydi? Esad’ı deviremez miydi?
Aynı Amerika, Irak’ı, Libya’yı bir anda ne hale getirdi, bu ülkelerin liderlerini nasıl ortadan kaldırdı?
Şimdi, bizi yönetenler hala Esad konusunda ısrar ediyorlar ve Amerika’ya dayatma yapıyorlar. Neredeyse 3 yılı geride bırakan Suriye’deki iç çatışmalar hızını kaybetti. Esad, koltuğunu korudu, muhalifler ise darmadağın oldu. Kaybedilen birçok yeri de Esad güçleri yeniden ele geçirdi. Özetle, Suriye’de Esad her şeye rağmen iktidarını koruyor.
Ortadoğu’da ibre başka yönlere kaydığı için şimdi herkes Esad’ı unuttu. Amerika, IŞİD ile mücadelede bugün Esad ile dayanışma içinde mi değil mi? Bu dayanışma Esad’ı güçlendiriyor mu, güçlendirmiyor mu? Bunları değerlendirdiğimizde yazılarımızın bir hayal ürünü olmadığı ortaya çıkar.
Biz, hiçbir zaman Esad’ı korumadık, desteklemedik. Biz, Suriye politikalarının yanlışlığını söylemeye çalıştık. Bu yanlışlık Türkiye’ye pahalıya mal oldu. 3 milyon sığınmacı ile sorunlar yaşamaya başladık. 4 milyar dolar harcama yaptık. Halen de harcama yapıyoruz. Ekonomimiz rayından çıktı. Komşularımızla kavgalı duruma düştük. Sınırlarımız yolgeçen hanına döndü. Cihatçı terörist grupların hedefi haline geldik. Şu anda bile bu belalardan, bataklıktan nasıl çıkabileceğimizin hesaplarını yapıyoruz.
Geçen gün Amerika Savunma Bakanı Chuck Hagel, gazetecilerle bir sohbet toplantısı yaptı. Kendisine sorulan sorulara da yanıt verdi. Hagel, yaptığı açıklamalarda, IŞİD’a karşı verilen mücadelede Esad’a fayda sağladıklarını söyledi.
Amerika gibi bir gücün Savunma Bakanı bunu açık dille ifade ediyorsa, hayale kapılmamak gerekiyor.
Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan da, Başbakan Davutoğlu da Amerika ile yapılan her görüşmede “Esad gitmelidir” diyor. Esad’ın gitmesi için de Amerika’nın gereken adımı atmasını bekliyor. Ama Amerika bugüne kadar buna yanaşmadı. Bugün de yanaşmıyor.
Savunma Bakanı Hagel, Suriye konusunda sorulan tüm sorulara da “Uzun vadeli bir stratejimiz var. Bu kesimde istikrar ve güvenliğin sağlanmasında tüm dünyanın işbirliği yapması gerekiyor” şeklinde somut bir yanıt vermiyor.
“Suriye konusunda bir çekinceniz var mı?” şeklindeki soruya ise Hagel’in verdiği yanıt “Ortada karmaşık bir durum söz konusu. Her seçeneği araştırıyoruz “ şeklinde. Yorum sizlerin.
Demek ki, Suriye konusu Amerika için önem taşıyor ama şimdilik Esad o kadar önem taşımıyor.
Erdoğan ve Davutoğlu’nun Esad’ın devrilmesi konusundaki ısrarları karşısında ABD Dışişleri Bakanlığı sözcülerinin “Şimdi gündemimizde IŞİD ile mücadele var, Esad şu anda gündemimizde yok” açıklamaları bir şeyler ifade etmiyor mu?
Biz, yetkili ağızların açıklamalarından yola çıkarak, bizimkilere şu öneride bulunmak istiyoruz:
Türkiye’nin de öncelikleri vardır. Esad’ın şu anda devrilip devrilmemesi önemsenmesin. Belki de Esad sonrası Suriye, Türkiye için daha da işin içinden çıkılmaz bir bataklığa dönüşebilir. Biz, geçmişte Suriye ve Esad konusunda yaptığımız yanlışları bir kenara bırakıp, özümüze, önceliklerimize bakalım.
Ortadoğu faturası ağırlaşıyor. Bu faturayı en fazla sırtlayan ülkeyiz. Suriye’deki iç savaşta yanımızda yer alan, Esad’ın devrilmesi için muhalifleri destekleyen, silah ve para akıtan Suudi Arabistan, Katar, Kuveyt, BAE gibi ülkeler dikkat ediniz ortada yoklar. Türkiye, şu anda bölgede kaderi ile baş başa ve çıkmazdan kurtulmanın peşinde. Bu gerçekleri nasıl görmezden gelebiliriz?
Hala yanlışlarda ısrar etmek, bizi daha da çıkmaza sürükleyebilir. Görüşlerimizi, düşüncelerimizi ve öngörülerimizi yansıtarak bu yanlışlarda artık ısrarcı olmamamız gerektiğini bir kez daha anımsatmak istiyoruz.
Bir yanıt yazın