BANA NE AYN EL ARAB’TAN
Hüseyin MÜMTAZ
Uludere, nasıl “Uludere” ise; Ayn El Arab da Ayn El Arab’tır.
Bize mi kaldı, size mi kaldı bir ülkenin yer isimlerini değiştirmek?
Ayn El Arab’ta Aborjinler yaşarmış, Eskimolar gelmiş egemenlik kavgası yaparlarmış, Suriye’den ayrılmak isterlermiş..
Bana ne?
Ateş sınırıma sıçramaya kalkarsa ilgilenirim..
Ama komşu ülkenin içişlerine ısrarla karışırsam, maydanoz olursam elbet ateşi davet ederim..
Şimdi durum şudur sayın seyirciler..
Ülkemizde mukim PKK yetkililerinin söylediklerine göre Kürdistan, 4 parçadır.
İlk parça “Kuzey Irak” olup, Baba Bush/Özal zamanında ihale ve inşa edilen “Çekiç Güç” projesiyle ve Amerikan uçaklarının uyduruk bir bahane ile Saddam’a 36’ıncı Paralel’in kuzeyini yasaklamaları (Uçuşa Yasak Bölge) sonucu şimdi “Bölgesel Kürt Yönetimi” halini almıştır.
Bahse konu Amerikan uçakları İncirlik konuşlu ve iniş/kalkışlı olduğu için övünmek gibi olmasın ama “çorbada bizim de tuzumuz” vardır.
Şimdi sizce 20 küsur yıl sonra yine ayni “uçuşa yasak bölge” senaryolarının dillendirilmesi tesadüf olabilir mi?
Bu defa söz konusu olan bölge Suriye’nin kuzeyindeki AEArab’tır ve yine ülkemizde mukim PKK’lıların söylediklerine göre, 4 parçanın 2’inci parçasıdır.
Geçen yıl terörist örgüt PKK’nın Suriye kanadı AEArab’ta kanton ilan etmişti. Bu yıl nereden çıktığı belli olmayan (Acaba gerçekten öyle mi? Neden Amerika’nın bir şekilde müdahale etmek durumunda kaldığı dünyanın çeşitli bölgelerinde hep böyle nereden çıktığı belli olmayan bir takım “İslâmî” örgütler zuhur ediyor?) IŞİD, ISIS veya ISIL adlı başka bir terör örgütü aynı bölge için mücadeleye başladı..
Bana ne?
Her ülkenin mevcut rejimi ile ille de dost olacağız diye bir kural yoktur. O rejim, o ülkenin kendi tercihidir. Saddam “otorite” idi, iyi veya kötü ülkeyi bütün halinde tutuyordu.
Saddam gitti, Irak bölündü.
Esat da Suriye için öyledir.
Esat giderse Suriye de bölünecektir?
Fotoğrafta görüldüğü gibi..
Şimdi Türkiye’nin objektif çıkarı; gitmesi halinde parçalanarak kuzeyinde, “Büyük Kürdistan”ın 2’inci parçasının oluşacağı Suriye’de Esat’ın kalması mıdır, gitmesi mi?
Diyelim gitti..
Türkiye’nin güneyinde Suriye’de; Irak’ta teşekkül etmiş olan IŞİD, ISIS veya ISIL’ın çakma halifeliğinin uzantısı mı olmalıdır, yoksa 4 parçanın 2’incisi mi?
Tam bir sakal ve bıyık meselesi..
O halde ille de “karışmak”, müdahil olmak niye?
AEArab Kürtleri güya Türkiye’den yardım istiyor, içeride de yandaşları memleketi ateşe veriyor.
Yahu PKK’nın AEArap uzantısına nasıl yardım ve yataklık edilebilir?
3’üncü parça, İran’dır. İran, ucu kendisine de dokunacağı için son derece akıllı bir politika ile tavrını ortaya koymuştur. Bakanlık Sözcüsü Merziye Afham, yaptığı basın toplantısında; “Kobani, Suriye toprağının bir parçası ve ancak Suriye devleti talepte bulunursa her türlü yardımı yaparız. Bu tip olaylara karşı ülkelerin milli egemenliği ve uluslararası kurallar göz önünde bulundurulmalıdır” demiştir.
Kimse kendini kandırmasın, İran’dan sonra (önce?) sıra Türkiye’dedir.
