“Suriye’ye yönelik savaş iki aşamalı oldu. İlk aşamada Suriye devletini birkaç hafta ya da birkaç ay içinde düşürmeyi planladılar. İkinci aşamada terörü desteklediler.Terörle mücadele sona ermeden zaferden söz etmek mümkün değildir” ifadesiyle açıklıyor.*
Bütün dünya yeni Suriye’nin kurulmasını hararetle bekliyor.
Yeni Suriye; ya rejime karşı bir araya getirilen ve birbirinden çok farklı gruplar ve bireylerden oluşmuş, o yüzden her bir grubun diğer gruplardan ciddi farklılar gösteren bir takım hak ve iddiaları temsil eden Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu’nun talep ettiği rejimi değiştirme ısrarı yönünde,
Ya da Suriye rejiminin anayasal, kanuni ve meşru sorumluluk olarak güvenliğin tesis edilmesinden birinci derecede sorumlu olduğu iddiası yönünde kurulacaktır.*
Nitekim, ABD ve Suriye Dostları destek verdikleri Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu’nun talep ettiği rejimi değiştirme ısrarında yumuşamış görünüyor.
Rusya Federasyonu da, yeni Suriye’nin kurulması için Suriyelilerin geçiş döneminin ortak kabul edilebilir içeriği ve parametreleri konusunda uzlaşıya varması, kurumlarının ve rejimin korunması gerekliliği dışında metot olmadığını herkesin anladığından yanadır ve bu düşünceyle ABD ve Suriye Dostları’nın geldiği yumuşamanın yanında bulunuyor…
*
İki iddianın bileşkesi,Suriye iç savaşında işlenen hukuk ihlallerinden Esad rejimi kadar muhalif tarafların, teröristlerin,varsa bunları destekleyen ülkelerin paylarını üstlenmeleri anlamına geliyor.
Suriye de savaş suçları işleyerek hukuku ihlâl eden bireyleri cezalandırmak, söz konusu suçların detaylı ve esaslı bir biçimde kategorize edilmesi açısından
önem kazanmıştır.
Savaş suçu işlenmesini planlayan, kışkırtan, emreden, işleyen veya planlanmasına, hazırlanmasına ya da gerçekleştirilmesine herhangi bir şekilde yardım ve yataklık eden bir kimse, o suç için bireysel olarak sorumludur.
Hem hukukun üstünlüğü, hem de savaş hukukunun geçerliliği ve gelişmesini açısından y
argılanmaları ve cezalandırılmaları gerekiyor.
Ağustos’ da BM Güvenlik Konseyi, başta IŞİD ve Nusra Cephesi olmak üzere, Irak ve Suriye’de faaliyet gösteren El Kaide ile bağlantılı terör örgütlerine yönelik;
Yabancı militan gruplara malzeme sağlanmasının önlenmesi, mali desteğin kesilmesini amacıyla 2170 nolu karar tasarısını kabul etmiştir.*
Geçen hafta Rusya Dışişleri Bakanı S.Lavrov, Ukrayna’da işlenen tüm suçların soruşturmasında hiçbir ilerlemenin olmadığını ve BM, Avrupa Konseyi ve AGİT’in adil ve eşitlikçi soruşturmanın sağlanması yükümlülüğünü üzerine alması gerektiğini açıklarken,
Öte yandan, BM Güvenlik Konseyi’nin 2170 nolu kararına, rağmen IŞİD, el Kaide, İslami Cephe, Nusra Cephesi ve diğer bütün terör örgütlerinin dış destek olmadan katliamlarını hâlâ nasıl sürdürdüklerine dikkat çekiyor.
*
Lavrov’un açıklamalarına Suriye Dışişleri Bakanı F.Mikdat’tan farklı bir katkı geliyor.
Miktad,Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu hükümetinin IŞİD terör örgütüne karşı savaşa katılmalarıyla ilgili iddialarının büyük bir hile teşkil ettiğine işaretle,
“Çünkü Erdoğan ve Davutoğlu bölgede Osmanlı hülyalarıyla terörün gerçek babasını temsil ediyor. Türkiye’de “Suriye muhalefeti” adı altında kurulan bütün örgütler Erdoğan ve hükümetin kanatları altında eğitiliyor, barındırılıyor, silahlandırılıyor ve Türk askeri teşkilatının bir bölümü haline geliyor.
