“Alçak” kavramı, bir niteleme sıfatı olarak Türkçemizde şu anlamlara gelmektedir; yerden uzaklığı az olan, “yüksek” karşıtı. Aşağı, yüksek olmayan. Kısa boylu. Bile bile en kötü, en ahlaksızca davranışlarda bulunan, aşağılık, bayağı, soysuz, namert, rezil ve hain.
“Alçak” kavramı insanlar için kullanıldığında ağır hakaret ve küfür anlamlarına gelir; hem de en galizinden! Yani bu kavram, Anadolu’da bir kişi için kullanıldığında, kavga ve hatta cinayet sebebi olacak derecede küfür ve sövme olarak anlaşılmaktadır. Dolayısıyla; bu kavramın insanlar için öyle kolayca kullanılmaması gerekir.
Allah Kur’an-ı Kerim’inde şöyle emreder biz Müslümanlara:
“Ey müminler! Bir topluluk diğer bir topluluğu alaya almasın. Belki de onlar, kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da kadınları alaya almasınlar. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kendi kendinizi ayıplamayın, birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın. İmandan sonra fâsıklık ne kötü bir isimdir! Kim de tevbe etmezse işte onlar zalimlerdir.”(1).
Ayetten açıkça anlaşılacağı gibi; başkalarına kötü lakaplar takanlar ve başkalarını onların hoşlanmayacağı isimlerle çağıranlar Allah tarafından “Fâsık” olarak adlandırılmıştır.
Dini literatürde “Fâsık” kelimesi, alenen günah işleyen kimse anlamına gelmektedir. Fâsık’ın işlediği günah ise “fısk” olarak isimlendirilir. İslam’da “fısk” büyük günahlar arasında sayılmaktadır. Mesela haram işleyene, günah işlediği bilinene, açıktan günah işleyene fâsık denilmiştir dini literatürümüzde.
Fâsıklar hakkında söylenmiş birçok hadis bulunmaktadır hadis kaynaklarında ki; onlardan birkaçı şöyledir: “Fâsık övülünce, Rabbimiz gazaba gelir.”, “Dinin afeti üçtür: Fâsık âlim, zalim idareci, cahil sofu.”, “Fıskı aşikâre olan fâsıka lanet olsun.”
Bu itibarla; bir Müslüman öncelikle diline sahip olacak ve diğer insanlara bu türlü çirkin yaftalamalar yaparak “fâsık” durumuna düşmeyecektir. Hz. Peygamber bir hadisinde şöyle buyurmuştur: “Müslüman o kimsedir ki; diğer Müslümanlar onun elinden ve dilinden zarar görmezler…”. Bu zarar görme işi herhalde sadece maddi anlamdaki bir zararı değil, üzüntü ve keder anlamındaki ruhsal zararları da içine almaktadır. Kendisine haksız yere “Alçak” denilen bir adamın, üzülmemesi, kederlenmemesi ve dolayısıyla psikolojik açıdan zarar görmemesi ise herhalde mümkün değildir.
Farkında mısınız bilmem; bu ülkede muhatapları için en çok “Alçak” diyen kişi Cumhurbaşkanı R.Tayyip Erdoğan’dır. Sayın Cumhurbaşkanı, aşağı yukarı her ağzını açtığında mutlaka bir hakaret kelimesi kullanır ve bu hakaret kelimelerinin en hafiflerinden birisi “Alçak” tır.
Yazıma başlamadan önce google’da şöyle küçük bir gezinme yaptım bakın Erdoğan ne sıklıkta kullanmış bu “Alçak” kelimesini:
“Başbakan Erdoğan, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin Kürt açılımına yönelik sözlerine gösterdi. Erdoğan, açılımın ABD planı olduğuna dair iddialar için ‘İspat edemezlerse alçaktırlar, namussuzdurlar’ dedi.” (21.08.2009).
“Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: ”Anayasa değişikliğine ‘hayır’ cephesinde CHP, MHP, BDP, TKP, İP, YARSAV ve malum medya var. Bir de baktık ki son günlerde Kandil Dağı var. Kandil ne derse CHP’de, MHP’de aynı şeyi söylüyor. Şu söyledikleri lafa bak. Hükümet, Kandil ile anlaşıyormuş. Edep, edep. İddia sahibi iddiasını ispatla mükelleftir. Eğer bunu ispat edemezseniz, bu şerefsizliktir, bu alçaklıktır.”(23.08.2010)
“Türkiye hükümetini IŞİD’e yardım götürmekle suçlayanlar alçak ve adidirler bunu çok açık ve net söylüyorum.”(27.07.2014).
