9 Ekim’de bu söylemle Brüksel’de ve Kiev’de eş zamanlı Ukrayna’nın AB’ye ortak üye olma belgesi imzalandı.
AB üyesi ülkelerin pek çoğu,Rusya faktörünü öne çıkararak ortak üyeliği seviçle karşılamazken,
AB ve Rusya ile ilişkilerinin gelişme dinamiği bilinmediği için Ukrayna’da da tartışmalara yol açtı.*
17 Ekim’de, Rusya ve Ukrayna Devlet Başkan’ları Putin ve Poreşenko, İtalya-Milano’da düzenlenen Asya-Avrupa Forumu’da Ukrayna krizinin çözümü konusunda yapılan görüşmedeydi.
Zirveye katılan Almanya Başbakanı A. Merkel, görüşmelerde herhangi bir ilerleme yaşanmadığını açıkladı.
“Rusya Ukrayna hükümeti ile ayrılıkçılar arasında imzalanan barış anlaşmasına bağlı kalıyor.Kimi noktaların uygulanmasına gelince, hâlâ çok büyük farklılıklarımız olduğu görülüyor.
En önemli konu Ukrayna’nın bütünlüğünün dikkate alınıp alınmamasıdır.
Ayrılıkçıların kontrolündeki Donetsk ve Lugansk bölgelerinde Ukrayna hukuku ile örtüşen bir çözüm bulunması gerekir.
Krizin çözümünde özellikle Rusya’nın tavrı önemlidir ” dedi.
*
Avrupa Konseyi Başkanı Rompuy, Ukrayna’daki krize ilişkin siyasi bir çözümün henüz bulunmadığını söyledi.
Katılımcılar Ukrayna krizi çözümünde Donetsk ve Lugansk bölgelerinde ateşkese uyulmasını, seçime gidilmesini ve sınır bölgelerinde kontrolün sağlanmasını öngören Minsk mutabakatına uyulması kararıyla yetindiler.
*
Esasen Ukrayna krizinin arka planında;
Batı’da, Rusya’nın NATO’ya ortak olmaktan ziyade bir tehdite dönüştüğü ve NATO’nun bu tehdite karşı vargücüyle mücadele etmesi gerektiği yönünde gelişen düşünceler bulunuyor.
NATO ‘Rusya’nın saldırganlığına’ karşı koymak için yeni bir strateji oluşturuyor, bu çerçevede askeri varlığını Doğu Avrupalı üye ülkelere konuşlandırıyor.
Bizzat ABD Başkanı Obama, Rusya’yı Ukrayna’daki çatışmadan dolayı ve Orta Menzilli Nükleer Silahları Sınırlandırma Antlaşmasını ihlal etmekle suçlarken,
NATO/ Rusya Kurucu Senedi tartışılmaya başlanmıştır…
*
NATO-Rusya ilişkisinde soruna, Avrupa güvenliğini neyin koruyacağı ya da neyin tehdit ettiği konusundaki görüşler arasında benzerlik olmayışı neden oluyor.
Rusya eşitlik içinde NATO’nun birlikte yönetimini talep ediyor.
NATO, Rusya’nın ittifak içinde öncelikli ortak olarak kabul edildiğini, hiçbir müttefik ülkenin Rusya’nın özerkliğini azaltmayı veya ayrıcalıklarını sınırlamayı amaçlamadığını,
Üstelik NATO-Rusya Kurucu Senedinin ‘Rusya veya NATO’nun özgürce karar verme hakkına bir sınırlama getirmediğini iddia ediyor.
*
Tarafların güvenlik konusunda farklı kültürleri de, Rusya’nın NATO’ya güvenmekte zorlanmasına,NATO müttefiklerinin de Rusya’nın istediği türde bir eşitliği onaylamasında tereddüt oluşturuyor.
Nitekim Rusya Askeri Doktrininde NATO’nun stratejik füze savunmasını, ittifak ve Rusya’nın güvenliğinin birbirleriyle iç içe geçmiş olduğunu açıklayan NATO Stratejik Kavramı ile uyuşmadığından bahisle birinci sırada tehdit olarak gösteriyor.
NATO da askeri altyapısını Rusya sınırına kaydırarak ve gelecekte daha fazla genişleme olasılığından vazgeçmeyerek Avrupa’daki eski bölünmeyi yeniden canlandırmaya çalışıyor.
En kötüsü, her iki tarafta da işbirliğine dayalı ilişkilerin yürütülemiyeceğine,uyumlu bir ilişkinin söz konusu olmayacağına yönelik inanç giderek kök salıyor.
