NECDET BULUZ
Kobani’de yaşananlara öylesine odaklandık, kendimizi kaptırdık ki, etrafımızdaki gelişmeleri neredeyse göremeyecek konuma geldik. Bizim için son derece hayati önem taşıyan ve Suriye içinde sınır bölgemizde oluşturulması istenilen “güvenli bölge” konusundaki ısrarımız da ortada kaldı.
Bilindiği gibi, daha başka isteklerimiz de vardı. Bunların da hiçbiri yerine getirilmedi. Ancak, biz sınır güvenliğini bugün ve yarın yaşanabileceklerini göz önünde bulundurarak daha da önemsiyoruz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “güvenli bölge”konusunda “Kırmızı çizgimiz” diyordu. Bunu “olmazsa olmazımız” olarak da değerlendirmişti. Bu görüşü sonuna kadar desteklediğimizi yazdığımız tüm yazılarımızda vurguladık. Bugün de bunun Türkiye için son derece hayati ve önemli olduğunu belirtmek istiyoruz.
Hiç kuşkusuz böyle bir bölgeyi tek başımıza gerçekleştirmemiz mümkün değil. Bunun NATO çerçevesinde ve Amerika’nın desteğinde sağlanması gerekiyor. Ancak, görebildiğimiz kadarı ile Amerika ve NATO böyle bir bölgenin oluşmasına sıcak bakmıyor.
Geçenlerde yazdığımız bir yazıda “İyi ve güvenilir bir müttefik olmanın da koşulları vardır” demiştik. Amerika ile sıkı ve güvenilir bir müttefik olduğumuz ortada. Ancak, bunun koşullarını biz gerektiği gibi yerine getirmemize rağmen, Amerika kendi çıkarları doğrultusunda hareket ederek, bizim için hayati önem taşıyan konularda hep yan çiziyor, isteklerimizin hiç birine sıcak bakmıyor. Bölgede de kararları kendi veriyor, kendi uyguluyor. Son olaylar ve PYD’ ye havadan silah yardımı bunun somut örnekleridir.
Anlaşıldığı kadarı ile Türkiye, isteklerinin yerine getirilmesi konusunda ısrarcı ama yaptırma,sözünü dinletme ve etkileme gücü yok. Eğer etkili olunmuş olsaydı, bazı isteklerimizin yerine getirilmesi de sağlanabilirdi.
Geçenlerde MHP Genel Başkan Yardımcısı Yıldırım Tuğrul Türkeş de bu konuyu gündeme taşıdı. “Güvenli bölge NATO himayesinde olmalıdır” dedi. MHP olarak güvenli bölgenin olmasındaki ısrarlarını yineledi.
IŞİD tehlikesini MHP de görüyor. Özellikle bu tehlikeye karşı Suriye sınırında ve Türkiye dışında böle bir bölgenin kurulmasının artık kaçınılmaz hale geldiği de dile getiriliyor. NATO Uluslar arası koalisyon çerçevesinde de bunun hayat bulması gerektiği MHP Genel Başkanı ve yöneticileri tarafından sıkça dile getiriliyor.
Türkeş, açıklamasında “Partimiz, komşularımız Irak, Suriye ve İran’ın toprak bütünlüğünden ve birliğinden yanadır. Bu anlamda söz konusu bütünlüğü zedeleyebilecek tüm teşebbüslere ve yapılanmalara muhaliftir. Partimiz, savaşın yıkıcılığından kaçan ve Türkiye’ye sığınan insanlara sınır kapılarında yalnızca sıkı bir denetimin ardından 8biyometrik verilerin toplanması ve benzeri) ülkeye giriş izni verilmesi taraftarıdır” diyor.
MHP Genel Başkan Yardımcısı Türkeş’in açıklamalarına devam edelim:
“Partimiz, IŞİD tehdidine karşı ve farklı sebeplerle Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli’nin 2008’den bu yana ifade ettiği gibi, Türkiye dışında bir güvenli bölge’nin NATO veya uluslar arası koalisyon himayesinde gerektiğini düşünür. Türkmen oluşumlar ve kuruluşlarla dayanışmayı daha ileri safhalara taşımayı teklif eder.”
Sınırımızda sıkıntının büyüklüğünü söylemeye sıkça yazmaya gerek var mı?
Gerek içeride, gerekse dışarıda bölgeyi iyi tanıyan ve bölgede bulunan medya mensuplarının ortak görüşü de şöyle:
“Türkiye, Suriye sınırını korumakta güçlük çekiyor. Eğer gereken önlemler alınmazsa, daha da zor günler yaşanabilir.”
Bu satırlar yazılırken, konu ile ilgili gelen son gelişmelere de bakalım:
Kobani’den sınırı delip, Suriye’den Türkiye’ye dalan 4 araçı sınırda konuşlanan akrepler kovaladı. Ateş açılmasına rağmen 4 araç kaçmayı başardı. Sınırdaki telleri de kesen meçhul kişiler de yakalanamadı. Sınırı hareketlendiren olayın Kobani karşısındaki Yumurtalık Köyü’nde yaşandığı belirtiliyor.
Eğer, bugün sınırda alınan tüm önlemlere rağmen bunlar yaşanabiliyorsa, bu konuda hangi noktalarda olduğumuz da ortaya çıkmış bulunuyor. Bütün bu yaşananları alt alta koyduğumuzda sınır güvenliğinde sıkıntılar yaşandığımız görülüyor.
Sınırdan geçenlerin, Türkiye içine sızanların gelecekte çok tehlikeli bazı olaylara imza atmayacaklarının garantisi var mı? IŞİD’çılar da geliyor, başka cihatçılar da geliyor, yabancı istihbaratçılar da geliyor. Böylesine bir güvensizlik içinde kendimizi nasıl güvende hissedeceğiz? Özellikle IŞİD militanlarının Türkiye’de bombalı saldırılara başlayabileceğine dair istihbarat bilgilerinin de olması bizi daha dikkatli hareket etmeye yöneltmelidir.
e.mail: [email protected]
Bir yanıt yazın