Doç. Dr Haldun Yalçınkaya
TOBB-ETÜ Öğretim Üyesi
ORSAM Güvenlik Çalışmaları Programı Koordinatörü
24 Eylül 2014 tarihinde Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi, New York’da Irak ve Suriye’de süregiden çatışmalar ışığında “Şiddet İçeren Aşırılıklara” ilişkin bir karar aldı. Söz konusu karar, IŞİD’in “Yabancı Terörist Savaşçılar”ına dair uluslararası camiada alınacak bir dizi tedbiri içermektedir. Bu kararın detayları başka bir yazının konusu olmakla birlikte BM Güvenlik Konseyinin 24 Eylül tarihli toplantısı 15 üyesinin dışında 28 devletin katılımı ile geleneksel yapının dışında cereyan etti. Bu toplantı esnasında Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’da bir konuşma yaptı. Bu yazının konusunu ise BM Güvenlik Konseyinin bu toplantıyı gerçekleştirmesini sağlayan ve kurulmasında Türkiye’nin ABD ile liderlik ettiği bir mekanizmanın ne olduğu oluşturmaktadır: Terörle Mücadele Küresel Forumu(TMKF – Global Counterterrorism Forum).
Terörle Mücadele Küresel Forumu (TMKF) 22 Eylül 2011 tarihinde ABD ve Türkiye eş başkanlığında New York’ta kurulmuştur. TMKF ne devletlerin bir araya geldiği bir uluslararası örgüttür ne de bir sivil toplum örgütüdür. TMKF 21nci yüzyılın terörizmine karşı askeri olmayan mücadelenin oluşturulması amacıyla tüm dünyadan konunun uzmanlarını ve karar alıcılarını bir araya getiren bir platform oluşturma amacındaki bir girişimdir. Teoride, bu girişim sayesinde terörizmle mücadelede acil ihtiyaçların tanımlanabilmesi, bu ihtiyaçlara karşı çözümlerin üretilebilmesi ve kaynakların harekete geçirilebilmesi mümkün olabilecektir.
Bu noktada akla gelen ilk soru “Neden böyle bir girişime ihtiyaç duyulduğudur?” Dünya küresel boyutta terörizmle 11 Eylül 2001 saldırıları ile tanışmış ve ABD liderliğinde başta El-Kaide olmak üzere küresel terör örgütleri ile bir mücadeleye girişmişti. 2011 yılında TMKF kuruluna kadar geçen on yıllık süreçte, dünya, geleneksel uluslararası ilişkiler mekanizmalarının bu yeni tehdit ile mücadelede hantal ve üretkenliğinin kısıtlılığı sorunu ile karşılaştı. En basit anlatımla kimin terörist olduğu veya hangi eylemin terörizm olduğunu tanımlamakta bile gelenekselmekanizmaların yetersizliği görüldü. Bu tür sorunlar nedeniyle uluslararası camia etkili mücadele safhasına geçemeden tanımlama gibi daha ilk adımları bile halledemez oldu. Etkin olması beklenen Birleşmiş Milletler veya NATO gibi uluslararası örgütler dahi üyelerinin değişik pozisyonları nedeniyle sonuç üreten mekanizmalar olamadılar. Bu soruna ilişkin TMKF öncesi en kayda değer girişimlerden birisi 2003 yılında kurulan G-8 Terörizmle Mücadele Eylem Grubu ( G-8 the Counterterrorism Action Group – CTAG) olmuştu. Birlemiş Milletler Güvenlik Konseyi Terörle Mücadele Komitesinin (UN Security Council’s Counter-Terrorism Committee) etkin olmaması nedeniyle kurulan G-8 Terörizmle Mücadele Eylem Grubunun da etkin olamaması TMKF’nin kurulması ile sonuçlanmıştır. 2001 yılından itibaren küresel terörizmin büyüme eğilimi ile uluslararası camianın buna karşı alınacak tedbirlerle ilgili beyhude çabaları ile karşılaştırıldığında hantallıktan kurtulmuş yeni yapıların kurulması gerekliliği ortaya çıkmıştı. TMKF’nin bu ihtiyacı karşılamakta yeterli olup olmayacağını ise zaman gösterecek. Ancak, ilk göstergeler olumlu sinyaller içeriyor.
