Bağımsızlık savaşımızın önderi, Cumhuriyetimizin kurucusu, büyük komutan, devrimci, eşsiz devlet adamı Atatürk’ün ve O’nun düşünce sisteminin tüm yönleriyle değerlendirdigimiz zaman ancak bize biraktigi en buyuk emanetim dedigi CUMHURIYETI, anlamini, degerini cok daha iyi anlayabiliriz.
Tarihte öyle seçkin kişilikler vardır ki, onlar, yüksek ülküleri ve düşünce sistemleriyle her zaman yaşamayı sürdürürler ve toplumların geleceğine yön verirler. Bilgisi, sevgisi, hoşgörüsü, barışçılığı ve demokrat kimliği ile tüm insanlığın saygı ve hayranlık duyduğu örnek bir önder olan Atatürk, böyle bir yüce kişiliktir.
Atatürk, kararlı ve azimli savaşımı ile Ulusunu demokratik, bağımsız Türkiye ereği doğrultusunda seferber ederek zafere ulaştırmış, ulusal birliği gerçekleştirmiştir.O’nun yıllar önce ortaya koyduğu düşünce ve gerçekleştirdiği devrimler bugün de Türkiye’nin geleceğine ışık tutmaktadır.
Yüce Önderimiz, Ulusumuzun içinde bulunduğu olanaksızlıklara boyun eğmemiş, yenilmiş bir imparatorluktan çağdaş bir devlet yaratma başarısını göstermiştir.
İçinde yaşadığı toplumun yapısını çok iyi bilen Atatürk, bilimsel değerlendirmeler ışığında Türk Ulusuna en uygun yönetim biçiminin Cumhuriyet olduğuna karar vermiştir. Kapalı ve totaliter rejimlerin güçlendiği bir dönemde, demokratik açılımları olanaklı kılacak Cumhuriyet rejiminin kurulması, Yüce Önder’in engin ileri görüşlülüğünün ve bireyi temel alan çağdaş düşüncesinin sonucudur.
Cumhuriyet, ırk, cinsiyet, sınıf, din ve mezhep ayrımı yapmadan tüm yurttaşlar arasında hukuk eşitliğini sağlamış, bireyin özgür olmasını, yaratıcı gücünü ülke ve insanlık yararına kullanmasını sağlayacak yapısal dönüşümü gerçekleştirmiştir.
Bireyin öne çıktığı, hak ve özgürlüklerin yasalarla güvenceye alındığı, ulusal egemenlik ilkesinin üstün olduğu, bireyi ümmet olmaktan kurtarıp yurttaş konumuna yükselten bu rejim, Türk toplumunu uygar dünyanın kavram ve olanaklarıyla tanıştırarak demokratikleşme sürecini başlatmıştır.
Demokrasi kültürünün yerleşmesi ve toplumun tüm katmanlarına yayılması için çağdaşlaşmanın tüm araçlarını kullanan Atatürk, yaptığı devrimlerle, uygar bir toplum yaratmayı amaçlamıştır. Çağdaş yaşamı benimseyen ve istencini yönetime yansıtarak ülke geleceğinde bizzat rol oynayacak özgür ve etkin yurttaşlar yaratmak isteyen Atatürk, bireyi kendi başına bir değer yapmıştır.
Çağdaş uygarlığın temel felsefesinde de bireyin özgürlüğü ve kendi yazgısını belirleme hakkı vardır. Batı demokrasilerinin çıkış noktası da bu olmuştur.
Kuruluş evresinde, yüzyıllardır yapılamayan dönüşümler gerçekleştirilmiş, Türkiye’nin çağdaş uygarlık yarışına kendi gücüyle katılması amacıyla, ekonomik, siyasal ve toplumsal alanda köklü reformlar yapılmıştır.
Yüce Önder, devrim sürecinde çetin savaşımlar vermiş, değişim ve aydınlanma karşıtı gruplarla savaşımı, bağımsızlık savaşı kadar güç geçmiştir.
Yüce Atatürk’ün bilgisizliğe, dogmalara ve geri kalmışlığa karşı açtığı savaş, Ulusumuzun evrensel değerleri özümsemesi ve çağdaş yaşamı kısa sürede benimsemesiyle kazanılmıştır.
Savaştan çıkmış, yokluklar ve olanaksızlıklar içindeki bir ülkenin aydınlanma çabaları, tarihin en büyük çağdaşlaşma hareketlerinden biri olmuştur.
O’nun ülkemizin kurtuluşu ve çağdaşlaşmasında oynadığı rol tarihin akışına yön verecek büyüklüktedir. Atatürk, eylem ve söylemleriyle Ulusumuza olduğu kadar insanlığa da mal olmuştur.
O’nun özgürlük ve bağımsızlık savaşımı birçok ulusa örnek olmuştur. Alman Tarihçisi Prof. Herbert Melzig 1938’de bunu şöyle anlatmıştır:
“Kemal Atatürk ile binlerce yılın derinliğinden kahraman bir ruh aydınlığa yükseliyor ve bu ruh dünyanın esirliğe düşmüş kısımlarındaki uluslara özgürlük ve kurtuluş yolunu gösteriyor. O’nun kişiliği, Nil kıyılarından eski Çin denizlerine kadar uzanan bir efsane olmuştur. O, kendi ulusu ve insanlık için beslediği sevgi ile bir dahinin neler yaratabileceği konusunda cihana görülmedik,işitilmedik bir sahne seyrettirmektedir.”Atatürk yalnız bir asker, ileri görüşlü bir devlet adamı ve bir devrimci değil, aynı zamanda büyük bir düşünce adamıdır. O, olanaksız gibi görünen düşünceleri yaşama geçirerek sağlam kuramların nasıl uygulamaya dönüştürülebileceğini de kanıtlamıştır.