“Erdoğan, ‘Paris’teki suikastlerle sabotaj yapmak istediler, onu da aştık. Gezi olayları dediler, 17 Aralık, 25 Aralık dediler, onu da aştık. Lice olaylarıyla bayrağımıza yapılan o alçakça saldırıyla yeni bir sabotaj girişimi daha başlattılar. Bu haince sabotaj girişimlerinin bazılarının arkasında Pensilvanya çetesi var. Şu anda bayrağımıza yapılan saldırı üzerinden, çözüme sabotaj düzenleyenler arasında da yine Pensilvanya var. Yine onun altındaki CHP var, MHP var, bunları da aşacağız.’ dedi” (21.06.2014)
“Cemaat için ‘alçak’, ‘sinsi’, ‘ihanet şebekesi’ diyen Erdoğan’a Fethullah Gülen, dava açarak yanıt verdi.”(15.08.2014).
“Türkiye’nin IŞİD’e destek verdiğini söyleyen alçaktır, haindir.” (11 Ekim 2014).
Muhalefet Tayyip Bey’in Tükürük Hokkası Olmuştur!
Bunlar sadece benim hemencecik gözüme ilişiverenler. Bir de benim gözümden kaçanlar ve önceki yıllarda söylenenler vardır. Bunları da hesaba katarsak, başta muhalefet partilerinin liderleri olmak üzere; Tayip Bey’i tenkit edenler, adeta Tayyip Erdoğan’ın tükürüğü “Alçak” kelimesi olan birer Tükürük Hokkası’na dönüşmüş durumdadır. Doğrusu ya Türk Milleti, bu seviyesi gayya kuyusu gibi olan alçak siyaseti hiç mi hiç hak etmiyor. Hele hele R. Tayyip Erdoğan gibi, annesinin mevlidinde aşrı şerif okuyacak kadar dindar geçinen bir Müslüman’a hiç yakışmayan hitaplardır bu tür hakaret yüklü hitaplar.
Gelin görün ki; en az Tayyip Erdoğan derecesinde dindar bir kişilik görüntüsü vermeye çalışan Başbakan Ahmet Davutoğlu da bu konuda selefinden aşağı kalmıyor. Ahmet Davutoğlu, baktı ki; hakaret bu ülkede prim yapıyor o da başladı “Alçak” lafını sarf etmeye. Davutoğlu, Yüksekova’da üç askerimizin gerçekten de alçakça, adice ve kalleşçe şehit edilmesi üzerine 25 Ekim günü yapmış olduğu açıklamada şöyle diyordu:
“Yüksekova’dan gelen acı haberle acıya gğark olduk. Biraz önce Genelkurmay Başkanımızla, İçişlere Bakanımızla görüştüm. Üç kahramanımız, üç Mehmetçiğimiz, çarşıya indiğinde kendilerini takip eden alçaklar tarafından şehit edildi. Bütün emniyet güçlerimiz olayın peşindeler. Bu alçakça saldırıyı nefretle kınıyoruz. Türkiye’yi kaosa sürüklemek isteyen iç ve dış mihraklar tarafından nasıl çalışıldığının açıkça ortaya çıkmasıdır. Özellikle bölgedeki vatandaşlarımızın Bingöl’deki saldırının ardından bu saldırıda da, çarşıda esnafla birlikteyken askerlerimizin şehit edilmesidir. Biz her zaman milli birliğimizi korumak, adaleti tecelli ettirmek için de her türlü çaba gösterilecek. Bu katiller, bu alçaklar yaptıklarının hesabını verecektir. Kimse halkımızın, can güvenliğine, birlik ve beraberliğini bozmaya kalkışmasın. Çözüm süreci bizim için asırlardır birlikte yaşamış halkımız arasında Tesis etme sürecidir. Herhangi bir şekilde o vahşilere taviz vermek değildir. Esas muhatabımız, o bölgede yaşayan halkımızdır. Ama bu alçakça saldırıları yapanlara karşı da her türlü tedbiri alırız.”(2).
Diyeceksiniz ki; “Yüksekova saldırısını gerçekleştirenler bu sıfatı hak ediyorlar…”. Evet, hak etmesine ediyorlar da, şimdi bu kelime, Ahmet Davutoğlu’nun diline yapışır kalır diye korkuyorum ben! Yarın öbürgün çıkar Kılıçdaroğlu ve Bahçeli’ye de alçak der diye korkuyorum! Çünkü bu tür çıkışlar ve hakaretler bu ülkede prim yapıyor efendiler. Ne kadar yüksek sesle söverseniz, ne kadar yüksek sesle hakaret ederseniz o kadar cesur ve delikanlı adamsınız demektir bu sıradan halkın nazarında. Davutoğlu ise çoktan başlamış bulunuyor muhalefete yüklenmeye. “Konuşmayın” diyor onlara iyi mi? “Siz konuşmayın ki; benim konuştuklarım tek doğru olarak algılansın halkın nazarında” demek istiyor. Bakar mısınız Davutoğlu’ndaki demokrasi anlayışına…
Alçaklarla Dans Edilmez!