11 Eylül saldırıları sonrası küresel terörizmle mücadele eden ABD’nin TMKF’nin liderlerinden birisi olması beklenen bir durumdur. TMKF’nin kurulmasına öncülük eden diğer devlet ise Türkiye olmuştur. Esasen bu anlaşılabilir bir durumdur. Türkiye 1970’li yıllarda ASALA ve 1980’lerle birlikte PKK terörüne mazur kalmıştır. Maalesef bu tecrübeler Türkiye’nin hem alanda hem de uluslararası arenada terörle uzun yıllar mücadele etmesine ve bilgi birikimi edinmesine yol açmıştır. Türkiye terörizme karşı uluslararası arenada destek verilmemesi, terörizmin tanımı ve insan hakları ihlalleri yapmadan terörizmle mücadele etme gibi başlıklarla uzun yıllar boyunca gündeminde tutmak durumunda kalmıştır. Bu durum ise 11 Eylül sonrası dünyada tartışılan sorunların Türkiye’de zaten tartışılmış konular olduğu gerçeğini ortaya koymuştur. Dolayısıyla Türkiye’nin bu tür girişimlerde ön saflarda olması şaşılacak bir durum değildir. Bu kapsamda NATO’nun Terörle Mücadele Mükemmeliyet Merkezi’ni Ankara’da açması tesadüf değildir. Bu nedenle Türkiye’nin TMKF’ye liderlik etmesi de tesadüf değildir. Ez cümle 2011 yılındaki TMKF kuruluş fotoğrafında Hillary Clinton ile Ahmet Davutoğlu beraber yer almış ve göreceli olarak en etkili sonuç üreten bir girişim başlatmışlardır.
Türk kamuoyunda sadece bakan veya daha üst seviyede gerçekleştirdiği toplantılarla gündeme gelen TMKF’nin evrimleşerek sürekli bir örgüt haline gelmesi beklenebilir. Tarihte bunun örnekleri görülmüştür. Bunun en bariz örneklerinden birisi Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatıdır (AGİT). 1975 yılında Helsinki’de başlayan süreç Soğuk Savaş yıllarının sonunda Avrupa Konvansiyonel Kuvvetler Antlaşmasını üretmiş ve “Demirperde”yi aralamıştır. Sonrasında ise AGİT gibi bir uluslararası örgüt kurulmuştur. TMKF henüz emekleme evresinde oluşan bir girişim olmakla birlikte sonuç alan çözümler ürettikçe kurumsallaşacağı düşünülmektedir.
TMKF’nin ortaya çıkışını özetledikten sonra faaliyetlerine bakmakta fayda vardır. Böylece 24 Eylül 2014 tarihinde BM Güvenlik Konseyinin toplantısı, bu toplantı sonucunda Güvenlik Konseyinin aldığı karar ve dolayısıyla TMKF daha iyi anlaşılabilir.
Terörizmle Mücadele Küresel Forumu, BM Terörizmle Mücadele Küresel Stratejisini (UN Global Counter-Terrorism Strategy) temel almakta ve bu stratejiyi daha ileriye götürme işlevini görmektedir. Bu işlevi yerine getirirken ise geçen on yıldaki girişimlerde karşılaşılan hantallıklardan arınılmasını amaçlanmaktadır. Ayrıca belirtilmesi gerekir ki TMKF’nin konusunu askeri olmayan girişimler oluşturmaktadır.
TMKF’nin Avrupa Birliği dâhil 30 kurucu üyesi vardır: Cezayir, Avustralya, Kanada, Çin, Kolombiya, Danimarka, Mısır, Fransa, Almanya, Hindistan, Endonezya, İtalya, Japonya, Fas, Hollanda, Yeni Zelanda, Nijerya, Katar, Rusya, Suudi Arabistan, Güney Afrika, İspanya, İsviçre, Türkiye, Birleşik Arap Emirlikleri, İngiltere (Birleşik Krallık) ve ABD. Ayrıca çeşitli uluslararası kuruluşlarla ortaklık içindedir: Birleşmiş Milletler kuruluşları, Afrika Birliği, Asya-Pasifik Ekonomik İşbirliği (APEC), Güneydoğu Asya Uluslar Birliği (ASEAN), Avrupa Konseyi, Batı Afrika Ülkeleri Ekonomik Topluluğu (ECOWAS), Hedayah, Interpol, Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü (ICAO), AGİT, Amerikan Devletleri Örgütü (OAS).
TMKF’nin yapısına aşağıdaki gibidir:
1. Stratejik Seviye İşbirliği Komitesi: Türkiye ve ABD bu komitenin eş başkanlarıdır.
2.Tematik ve Bölgesel Çalışma Grupları:
a. Adalet Sistemi Sektörü ve Hukukun Üstünlüğü Çalışma Grubu: ABD ve Mısır eş başkanlığında
b. Şiddet içeren Aşırılıklarla Mücadele Çalışma Grubu: Birleşik Arap Emirlikleri ve İngiltere eş başkanlığında
c. Sahel Bölgesi (Sahra Altı Afrika) Kapasite İnşası Çalışma Grubu: Cezayir ve Kanada eş başkanlığında.
d. Afrika Burnu Kapasite İnşası Çalışma Grubu: Avrupa Birliği ve Türkiye eş başkanlığında.
e. Alıkoyma ve Topluma Kazandırma Çalışma Grubu: Avustralya ve Endonezya eş başkanlığında
(Söz konusu çalışma gruplarına gerek duyuldukça yenileri eklenebilir. 2014 yılının son çeyreğinde bu çalışma gruplarına “Yabancı Terörist Savaşçılar” çalışma grubu eklendiğinin ilan edilmesi beklenmektedir.)