Peki “dış dünya” nasıl bakıyor duruma?
Aynı Türkiye’deki gibi bir haftadan bu yana Fransa’nın Marsilya kentinde eylem yapıp IŞİD’i protesto eden Kürt eylemcilere, Marsilya Emniyet Müdürü’nün Özel Kalemi Gilles Gray “Burada eylem yapacağınıza Fransa’dan defolup gidin ve Irak’ta, Suriye’de İslam Devleti’ne karşı savaşın” diye tepki göstermiştir.
Doğru.. Kimse sizi zorla tutmuyor, yolu da biliyorsunuz, gidin “savaşın”..
Rusya da İran gibi düşünmektedir.
Rusya’nın terör örgütü IŞİD’le mücadele konusunda politikasını defalarca dile getirdiğini hatırlatan Lavrov, “IŞİD ya da diğer terör örgütlerine yönelik atılacak adımların uluslararası hukuka dayanması gerekiyor. Terör örgütlerinin bulunduğu ülkelerin meşru yönetimleri ile uyum içinde olmak öncelikli. Terörle mücadele sloganı kullanarak mevcut rejimi değiştirmek kabul edilemez.” uyarısında bulunmuştur.
Frankfurter Allgemeine gazetesinin haberine göre, Federal Parlamento Dışişleri Komisyonu’nda konuşan Angela Merkel, Hamburg’ta Kürtler ile Selefiler arasında önceki gün yaşanan kavgaya atıfta bulunarak, “Ankara’nın tutumu bizi de etkiliyor. Olaylar bize zarar veriyor. Aslında bir NATO ülkesinden önceliklerini iyi belirlemesi ve ona göre hareket etmesi beklenir. IŞİD ile mücadele de Ankara açısından öncelikli bir konudur” demiştir.
Demirtaş diyor ki; “Kobani değil de Azerbaycan olsaydı, Türk halkı da sınıra yığılsaydı, hükümet oradaki Türkleri gazla copla dağıtır mıydı?”
Niye uzağa gidiyor Demirtaş? Neden “Irak/Suriye Türkmenleri” demiyor da “Azerbaycan” diyor?
Ve bu lâfı Demirtaş’ın mı söylemesi, yüzümüze vurması lâzımdı?
Dâvutoğlu da söylüyor da, başka şekilde söylüyor;
“Fakat Humus’ta binlerce Türkmen, Arap, Kürt katledilirken, Halep varil bombalarıyla vurulurken, Telabyad IŞİD’in eline düştüğü zaman, oradaki Araplar, Kürtler katledilirken, Çobanbey Kasabası IŞİD’in eline düştüğünde Türkmenler can havliyle Türkiye’ye sığınırken ve orada Türkmenler katledilirken susanların, şimdi bir vicdan çağrısında bulunmaları ikiyüzlülüktür” diyor..
Sahi kim sustu?
Türkiye’ye sığınan milyonların her birinin dili, dini, ırkı, mezhebi, aşireti ayrı ayrı sayılırken neden “Türkmenler”in sayısını kimse bilmiyor?
Türkmenlerin yerleştirildiği kaç kamp var, neredeler?
Kimler ziyaret edip de dertlerini, bir dilim ekmeklerini paylaştı?
Bana ne AEArab’tan?
Memleketin dört bir yanını alevler sarmışken…
Kars, Van, Diyarbakır, Bursa, İstanbul, Mersin cayır cayır yanarken…
Heykeller yıkılır, Atatürk büstü ile tekme tokat top oynanırken…
“İzmir ‘in Konak ilçesindeki Kadifekale Şehitliğinde bulunan Türk bayrağı, bölücü terör örgütü yandaşı 150-200 kişilik bir grup tarafından, direğinden indirilerek yakılırken”… (Ertesi gün “meğer öyle bir şeyin olmadığını” öğreniyoruz..)
Bana ne AEArab’tan?
Sahi hala Osmanlı’nın 28 Ocak 1915 – 28 Ekim 1918 arasındaki Sina-Filistin Cephesi muharebeleri ile Birinci ve İkinci Kanal Harekâtı’nı okumadınız mı?
O zaman hangi parantezden bahsediyorsunuz?..
11 Ekim 2014
57’İNCİ ALAY HER YERDE
HEPİMİZ 57’İNCİ ALAYIN NEFERİYİZ
Yazıları posta kutunda oku