IŞİD, hem mali kaynak, hem de insan kaynağı açısından dünyanın en zengin, ayrıca en gelişmiş silahlara sahip terör örgütü oldu.
İşgal ettiği bölgelerde bir devlet kurdu, il ve ilçelere yöneticiler atadı, Halifelik ilan etti.
Rehin aldığı Türk konsolosluk çalışanlarını serbest bırakma süreciyle bir devletle (Türkiye) diplomatik/siyasi görüşme/müzakere yapma, mutabakata varma ve rehinleri imza karşılığında teslim etmekle kendi açıklamalarında da belirttikleri ve Türk yetkililerin açıklamalarında söyledikleri (diplomatik-siyasi pazarlık yapıldı) şekilde bir devlet tarafından tanınmaları, resmen muhatap alınmaları gerçekleşti.
Bir terör örgütü olmasına rağmen Irak ve Suriye’de ele geçirdiği petrol bölgelerinden çıkardığı petrolü düşük fiyatlarla ve kaçak yollardan da olsa dünya piyasalarına satabilmekte, bu satıştan çok fazla para (günlük üç milyon dolar civarında) kazanabilmektedir.
Şu anda fiilen sahada bulunan terörist sayısı CIA değerlendirmelerine göre 31.000 civarındadır; ama gün geçtikçe artmaktadır.
Nitekim Rusya Güvenlik Konseyi bu rakamın 50.000’e ulaştığını açıklamıştır.
Sadece Ortadoğu’da değil etki alanını Asya-Pasifik kıyılarına genişlettiği, dünya genelindeki destekçilerinin ise milyonları geçtiği bildiriliyor.
Ayrıca bazı ülkelerde uyuyan hücrelerinin bulunduğu gerektiğinde bunları harekete geçirerek kendisine karşı savaşan ülkelere bu hücreler vasıtasıyla saldırılar gerçekleştirip çok büyük tahribatlar verebilecek seviyede olduğu iddia ediliyor.
Ülkelerin küresel rekabetine alışık olduğumuz dünyada IŞİD’in bu şekilde büyümesiyle artık terör örgütleri arasında da küresel boyutta hakimiyet yarışının başlamasına tanık olundu.
IŞİD içinden çıktığı El Kaide’ye meydan okumaktadır.
ABD bile IŞİD’in bugüne kadar görülmedik şekilde El Kaide’den daha tehlikeli olduğunu kabul etmiştir.
IŞİD terör ve saldırı tehdidini ABD ve Amerikalılara yönelterek önce ABD’nin ve daha sonra Irak’taki Müslüman olmayan gruplara da saldırmasıyla diğer batılı güçlerin duruma müdahil olmak üzere harekete geçmesini sağladı.
IŞİD Amerikalı ve İngiliz vatandaşlarının başlarını yine batı kökenli IŞİD militanlarına kestirerek aslında Batı’yı tehdit etmedi Batı’yı Irak ve Suriye’deki savaşa davet etti.
Görünen o ki bunda da başarılı oldu.
Bunun üzerine de özellikle ABD’nin hava saldırılarının başlamasıyla birlikte IŞİD’e katılımlar ve destek dünya genelinde hızla arttı.
ABD liderliğinde oluşturulan koalisyon gücü uzun sürecek bir mücadele sonunda belki askeri anlamda IŞİD’i mağlup edebilecek ya da şu anda El Kaide’nin olduğu gibi adı var kendi yok duruma getirecektir; ama kesin olan bir şey vardır ki o da dünya genelinde birkaç milyonlarla ifade edilen destekçisiyle IŞİD “İslam Devleti ve Halifelik kurmayı hak ve ana amaç” gören “fikirler savaşını” çoktan kazanmış gözükmektedir.
Nitekim destekçileri akın akın bu savaşa katılmak üzere dünyanın dört bir tarafından (80 ülkeden olduğu ifade ediliyor) IŞİD saflarına katılmak üzere Suriye’ye gelmektedir.
Dolayısıyla önümüzdeki dönemde bu terör örgütü IŞİD ismiyle olmasa da başka bir isimle devam edecektir.
Nasıl ki IŞİD El Kaide’nin içinden çıktıysa IŞİD’in içinden ya da işbirliği içinde olduğu örgütler IŞİD’in, İslam Devleti ve Halifelik fikirlerini taşımaya ve yaymaya devam edecek, belki de daha vahşi terör başka terör örgütleri çıkabilecektir.