Kafasında olgunlaştırdığı düşünceleri, eylem ve devrimleriyle dünyayı derinden etkilemiştir. Atatürk’ün birçok çağdaş ülkeyi bile geride bırakan devrimleri dünyanın ilgisini çekmiştir.
Toplumsal dönüşümleri yerinde görmek için 1935’de ülkemizi ziyaret eden Uluslararası Kadın Birliği Avustralya Delegesi Cardell Oliver’in, “Bugün Türkiye gerçekten bütün dünyanın ilgisini çekmiş bulunuyor. Özellikle kadın hakları alanında birçok Avrupa uluslarını geri bırakan son hamleler bizi İstanbul’a getiren en büyük etkendir. Bütün dünya kadınları, Türk kadınının bugünkü haklarına erişebilirlerse gerçekten kendilerini talihli sayacaklardır.” değerlendirmesi, Atatürk’ün ilerici ve evrensel yönünü ortaya koymaktadır.
O’nun düşünceleri durağan değil, devingendir. Kaynağını bilimden ve akıldan alır. Atatürk savaş koşullarında bile sürekli okumaya ve araştırmaya özen göstermiş, tüm düşünce ve siyasal sistemleri en iyi biçimde çözümlemiştir.
Düşüncelerinin evrenselliği ve sistematik bütünlüğü Atatürkçülüğü bilimsel bir öğreti durumuna getirmiştir.
Atatürk’le ilgili yazılan binlerce kitap, yerli ve yabancı bilim adamlarının yaptığı akademik araştırmalar, O’nun düşünce sisteminin derinliğini ve evrenselliğini göstermektedir.
Barışa daima önem vermiş, savaşmak zorunda kaldığı tüm devletlerle daha sonra barışçı ilişkiler kurmuş, barışçı kimliği ve barışın sürekli kılınması yönündeki çalışmalarıyla da dünyanın takdirini kazanmıştır. Atatürk’ün “Yurtta barış, dünyada barış” ilkesinin yol göstericiliğinde barışçı bir dış politika izleyen Türkiye Cumhuriyeti, hiçbir zaman bu çizgisinden sapmamıştır.
O’nun asıl savaşı gericiliğe ve bilgisizliğe karşı olmuştur. “Yaşamda en gerçek yol gösterici, bilimdir” diyen Atatürk’ü anlamak, akıl ve bilimin rehber kabul edilmesiyle olanaklıdır. Engin deneyimi, bilgi birikimi, ayrıştırma ve birleştirme yeteneği sayesinde yaşamın her alanına ilişkin yalın ve etkili söylemleri bulunan Atatürk, söz söyleme sanatının ve Türkçe’nin inceliklerini de kullanarak toplumun her kesimi ile etkili bir iletişim kurmuştur.
Atatürk, bilgi birikimi, ileri görüşlülüğü, barışçılığı, halkçılığı, devrimciliği, insan ve çevre sevgisi, olaylara geniş bakış açısı ve etkili kişiliği ile dünyanın gelmiş geçmiş en büyük liderlerinden biridir.
Tüm bu özellikleri ile yaşadığı çağı aşarak geleceğe ışık tutmuş, yüzyıla değil binyıla damgasını vurmuştur. Yüzlerce yılda bile başarılması zor olan dönüşümleri kısa yaşamına sığdırmıştır. Doğumundan ölümüne kadar hep bir şeyler üretmek ve Ulusuna yararlı olmak için savaş veren büyük insanın yaşamı insanlığa örnek olacak olaylarla doludur.
Atatürk ilke ve devrimleri her zaman Türk Ulusu’na yol göstermeyi sürdürecektir. Tüm dünya liderleri barış konusunda Atatürk’ün d üşüncelerini temel alırsa, kalıcı dünya barışı uzak olmayacaktır. İngiltere Başbakanı Winston Churchill’in Atatürk’ün dünya tarihindeki önemini ortaya koyan sözlerini yadsimamak olanaksizdir:
“Savaşta Türkiye’yi kurtaran, savaştan sonra da Türk Ulusu’nu yeniden dirilten Atatürk’ün ölümü, yalnız yurdu için değil, Avrupa için de en büyük kayıptır. Her sınıf halkın O’nun ardından döktükleri içten gözyaşları bu büyük kahramana ve modern Türkiye’nin Ata’sına lâyık bir tezahürden başka bir şey değildir.”
Türk Ulusu, Büyük Kurtarıcısını sonsuzluğa uğurlamış olsa da, O, devrimleri, ilkeleri ve ülküleri ile yüreklerde ve düşüncelerde yaşamaktadır.Türk Ulusu’nun yüreğinde ölümsüzleşen Büyük Önder Atatürk’ü CUMHURIYETI’mizin 91. yilinda bir kez daha sevgi, saygı, gönül borcuyla anıyoruz.