3. İdari Birim: Bu birim özellikle sadece idari işleri yapmaya odaklanmış olup, özellikle hantal bir bürokrasi yaratmamak adına küçük tutulmaktadır.
TMKF’nin kuruluşundan günümüze kadar gerçekleştirdiklerine baktığımızda bu girişimin işlevi daha iyi anlaşılabilir. Terörizmle mücadele için adalet sistemini geliştirmek adına 230 milyon Amerikan Doları kadar bir kaynağın kullanılmasını sağlamıştır. Abu Dabi’de Hedayah adında “Şiddet İçeren Aşırılıklara” karşı çalışmak üzere bir mükemmelliyet merkezi kurulmuştur. Hedayah’a Türkiye’de katkı sağlamaktadır. Taraflar arasında şiddet içeren terörizme karşı iyi uygulamalar paylaşılmıştır. 2014 yılı içerisinde Malta’da Adalet ve Hukukun Üstünlüğü Uluslararası Enstitüsünün ve Cenevre’de Toplumsal Angajman ve Toparlanma Küresel Fonunun kurulması beklenmektedir. Bunlar TMKF’nin faaliyetlerinden bazılarıdır.
24 Eylül 2014 tarihinde bahse konu BM Güvenlik Konseyi özel toplantısının bir gün öncesinde TMKF’nin gerçekleştirdiği bakanlar düzeyindeki beşinci Terörle Mücadele Küresel Forumu dünya ve Türkiye kamuoyunun gündeminde dikkat çekmiştir. Şüphesiz bunun temel nedeni Irak ve Suriye’de IŞİD’ın yarattığı terör ve burada bulunan “Yabancı Terörist Savaşçılar” konusudur. Toplantıya Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve ABD Dışişleri Bakanı John Kerry başkanlık etmişlerdir. Kurucu üyelerin tamamının katıldığı toplantı esasen bir gün sonra BM Güvenlik Konseyinde kabul edilen “Yabancı Terörist Savaşçılar” konusundaki 2178 sayılı karara temel oluşturmuştur. Kamuoyunun gündemini meşgul eden yabancı savaşçılar konusunda BM Güvenlik Konseyinin karar alması önemlidir ve bu yazının konusunu teşkil eden TMKF’nun işlevselliğini gösteren önemli bir belgedir.
TMKF, 2014 yılında yabancı savaşçılar konusunda Hollanda, Fas ve Birleşik Arap Emirliklerinde toplantılar düzenlemiştir. Bu toplantılarda taraflar bu konudaki mücadelelerini, aksaklıkları, yapılması gerekenleri ve çeşitli iyi uygulamaları paylaşmışlardır. Pratikte TMKF’nin Türkiye için çeşitli faydalı olmuştur. Örneğin kamuoyunda da paylaşıldığı üzere IŞİD’a katılmak üzere bölgeye gitmek isteyen yabancı savaşçıların kullandığı geçiş rotalarından birisi de Türkiye’dir. Ancak gümrük kapılarından Türkiye’ye giriş yapan yabancıların kaynak ülkeler tarafından tespit edilmesi ve Türkiye’ye girişlerinden önce tespit edilerek Türk makamlarına bildirilmesinde yaşanan birçok aksaklık Türkiye için ciddi bir sorun yaratmaktaydı. Kamuoyuna açıklandığından öğrenildiği kadarıyla kabaca 1000 kadar yabancı savaşçının Türkiye’ye girişi engellenmesine bu platformda gerçekleştirilen diplomatik girişimlerin de katkısı olmuştur. Ancak bu konuda Türkiye’ye girişler açısından halen tatmin edici bir seviyeye ulaşılamamıştır. Ancak bunu sağlayacak sistemsel yapı ise yine TMKF’nin alınmasında ciddi katkı sağladığı BM Güvenlik Konseyinin 2178 sayılı “Yabancı Terörist Savaşçılar” kararı ile olabilecektir. Tam bu noktada BM Güvenlik Konseyinin tüm kararlarının uluslararası sistemde her zaman sonuç alıcı kararlar olamayabileceği gerçeğini not etmek gerekir. Anlaşılan o ki bu aşamada TMKF’nin belirgin katkısı terminolojide olmuş ve BM Güvenlik Konseyi kararı sonrasında “Yabancı Savaşçılar” teriminin “Yabancı Terörist Savaşçılar” haline dönüşmüştür. Terörizmle mücadelede on yıllarca süredir uluslararası kamuoyunda terörizmin tanımı tartışmaları düşünüldüğünde bu yazıda konu edilen “hantal”lığın atılmaya başladığının göstergesidir.
Bir yanıt yazın