Türkiye “güvenli bölge”de ısrarlı ama…

NECDET BULUZ

 

Suriye sınırında, Suriye içlerinde kurulması düşünülen “güvenli bölge”, Türkiye’ye nefes aldıracak. Sayıları 3 milyonu bulan ve halen Suriye’den gelen sığınmacılar artık bizim için büyük sorun olmaya başladı. Bunun siyasi olduğu kadar, ekonomik boyutları da büyüyor ve bu yükü artık Türkiye kaldıramayacak duruma geldi.

Türkiye bunu çok istiyor ama bu işin hayata geçirilmesi öyle kolay olmayacak. Bunu, Türkiye’nin tek başına yapması mümkün değil. Zaten, bu konuda Suriye Dışişleri Bakanlığı, sert bir açıklamada bulundu ve “Böyle bir hareketi toprağımıza saldırı olarak değerlendireceğiz” denildi.

Yapılması gerek, Amerika’nın desteği, ya da BM Güvenlik Konseyi’nin kararı olmalıdır. Bunların da hayata geçirilmesi öyle sanıldığı gibi kolay olmayacaktır.

Amerika, Suriye içlerinde IŞİD’ı vuruyor. Bu konuda Suriye’nin de desteği var. Rusya buna da sesini çıkarmıyor. Ancak, Suriye içlerinde oluşturulması istenilen “güvenli bölge” için Suriye ve destekçisi Rusya’nın şiddetle karşı çıkacağı unutulmasın. Amerika böyle bir tepkinsin doğabileceği endişesi ile Türkiye’nin bu isteklerine bugüne kadar sıcak bakmadı. Bundan sonra nasıl bir yol haritası izlenir bunu da bilemiyoruz, bekleyip göreceğiz.

Türkiye’ye gelen sığınmacı sayısının 3 milyonu bulduğu, bunların yarısının kayıt dışı olduğu söyleniyor. Türkiye, oluşturulacak bölgeye bu sığınmacıları taşıyacak. Ayrıca, Suriye’den gelebilecek yeni sığınmacılar da burada konaklayacak. Böylece çok ağır bir yükten kurtulmuş olacağız.

Ancak, kayıt dışı sığınmacıların taşınması zor. Çokları da zaten geri dönmeyeceklerini söylüyor. Bunların da sıkıntısı olacak. Konu nasıl çözülecek bunu biz de merak ediyoruz.

İş, “güvenli bölge” ile de bitmiyor. Türkiye, bu bölgede “uçuşa yasak bölge” oluşmasını da istiyor. Bize göre Suriye’nin ve destekçisi Rusya’nın buna “evet” demesi beklenmemelidir. Böyle bir durumda bölgenin daha da karışabileceğini ve savaşın boyutlarının genişleyebileceğini sanıyoruz.

Türkiye, oluşacak bölge ve uçuşa yasak sınırlarla Suriye rejimini ve bu topraklardaki Kürt hareketlerini denetlemeyi hedefliyor. Ayrıca, Ortadoğu’da “aktif rol” alarak bölgedeki güç dengesini oluşturmaya çalışacak. Gerçekleşmesi oldukça zor ve sonunda savaşı gündeme getirebilecek bu istekler olmadığı takdirde sığınmacılarla olan sorunlarımız daha da büyüyerek sürecektir.

Suriye’deki iç çatışmaların başladığı yıllarda Esad’ın devrilmesi için çaba gösteren Suudi Arabistan, Katar ve Körfez ülkelerinden gelen yardım ve destekler “yok” denilecek düzeye geldi. Türkiye bölgede kaderi ile baş başa bırakıldı. Sosyal, siyasi ve ekonomik alanda sıkıntıların boyutu da giderek büyüyor.

Burada şu gerçeği de görelim:

Suriye’deki iç çatışmalarda Esad’ın bir an önce devrilmesi için çaba gösteren Türkiye, uyguladığı bu politikada başarısız oldu. Eğer, bugün Türkiye’ye bu kadar çok sığınmacı geldi ve bu sorun giderek büyümeye başladıysa bu, Türkiye’nin uyguladığı başarısız politikalar nedeni ile gerçekleşmiştir.

Bunların hesabı daha önce yapılabilmiş olsaydı ve yanlış politikalarda ısrarcı olunmasaydı, bugünkü sorunlarla bu kadar baş başa kalmamış olabilirdik.

Esad’ın birkaç ay içinde gideceğini hesap edenler yanılmışlardır.

Bundan sonraki süreç içinde de Esad’ın devrilmesi ve rejimin sona ermesi için çalışılacak. Bu konuda da yeni hesaplar yapılıyor, Amerika’nın desteği sağlanmaya çalışılıyor ama bunda nasıl başarılı olunur bunu da bilemiyoruz. Amerika’ya bu kadar bel bağlamak ve onun peşinden gitmek ne kadar isabetli olacak bunu da zaman içinde göreceğiz.

Türkiye, bölgedeki terörist hareketlerinin sona ermesi için, Esad rejiminin uzaklaşması gerektiğini söylüyor. Kulislere göre, bu konuda Amerikan yönetimi de ikna edilmiş durumda. Ama bu nasıl olacak, hangi süreçte nasıl devreye sokulacak bu da ayrıca tartışılması gereken bir başka konu olarak karşımızda duruyor. Yanı başımızda Rusya ve İran gerçeğini de görmek durumundayız. Sonra bölgede iyice yalnızlığa sürüklenmeyelim.

Türkiye’nin önünde Esad rejiminin değişmesinden önce çok daha önemli konular var. Bunlardan biri IŞİD, diğeri ise Kürt’lerin geleceği ve toprak bütünlüğümüzdür. Aslında bu iki konuya odaklanır, politika üretirsek daha doğru olanı yapmış olmaz mıyız?

Daha önceki yazılarımızda da yazıp, belirttiğimiz gibi, Türkiye, IŞİD’a savaş açarak önemli bir düşman kazanmıştır. Kaldı ki, Türkiye’deki IŞİD sempatizanlarının da tepkisini unutmamak gerekiyor. Kürtlere bugüne kadar verilen tavizlerin Doğu ve Güneydoğu’yu ne hale getirdiğini görüyoruz. Önümüzde böylesine tehlikeler varken, rotayı Esad rejimine çevirmek, yeni bir yanılgı olabilir, dikkat.

Eğer bu kargaşada Türkiye, isteklerini Amerika’ya kabul ettirir, BM Güvenlik Konseyi’nden de Suriye topraklarında “güvenli bölge” oluşumunu gerçekleştirebilirse bu bize göre büyük bir başarı olacaktır. BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyeleri Rusya ve Çin’in “veto” hakkı olduğunu da gözlerden uzak tutmayalım. Bu iş öyle göründüğü kadar kolay olmayacaktır.

e.mail: [email protected]

             [email protected]

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

NECDET BULUZ - TurkiyeHalki

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir