NECDET BULUZ
Kuzey Irak’tan Suriye topraklarına geçen Peşmergelerle birlikte, Türkiye Irak ve Suriye’de modern silahlarla donatılmış Kürtlerle çevrilmiş durumda bulunuyor. Etrafımız bize göre “düşmanlarla dolduruluyor”
Zaten, Kuzey Irak’tan Suriye’ye geçen Peşmergeler için, “ Günün birinde bu silahlar bize döner mi?” kuşkusunu hala yaşıyoruz. Uzun süre de bu kuşku ile yatıp kalkacak gibi rahatsızlıklarımızı ortaya koyacağız.
Amerika’nın bize rağmen, Suriye’de IŞİD ile çatışan PKK’nın Suriye kolu PYD’ ye silah yardımı yapması, istihbarat paylaşımında bulunması ve doğrudan görüşmelere başlaması çok önemlidir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “PKK neyse, PYD de odur” demesine rağmen Amerika’nın bu girişimi, bundan böyle Kürtleri doğrudan muhatap alacağı anlamına da gelmektedir.
Aslına bakılacak olursa, bütün bu gelişmeler Türkiye’nin uyguladığı yanlış politikaların sonuçları olarak ortaya çıkıyor. Bu yanlış politikaların maliyetinin de ağırlığı Türkiye ekonomisini felç edebilecek noktalara da gelebilir. Nitekim 3 milyon sığınmacının maliyetinin ağırlığını artık kaldıramayacak duruma geldik. Köşeye de sıkıştık ama bütün çabalarımıza rağmen çıkamıyoruz.
Geçenlerde İngiltere’de yayınlanan Independent Gazetesi konu ile ilgili çok çarpıcı bir yazı ve yorum yayınladı. Gazete yorumda “Türkiye’nin bölgedeki kararsızlığı Washington’un sabrını taşırdı. Kobani’de PYD’ ye havadan silah desteği de bu yüzden yapıldı. Türkiye, hala bu kararsızlığını sürdürürse Washington Kürtlerle doğrudan devreye girecektir” diyor.
Eğer Batı medyasını yakından izliyorsanız, saygın gazetelerde de aynı görüşü destekleyen yazılarla karşılaşırsınız.
Geçenlerde bu konuda yazdığımız bir yazıda, Amerika’nın bölgedeki gelişmelere doğrudan müdahalede “Acaba Türkiye ne der?” gibi bir kuşku duymadığına değinmiştik. Cumhurbaşkanı Erdoğan “Bize rağmen Amerika PYD’ye silah ve ilaç yardımı yaptı” demesine rağmen, Amerika’nın bu konudaki kararlılığının da sürdüğünü belirtelim.
Şimdi ne yapıyoruz?
Bugüne kadar uyguladığımız yanlışlıklara yenilerini ekliyoruz. Kuzey Irak’tan tam donanımlı Peşmergelerin topraklarımızı kullanarak Kuzey Irak’a geçişine “yeşil ışık” yakıyoruz. Bunların içinde Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) militanlarının da var olduğu söyleniyor.
Peki, asıl soru, bunların gelecekte silahlarını bize doğrultup doğrultmayacağıdır? Bu kuşku içinde bekleyeceğiz.
Bir de şu tehlike var:
Kobani’de bozguna uğrayabilecek IŞİD, sınırımıza dayanırsa ne olacak? Bunlara sınır açılacak mı, yoksa kaderleri ile baş başa mı bırakılacak?
Şu anda Türkiye, IŞİD’ın doğrudan hedefleri arasına girdi. IŞİD’ın destekçileri de var. Eğer, Suriye’de IŞİD bozguna uğratılırsa, intikam için Türkiye en kolay hedef seçilecek ülke olacaktır. Bundan sonra suikast, intihar saldırılar ve patlamalar ard arda gelirse bu da şaşırtıcı olmasın. Zaten IŞİD, daha önce yaptığı açıklamada böylesi eylemlere gireceklerinin mesajını vermişti.
Türkiye’nin bu konuda da ne yapacağı netleşmedi. IŞİD ile çatışması için Peşmergeye topraklarından geçiş izni veren Türkiye, bu durumda PYD’ye doğrudan olmasa bile destek vermiş olmuyor mu? PYD Lideri Müslim ile her konuda ters düşen bizimkiler, bundan sonraki gelişmeleri nasıl kontrol edecek? Müslim, Türkiye’ye karşı “İşimize karışmasınlar, ortalığı da karıştırmasınlar “demedi mi?
Ortadoğu’da Amerika’nın ve Batı’nın hedefleri artık bellidir. Biz, istesek de istemesek de bu politikalar doğrultusunda bir batağa saplanmış durumdayız. Bu bataklıktan çıkabilir miyiz, zor görünüyor.
Kuzey Irak ve Suriye’de modern silahlarla donatılmış olan Kürtler tarafından çevrilmiş, içeride PKK ve uzantılarınca tehdit edilen bir ülke durumuna gelmiştir. Suriye’deki karışıklıkların sona ermesi ile gözler Türkiye’ye çevrilecektir.
Barzani’nin Türk ve Türkiye düşmanlığını unutmayın. Bugüne kadar Kuzey Irak’ta PKK’ya her türlü yardım ve desteğini veren Barzani, gelecekte Türkiye düşmanlığını yeniden sahneye koyabilir. Biz, baştan bu yana bu adama güvenmedik. Güvenilmemesi gerektiğini de sıkça anımsattık.
Türkiye’ye kompas kuruldu, çembere alınıyor. Eğer bugün yaşananları ve gelişmeleri iyi değerlendirebilirsek bu gerçekleri de açık biçimde görmüş olacağız. Hala yanlış politikalarda ısrarcı olursak, gelecekte bugünleri bile arar duruma düşebiliriz, dikkat…
Bir yanıt yazın