NECDET BULUZ
Hakkari’de 3 sivil giyimli askerin maskeleri kişilerce kafalarına kurşun sıkılarak şehit edilmeleri “barış süreci”, ya da diğer adı ile “açılım” saçmalığının yerle bir olduğunu bir kez daha göstermiştir.
Biz baştan bu yana, barıştan, kardeşlikten, huzurdan yana olduğumuzu defalarca ifade ettik. Yapılanların da terör örgütüne kesinlikle taviz verilmeden yerine getirilmesi gerektiğini anımsattık. Terör örgütü PKK ile de masaya oturulup, pazarlık yapılmasına karşı çıktık. Bu kanlı terör örgütüne hiçbir zaman güvenilmemesi gerektiğinin de altını çizdik.
Şimdi bakınız, bizi yönetenler bize açıkça itiraf ediyor. “PKK ve yandaşlarının yaptıklarını bazen biz de içimize sindiremiyoruz, onaylamıyoruz ama açılım süreci zarar görmemsin diye sesimizi çıkarmıyoruz” diyorlar.
Bu süreç zarar görmesin diye, PKK meydanlara iniyor, Türk bayraklarını yakıyor, Atatürk heykellerini ateşe veriyor, askerlerimize, polislerimize kurşun yağdırıyor, yol kesip, kimlik kontrolü yapıyor, isteklerini de teker terek yerine getirtiyor ve biz susuyoruz. Böyle bir “barış süreci” olur mu? Bunun adına “açılım” denilebilir mi?
6-7 Ekim’de yaşananları yapanlar kimler? Kobani bahane edilerek adeta isyan provası yapan, korku ve dehşet saçanlar kimlerdir?
Türkiye’yi yakıp, yıkmaya çalışan, her şeyi ateşe veren, kamuya ait binaları ve işyerlerini kullanılmaz hale getirenler kimler? Bu işi yapanlar herhalde uzaydan gelmediler. Olayları yapanları başka yerlerde aramaya da gerek yoktur.
Bütün bunlar “Süreci istemeyenler, baltalamak isteyen güçlerce ortaya konuluyor” deniliyor. Biz, bunun inandırıcılığının olmadığını söylemeliyiz.
Cinayetleri işleyen PKK ve yandaşlarıdır. PKK, KCK, PKK’nın siyasi uzantıları ve PKK’ya destek veren Kürt grupları, bugüne kadar işlenen bu cinayetlerin hangisinin karşısında oldular? Cinayetleri lanetleyenleri, cinayetler karşısında sokaklara dökülüp, karşı çıkanları gördünüz mü?
Eğer, karşı gruplar, sürecin işlemesini istiyor olsalar, bu olup bitenler karşısında sessiz kalmazlar.
PKK’ya yakın internet sitelerinden yapılan yayınlarda “PKK, intikam almıştır” açıklamaları yapılıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, son açıklamalarında, “PKK barış istemiyor” diyor. “PKK’nın uzantısı olan siyasi parti de barışı istemiyor” diye ekliyor. Zaten, bu masa PKK ile kurulmadı mı? PKK’nın başı Öcalan ile görüşmeler sürdürülmüyor mu? Ortadaki muhatap PKK’nın dışında başkaları mı?
“Açılım” süreci ile silah bırakıp, sınır dışına çekileceği söylenen PKK silah mı bıraktı? Sınır dışına mı çekildi? Bunlar olmadığı gibi, daha güçlendi, silahlandı, şehirlere indi. KCK, sivil silahlı güvenlik güçlerini bile oluşturdu. Bütün bunlara göz yumulursa, sonunda olacaklara da katlanmak gerekiyor.
PKK, siyasi uzantıları ve KCK barışı istemiyorsa, bu tür cinayetler de sürekli olarak işlenecek demektir. Buna seyirci mi kalacağız? O zaman, PKK ve yandaşlarına bugüne kadar bu meydanlar niye açıldı? Yapılan hukuksuzluklara, baş kaldırılara niye sessiz kalındı? Bu gruplar, verilen tavizlerle niye bu kadar şımartıldı?
O zaman olayların arkasında başka şeyler aramamak gerekiyor. “Derin güçler” sözünü etmemek gerekiyor. Varsa böyle bir güç, bunu da ortaya çıkarın, hiç kimse sizin elinizi kolunuzu bağlamıyor ki.
Ortada olaylar varsa, bu olayları yaratanları yakalamak, yargılamak ve cezalandırmak da bizi yönetenlerin görevidir. Bugün, istihbarat, güvenlik güçleri, her şey iktidarın elindedir. İktidar bu gücü, devlete silah sıkanlara karşı kullanmalı ve varlığını da ortaya koyabilmelidir.
Eğer, PKK barış istemiyorsa, siyasi uzantıları bu konuda barıştan uzak duruyorlarsa, Öcalan’ı kimse dinlemiyor demektir. Kandil ile de zaman zaman ters düşen Öcalan ile yapılan görüşmelerin başarı ile sonuçlanmasını da beklememek gerekiyor.
Eğer, Öcalan ile çizilen yol haritası düzgün işlemiş olsaydı, bugün yaşananlar da meydana gelmezdi. Demek ki, ters giden bir şeyler oluyor. Hiç kimse de bu açılımın nasıl sonuçlanacağını bilemiyor.
Her olaydan sonra bizimkiler “Hainler hesap verecek” açıklamaları yapıyor. Önemli olan, bu olayların yaşanmamasıdır. Bu boşluğun terör örgütlerine bırakılmamasıdır. Bu vatan evlatlarını savunmasız şekilde, terör örgütlerinin kucağına itmemektir.
Artık bu işin adını koymak gerekiyor.
“Analar ağlamasın, kan dökülmesin, huzur ve barış ortamı gelsin” denilerek başlatılan bu süreç, öyle görünüyor ki, Türkiye’yi daha çok çıkmaza sürükleyecektir. Hakkari’de yaşanan ve 3 askerimizin şehit edilmesi olayı bunu yeniden gözler önüne sermiştir.
necdetbuluz@gmail.com
necdetes@mynet.com
Bir yanıt yazın