HDP, madem Yüksekova’daki saldırıyı geçtiğimiz günlerde Kağızman’da öldürülen üç PKK’lıya misilleme olarak açıkladı, şu halde PKK bu saldırıyı üstlenmiş demektir. Çünkü HDP’nin PKK’nın meclisteki uzantısı olduğunu artık devletin en tepesindeki Erdoğan da itiraf etmeye başlamış bulunmaktadır. O zaman iktidara düşen şudur; alçaklarla müzakere yapmaktan bir an önce vazgeçmek!
Bir taraftan “Alçak” diyeceksiniz, bir taraftan “Bizim için PKK neyse PYD de odur” diyerek PYD’yi de “Alçak” ilan edeceksiniz. Öbür taraftan da “Alçak” olarak ilan ettiğiniz bu gruba yardım için yıllardır PKK ile aynı coğrafyada kucak kucağa yaşadığı ve içli dışlı olduğu için alçak olduğu konusunda asla şüphe bulunmayan bir grubun hem de ağır silahlarla mücehhez olarak ülkemizden geçişine izin vereceksiniz! Üstelik bir de “Teröristin bile bir gururu, onuru olur. Şehirde sivil olarak, savunmasız bir şekilde dolaşan yavrularımıza hain şekilde saldırıp onları şehit eden hainler terörist olacak kadar onurlu bile değildir”(3) diyerek hem de bakan seviyesinde teröre arka çıkıp teröristi öveceksiniz ha!
Şunu da ekleyelim ki; Anadolu’da sizin Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi’nin yapmış olduğu yukarıdaki gaf, “Akım derken b.kum demek” şeklinde yorumlanır. Bildiğim kadarıyla Denizli de bir Anadolu kentidir ve Nihat Bey’in, bu ünlü sözü bildiğini düşünüyorum ben. Lütfen milleti kahretmeyin artık beyler. Çünkü yaptıklarınız artık iyiden iyiye “Delidir, ne yapsa, ne söylese yeridir” şeklini almaya başlamıştır bu ülkede. Hem de bağımsız ve tarafsız olması gereken HSKY’ye partili üyeler atayacak kadar…
“Şah ve Mat” He mi?
28 Şubat sürecine damga vuran isimlerden Merve Kavakçı’nın eltisi olarak da bilinen Aile Ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam, teröre ve teröriste övgüler düzen Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi’nin kenti Denizli’de yapmış olduğu konuşmada, kendisinden beklenmeyecek biçimde coştukça coşarak bakın neler demiş:
“…Muhtar bile olamaz dedikleri kişi bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin seçilmiş ilk cumhurbaşkanı. Biz; onlar ne söylerse söylesinler, 2002 yılında satranç masasının başına oturduk. Kendi kaderimizi kendimiz tayin ederiz. Yüce kader hariç başımıza gelecekleri biz planlarız. Ortadoğu’yu, Balkanları biz planlarız. Biz sadece bir oyuncu değiliz. Biz kendi hinterlandımızın baş aktörüyüz. Artık istikbalimizi zar atarak tayin etmiyoruz. Artık size şunu söylüyoruz. Şah, mat.”(4).
Birileri Ayşenur İslam’ı fena gaza getirmiş anlaşılan. Eğer halk tarafından seçilmek bir övünç vesilesi ise, bildiğim kadarıyla Darbeci Kenan Evren de halk oyu ile Cumhurbaşkanı seçilmişti. Hem de neredeyse Tayyip Bey’in iki katı oy alarak! Darbeci Cemal Gürsel de öyle. O da halkoyu ile seçilmişti!
Öte yandan Mustafa Kemal Atatürk’ten başlayıp Abdullah Gül’e gelinceye kadar diğer bütün cumhurbaşkanları da meclisin oylarıyla ve dolayısıyla halkın oylarıyla seçilmişlerdi. Bu bakımdan Ayşenur İslam, bırakın diğer sekizini, kendisini bulunduğu makama getiren Tayyip Bey’e yaranma adına, kendi partisince seçilen ve mensubu bulunduğu partinin kurucusu olan Sayın Abdullah Gül’e bile saygısızlık etmiş bulunmaktadır. Ayşenur Hanım’a bir Anadolu atasözünü hatırlatarak yazımızı bitirelim: “Deveyi yardan uçuran bir tutam ottur” Ayşenur Hanım; ot için yardan uçmaya değer mi hiç…
28.10.2014
_______________
1-Hucurât Suresi, 49 /12,
2-http://www.hurriyet.com.tr/gundem/27458094.asp,
3- ,
4-