Dikkatler, bir süre önce Washington’da bir konferansta, ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi Ricciardone’ın, büyükelçiliği döneminde ‘Türkiye’ye El Nusra’ya yardım etmeyin’ uyarısında bulundukları, ancak Türk hükümeti’nin El Nusra Cephesi ve Ahrar-u Şam militanlarının sınır geçişlerine göz yumduğu açıklamasına,
Sonra, BM 69.Genel Kurulu toplantılarında neredeyse bütün ülkelerin gündemini oluşturan, son zamanlarda hızla yayılan radikal İslami akımlar konusunda suçu bulunan diğer devletleri ve yapılanmaları belirlemek üzere IŞİD’in kim tarafından ve hangi maksatla finanse edildiği yönündeki konuşmalara ve taleplere dönüyor.*
Nitekim ABD Başkan Yardımcısı J.Biden Harvard Üniversitesi’ndeki konuşmasında, “Washington’u uzun ve zor bir savaş bekliyor. ABD’nin şu an itibariye boğuşmak zorunda kaldığı zor şartlar Ortadoğu’daki müttefik ülkeler Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar tarafından yaratıldı. Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad’ı devirmek için aşırı çaba sarf eden bu devletler Suriye muhalefeti saflarında savaşmaya hazır olan herkese milyonlarca doların yanı sıra, her tipten tonlarca silah da yolladı.
Bizzat Recep Tayyip Erdoğan bana ‘ sınırdan bu kadar çok sayıda militanın geçmesine izin vermekten dolayı pişmanlık duyuyorum, çünkü bu militanlar daha sonra IŞİD’e katıldılar” dediğini aktarırken;
Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar’ı Irak ve Suriye’deki aşırılık yanlısı militanları finanse edip lojistik açıdan destekledikleri gerekçesi ile suçluyor…
*
Ancak J.Biden gelen tepkiler üzerine Türkiye ve Katar’dan özür diliyor,müttefik ülkelerin terörizme açıkça destek verdiklerini söylemek istemediğini, sözlerinin yanlış anlaşıldığını belirtiyor.
Ne ki, ABD kendisini aklamak ve suçu diğer ülkelere atmakta çok mahirdir!
Hesabını kendisini aklamak ve suçu diğer ülkelere atmak üzerine kuran ABD’nin, J.Biden’ın Türkiye’yi suçlayan ifadelerinin çok büyük kitlelere yayılmasıyla amacına ulaştığı anlaşılıyor.
Başkan Yardımcısı J.Biden ustaca terör örgütlerinin finansmanı konusundaki suçu ABD’nin üzerinden almış ve Türkiye’nin üzerine atmıştır.
*
Bu sırada Türkiye hükümetine Irak ve Suriye ‘de vekâlet eden IŞİD tüm cephelerde savaşta,
Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad ise “Şahsi çıkarları için ülkesinin tümünü feda eder” ithamında olduğu Erdoğan’a,”Çok şey satın alıp satarak Filistin davasını sözde destekleyerek, Arap ve İslam arenasında kendilerine yer bulmaya çalıştı. Efendilerinin kendilerine biçtikleri rolü aşıp, kendilerine izin verilenin çok ötesine gitti. Bu rolden geri adım atması gerekiyordu. Ama Suriye’nin rolünde ısrar etmesi sıkıntı yaratmıştır. Bu nedenle Suriye davası, o’nun için siyasi açıdan sıkıntı yaratan ölüm- kalım meselesi haline geldi” sözlerinin arkasındadır.
*
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise Islahiye’de konuşuyor;
“Ne Eset, ne de Maliki bizim samimi uyarılarımızı dinlemedi. Şimdi soruyorum.
250 bin Suriyeli kardeşimizi katleden zalim Eset bunun hesabını, hem bu dünyada hem de ebedi alemde nasıl verecek?
Şimdi Batıya sesleniyorum.Sadece havadan bombalamak suretiyle bu terörü durduramazsınız. Kara hareketinda bu görevi ifa edenlerle işbirliği kurulmadıkça bu terör bitmez” diyor…
*
Türkiye hiç olmadığı kadar tam köşede sıkışmış bulunuyor.
9.10.2014
Bir yanıt yazın