Nitekim şimdilerde Amerikan istihbarat kaynakları Suriye’deki El Kaide bağlantılı Horasan grubunu tehdit değerlendirmelerinde öne çıkarmaya başlamıştır bile.
Nitekim Suriye içindeki IŞİD hedeflerine yapılan ilk saldırılarla birlikte ABD Horasan grubunu da hedef almıştır.
IŞİD’in batılı güçleri harekete geçirecek tehdit gücüne ulaşması diğer radikal dinci terörist gruplar arasındaki imajını ve etkinliğini de artırmıştır.
IŞİD içinden çıktığı El Kaide’nin yerini almak üzeridir.
Diğer El Kaide bağlantılı gruplar IŞİD’e biat etmeyi tartışmaktadır.
IŞİD küresel terörün liderliğini ele geçirmiştir.
IŞİD tehdidinin yarattığı ortamdan en çok kaybedenler Türkiye ile birlikte hem Irak hem de Türkiye’deki Türkmenler olmuştur.
Türkmenler yardım isteyebilecekleri tek güç olan Türkiye’den yardım istediler ancak bin pişman oldular.
AKP iktidarı yetkilileri hem azarladılar hem de yardım göndermediler.
Aynı yetkililer Türkmenleri birbirlerine karşı mezhep ayrımcılığı yapmakla suçladılar, IŞİD’in içinde savaşan Türkmenler olduğu gerekçesiyle suçladılar.
Türkiye’ye geçmek istediler pasaportları yok diye kabul edilmediler, kapılar yüzlerine kapandı.
Binlercesi Kürt bölgesel yönetimin sınırlarına sığınmaya çalıştılar kabul edilmediler.
Hem Irak hem de Suriye’de yaşadıkları yerlerden göç ettirildiler.
Çöllerde, dağlık bölgelerde yaşam mücadelesi vermeye zorlandı.
Bütün bunlara rağmen ne Türkiye’nin ne de dünyanın gündemine gelebildiler.
Bu kadar vahşete maruz kalmalarına rağmen Türk kamuoyunun Suriye’de Türkmenlerin olduğundan bile haberi yok.
Şu anda bütün Türkmen köyleri IŞİD işgalinde.
Irak Türkmenleri Saddam zamanında ve 2003 ABD işgali sürecinde Barzani yönetimince ezildiler, sürgün edildiler, etnik kimliklerini kaybettiler.
2004’te ABD’nin Telafer operasyonlarında önemli kayıp verdiler, Sünni-Şii diye ayrıştırılıp savaştırıldılar.
Ancak IŞİD saldıranları başlayınca Peşmergeler Sincar bölgesinde Kürtleri korumaya giderken Telafer’de Türkmenlere yapılanlara seyirci kaldılar.
Böylece Türkmenler hem Irak dışındaki soydaşları (Türkiye) hem de aynı topraklar üzerinde birlikte yaşadıkları Kürtler tarafından terk edildiler.
Bugünlerde Kobani yüzünden dünyada fırtınalar kopartılırken Türkmenlerden halen haber yok.
Artık şunu söyleyebiliriz ki Suriye ve Irak’ta Türkmen varlığından söz etmek imkansızdır.
Türkmenler bin yıllık Türk yurdu olan Kerkük’ü kaybetmiş, Telafer’i terk etmiştir.
Yaşam mücadelesini kazanan Türkmenler artık asli vatandaşlıktan sığınmacı statüne düşürülmüştür.
Irak içinde sığındıkları Kürt ve Şii Arap bölgelerinde daha önceki göç ve sürgünlerde olduğu gibi asimilasyona uğramaları büyük ihtimaldir.
Türkmenlerin yaşadığı ve Türkmeneli denilen bölge IŞİD işgali ve saldırıları sonunda bölündü.
Tartışmalı bölgelerde kalan Türkmen alanları Barzani yönetimince işgal edildi, diğer bölgeler ise IŞİD’in işgaline uğradı.
Her şey iyi gider IŞİD bertaraf edilirse bile yeni Irak’ta tarihi Türkmen yerleri Kürtler ve Sünni Araplar arasında paylaşılmış olacaktır…
Alıntılar: Cahit Armağan DİLEK
Bir yanıt yazın