NECDET BULUZ
Son günlerde yaşananlar IŞİD ve PKK ile ilgili gelişmeler bazı çevrelerce mercek altına alınıyor. Özellikle akademik çalışmalar içinde olan ve konuya yakınlığı ile bilinenler isimlerin açıklamalarını ve değerlendirmelerini daha ciddiye alıyoruz. Ülkemizin geleceği, birlik, bütünlüğümüz ve olası gelişmelerin neler olabileceğini daha yakından öğrenebilmek için, bu değerlendirmelere dikkat edilmesi gerektiği görüşündeyiz.
Konu ile ilgili olarak Sivas Cumhuriyet Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü Başkanı Prof.Dr. Nagehan Talat Arslan’ın açıklamalarını sizlerle paylaşmak istiyoruz. Arslan açıklamasında “Türkiye, IŞİD ile PKK arasında tercihe zorlanıyor” diyor. IŞİD’ı “çözülemeyen muamma” olarak değerlendiriyor. “Türkiye bataklığa sürüklenmek isteniliyor” diye de ekliyor.
İşte, Prof. Dr. Nagehan Talat Arslan’ın uyarı niteliği taşıyan açıklamalarından bazı bölümler:
” IŞİD’ın saldırdığı yerler, saldırı şekilleri, kullandıkları silahlar, teknoloji, ekonomik ilişkileri ve ideolojik faaliyetlerine bakıldığında çok profesyonel stratejistlerce idare edildiği görülmektedir. Bu profesyonel aklın çok tecrübeli küresel güçlerden kaynaklandığı unutulmamalıdır. Benzer desteğin aynı şekilde Esed’e de verildiğine yakın zamanda şahit olmuştuk.” dedi. Sınırlarımızdaki yangının sonuçları itibariyle en çok bize zarar verildiğine dikkat çeken Arslan, “Tarihi, dini, kültürel değerlerimiz etnik ve dini bağlarımız bulunan bu insanlara kucak açmak her türlü insani yardımı yapmak geleneksel rolümüzün bir gereği. Türkiye IŞİD ve PKK arasında bir tercihe zorlanmakta, PKK’nın uzantısı olan terör gruplarını desteklemesi gibi bir realiteyle karşı karşıya bırakılmaktadır. Maalesef batı konuya ‘Benim teröristim iyi senin teröristin kötü’ anlayışı içinde bakmaktadır. Yıllardır binlerce sivil vatandaşımızı, askerimizi, polisimizi şehit edip, küresel güçlerin içimizdeki uzantılarına maşalık eden bir örgüt bugün kendince yaptığı sokak eylemleriyle Devletimizi terör örgütüne yardım yapmaya zorlamaya çalışmaktadır.”
IŞİD’i henüz çözülememiş bir muamma olarak nitelendiren Prof.Dr. Arslan, bu yapının Sünni olarak ortaya çıkıp Sünnileri katlettiğini, Irak Şam sıfatlarını taşıdığı halde Şam ve Bağdat ile değil de bütün güçlerini Aynel Arap’a (Kobani) yönelttiğini, Sünni Kürtlere yönelik operasyon yaptığını ifade etti. Örgütün teknolojiyi çok iyi kullandığını ve bu sayede özellikle de Batı dünyasından kendisine taraftar bulabildiğini ifade eden Arslan, örgütün Türkiye’de de silahlı olmasa da ideolojik olarak çok ciddi destekçilerinin bulunduğunun devlet yetkililerince kamuoyunda dile getirilmekte olduğuna işaret ederek, ekonomik olarak güçlü olan yapının bir devlet gibi değişik ülkelere petrol satıp, enerji hatlarını kontrol edebildiğini ama alan ülkelerin ise ikili oynadığını dile getiriyor.
Ortadoğu’nun sahip olduğu kaynakları ile batının olduğu kadar, Rusya, İsrail, İran, Çin, Türkiye için de çok önemli bir coğrafya olduğunu vurgulayan Arslan görüşlerini şu şekilde dile getirdi:
“Bu bölgede ABD ile Avrupa Ülkelerinin çıkarlarının çatıştığı taşeron terör örgütlerini kimlerin desteklediğine bakılarak anlaşılır. Resmi uluslararası toplantılarda birbirlerinin kollarına girip, basın önünde barış mesajları verenlerin coğrafyada kimlere hangi silahları verdikleri, hangi terör gruplarını kime karşı nasıl destekledikleri iyi tahlil edilmelidir. Sonuçlarının en çok Türkiye’yi ilgilendirdiği gelişmelerde dostluk ve düşmanlık kavramlarının her an için değişebildiği unutulmamalıdır. Coğrafya büyük bir bataklığa dönüşmüş ve Türkiye o bataklığa çevrilmek istenmektedir. Demokrasi ve insan hakları teraneleriyle bölgeye saldıran güçlerin ölen insanlarla ilgili olarak yaptıkları açıklamalar istatistiki bilgi niteliğinden öteye gitmemektedir. Suriye konusunda ortaya konulan tavır Türkiye’ye ders olmalıdır. Suriye’nin dostları adıyla ortaya çıkan 44 ülkeden şu an sadece Katar ve Türkiye dışında ülke bulunmamaktadır. 2 milyona yaklaşan mülteci ile ilgili olarak insan hakları ve demokrasi havarisi kesilen ülkeler bir kuruş bile bir katkı yapmamışlardır.”
Türkiye’nin bu denklemde daha sonraki hamleleri önceden görmesi gerektiği uyarısı yapan Arslan açıklamasının sonunda şunları söyledi:
“Kimin kimle hangi amaçla savaştığının belli olmadığı, ölenin neden öldüğü, öldürenin neden öldürdüğünü bilmediği küresel bir terör örgütünün tuzağına düşüp bataklığa asla girmemelidir. Türkiye özellikle IŞİD terör örgütünün ülkemiz içindeki ideolojik uzantılarını tespit etmeli, gençlere yönelik yapılanmaları, devlet içindeki uzantılarını, sinir uçlarımızdaki bağlantılarını, medya, iş dünyası, bürokrasi içindeki destekçilerini ortaya çıkarıp geleceğine yönelik tedbirleri almada gecikmemelidir. PKK’nın dönemin idarecileri tarafından bir kaç çapulcudan ibaret görüldüğü dönemler asla ve asla unutulmamalı, IŞİD gibi yapılanmaların ülkemiz için çok daha büyük tehdit unsuruna dönüşebileceği gerçeği ihmal edilmemelidir. Yerine daha vahşi diktatörlerin gelmesini engelleyemediğimiz zaman yapacağımız hamleler çok anlamlı olmayacaktır. Bahar adıyla İslam aleminde meydana getirdikleri terör ortamında Müslüman’ı Müslüman’a öldürtmüşler bir taşla binlerce kuş avlamışlardır. Tarihin tekerrür etmesini engellemek elimizde, yeter ki ders almasını bilelim.”
e.mail: necdetbuluz@gmail.com
necdetes@mynet.com
Bir yanıt yazın