*
Rusya NATO’nun doğuya doğru genişlemesini Baltık Denizi ile Karadeniz arasındaki bölgede bir çatışma alanının oluşması anlamında algılıyor.
Nitekim 2009’da AB’nin Doğu Ortaklığı Programı,işte Ukrayna’daki çatışmayı tetiklemiş, şimdi bu bölgenin paylaşılmasının;
Transdinyester, Abhazya, Güney Osetya, Dağlık Karabağ ,Novorusya gibi tanınmamış ya da kısmen tanınmış devletlerin sınırlarının belirlenmesi ve statülerine çözüm getirilmesinin yolunu açmıştır.
Finlandiya’dan Gürcistan ve Azerbaycan’a kadar uzanan bu geniş coğrafyada giderek ABD-Rusya rekabeti alevlenmiştir ki;
Rusya ile NATO’nun Baltık Denizi ile Karadeniz arasında sınırları barışçıl biçimde belirlemesi neredeyse olanaksız görülüyor…
*
Bunu önlemek üzere Rusya, son bir kaç aydan beri NATO ile birlikte Ukrayna’nın geleceği üzerine karar verlmesi için Almanya ve Fransa’nın arabuluculuğunda, Kremlin ve Beyaz Saray’ın kabul edeceği bir çözüm bulunması doğrultusunda bir temas grubu oluşturma çabasındaydı.
Yine de Avrupa-Asya Forumunda yapılan görüşme, Ukrayna’daki savaşın ülkenin başka bölgelerine sıçramasına neden olabilecek,mesela toplumsal altyapının tahrip olması ya da Rusya ile yaşanacak doğal gaz anlaşmazlığıyla devletin çökmesi hali gibi almaşıklarda;
*
Bir yanda,Devlet Başkanı Putin’in, birincisi; Ukrayna’da Donetsk Havzası’nın Moldova’da tek taraflı olarak bağımsızlığını ilan eden Transdinyester Cumhuriyeti’ne benzemesini istemeyişi söyleminin,Rusya’nın bölgeyi Ukrayna’nın bir parçası olarak gördüğü anlamında algılanması,
İkincisi;Rusya’nın güvenilir bir tedarikçi olduğu,bu yüzden Avrupa enerji arzında Rusya’dan kaynaklanan herhangi bir sorun yaşanmayacağı garantisi vermesiyle rahatlamaya neden oldu.
*
Öte yanda, Ukrayna’nın ABD-AB ve AB- Rusya arasındaki ilişkilerin bilinmeyen genişleme dinamiğinde, ekonomik bölümünün gerçekleşmesi 2016 yılına bırakılan,
Bu suretle Rusya’nın Ukrayna’nın siyasi, sosyal ve ekonomik-kültürel hayatında ciddi rol oynamasına yol açacak AB’ye ortak üye olmasını değerlendirircesine;
Devlet Başkanı Putin’in, “Ukrayna’ya, en az kış dönemi için yeniden doğalgaz tedarik etme şartlarında mutabakat sağladık.
Sorun Ukrayna’nın nakit açığında.
Gelinen noktada Avrupalıların Ukrayna’a yardım edebileceğine inanıyor ve hatta destek vermek zorunda olduğunu, Ukrayna’ya nakit açığı sorununu çözmeye yardım edebileceğini düşünüyorum.
Bundan böyle Ukrayna’ya veresiye doğalgaz yok.
Ukrayna 2008’de olduğu gibi transit borulardan doğalgaz çalarsa, aynı miktarda Avrupa sevkiyatını azaltırız” uyarısı;
AB-Ukrayna ilişkilerinde Ukrayna’nın ağır ekonomik durumunu öne getiriyor.
Toprak bütünlüğüne teminat olmayan Ukrayna’da gelişmenin sürekli olacağını beklemek gerçekçiliğe uymuyor.
Bu durumda, AB’nin yaşam düzeylerini yükselteceğine inanmayan Ukraynalılar, yaşam düzeyleri düşerse AB’ye entegrasyondan başka arternatifi olmayan Ukrayna’yı, Rusya’nın bu ülkedeki etki gücü çerçevesinde siyasi karmaşaya sürükleyebilecektir…*
Buna karşılık kriz içinde olan AB’nin jeopolitik etki alanını genişletmek ve Ukrayna pazarını fethetmek gayreti ve ABD ile gelişme dinamiklerinin nasıl yürüyeceği de bilinmiyor…
19.10.2014
Bir yanıt yazın