Büyüksün Hoca Nasrettin; bu yazıyı sana hasrettim…

Başörtüsünün ilkokullara girmesini konu alan 25 Eylül tarihli bir önceki yazımızı şu satırlarla bitirmiştik:

“Özetle; bu ülkede en yetkili dini otorite olan Diyanet demek istiyor ki; ‘Kız çocukları 9 yaşında bulûğa ererler, böyle olunca da İslam’ın diğer hükümleriyle birlikte başörtüsü konusundaki hükmün de muhatabı olurlar…’ E böyle olunca da ‘Bazı sorunların çözümünü ulemaya bırakmak gerekir’ diyerek bu tür fetvalara teşne gözüken ve bu tür dini açıklamaları kendisine ganimet bilen siyasi iktidar ‘İmam gök gürültüsü yaparsa cemaat dolu yağdırır’ hesabı ‘madem öyle, gel böyle’ diyerek işte bu tür saçmalıkların altına imza atar! Bütün bu bilgilerden sonra sözün burasında, başörtüsünün ilkokullara kadar uzanması sebebiyle birilerini dövmek için elleri kaşınanlar varsa onlara bir tavsiyem olacak: Lütfen sizler de Nasrettin Hoca gibi yapın; bahçeyi tarumar eden buzağıları dövmek yerine, gidin ahırdaki öküzleri dövün! Çünkü buzağılara bahçeyi harap etme fikrini verenler ahırdaki öküzlerdir…”

İsterseniz yazımıza kaldığımız bu yerden devam edelim. Birkaç yazıdır üzerinde durduğumuz ve yine bir önceki yazımızda da değindiğimiz bir rapor kitap var elimizde. “Türk Eğitim Sistemi Alternatif Perspektif” ismini taşıyan ve Diyanet’in Türk Milli Eğitim sistemine esaslı tenkitlerini havi bu kitabın, Dr. Tayyar Altıkulaç’ın delaletiyle Türkiye Diyanet Vakfı tarafından bir grup akademisyene hazırlatılarak Refahyol hükümeti döneminde olmak üzere 1996 yılında toplanan Milli Eğitim Şurası’na da sunularak tartışma konusu yapıldığını, 28 Şubat sürecinde ise bu kitap yüzünden Türkiye Diyanet Vakfı’nın kapatılma tehlikesiyle burun buruna geldiğini daha önceki yazılarımda dile getirmiştim. Zira bu kitap, dönemin Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu tarafından inceleme konusu yapılmış ve bu konuda Türkiye Diyanet Vakfı’na önemli tenkitler ve uyarılar yapılmıştır. Yanılmıyorsam, bu kitabı hazırlayan zevata ödenen yüksek meblağlı paralar da tenkit konusu yapılmıştır.

Gelin isterseniz bu kitabı hazırlayan zevatın en azından AKP döneminde önemli yerlere getirilen ve bir anlamda 1996 yılında hazırlanan bu raporun uygulamaya sokulması konusunda kendilerinden istifade edildiğini düşündüklerimi biraz daha yakından tanımaya çalışalım. Öncelikle belirtelim ki; bu rapor kitap, Prof. Dr. Süleyman Hayri Bolay, Prof. Dr. Mustafa İsen, Doç. Dr. Mümtaz’er Türköne, Doç. Dr. Zuhal Cafoğlu(Topçu), Yrd. Doç. Dr. İrfan Erdoğan, Dr. Öner Kabasakal ve Alparslan Yasa’dan oluşan bir komisyon tarafından hazırlanmıştır.

Prof.Dr. Mustafa İsen

Bu isimlerden Prof. Dr. Mustafa İsen’in ismini duymayan sanırım yoktur. Zira kendisi, önce AKP iktidarları döneminde Kültür ve Turizm Bakanlığı müsteşarı yapılarak, yaklaşık 5 yıl boyunca Türkiye’nin kültür ve turizm politikalarını yönlendirmiş, arkasından 22 Temmuz 2007 genel seçimlerinde AKP’den milletvekili adayı olmakla birlikte milletvekili seçilemeyince Abdullah GÜL’ün Cumhurbaşkanlığı ile birlikte Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliğine atanmış, 7 yıl süreyle de bu görevde kalmıştır. Bu unvanla, devletin zirvesinde yapılan açık ve gizli bütün toplantılara katılmış ve devletin idaresinde önemli derecede söz sahibi olmuştur.

Yrd.Doç. İrfan Erdoğan

Yrd.Doç. İrfan Erdoğan ise yine AKP hükümeti döneminde Prof. olarak MEB Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı sıfatıyla Türk Milli Eğitimi’ne yön veren adamlardan birisi olmuştur. Prof. Dr. İrfan Erdoğan’ın, 18 Şubat 2008 tarihinde dönemin AKP’li Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik tarafından görevden alınması üzerine “İstifa kararı alan Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı Prof. Dr. İrfan Erdoğan, -Atatürk’ün yolunda hareket etmeye devam edeceğim-dedi” manşet altlığı ile yapılan haberlerde dile getirdiği;

“Başkanlığım süresince 1926 yılında yüce Önder Atatürk’ün kurduğu bir Cumhuriyet kurumunu yönetmenin bilinciyle hareket ettim. Eğitim ve öğretim için öncülük yaptığım ve rol oynadığım her bir çalışmada ayrı bir mutluluk yaşadım. Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı gibi yüce bir görevi yürütürken edindiğim tecrübeleri de kullanarak eğitim sistemimizin iyileştirilmesi için bundan sonra da çaba sarf edeceğim…”(1) şeklindeki düşüncelerini, siz nasıl yorumlarsınız bilemem ama ben bu tavrı, bir bilim adamına yakışmayacak tarzda tam bir ikiyüzlülük ve takıyye olarak kabul ediyorum. Tabi bu haberler ve haberlerde İrfan Erdoğan’a atfedilen sözler eğer doğru ise.

Zira en azından birkaç yıl öncesine kadar, bütün yazılarında AKP hükümetinin hemen her icraatına şakşakçılığı kendisine ilke edinmiş gözüken Hasan Celal Güzel, “…Son değişen Kurul Başkanı İrfan Erdoğan, zaten Bakan Hüseyin Çelik tarafından Başkanlığa getirilmiş. İrfan Erdoğan’ın, Baykal’ın iddia ettiği gibi bir beyanı da olmamış. …Baykal’ın bu sözleriyle ’Atatürk istismarcılığı’ yaptığını anlamamak için akılsız olmak gerekiyor.
Deniz Baykal’a, gazete okuyuculuğundan ileri geçemeyen aklı evvel danışmanlarını değiştirmesini tavsiye ediyoruz. Her taşın altında ’Atatürk düşmanı’ arayacağına, doğru dürüst muhalefet yapmaya çalışsın vesselâm.” diyerek, Deniz Baykal’a yükleneceğim derken, aslında İrfan Erdoğan’ın Atatürkçü birisi olmadığını da açığa vurmuş durumdadır(2).

Ayrıca, hiçbir araştırma yapma gereği duymadan meselenin üzerine atlayarak “İrfan Erdoğan, Atatürk’ün yolunda devam edeceğim. Sistemi düzeltmek için mücadele ettim fakat başaramadım’ diyerek görevden ayrıldı”(3) diyen dönemin CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın açıklamaları ile dönemin CHP’li İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, “Prof. Dr. İrfan Erdoğan’ın müfredatta ve ders kitaplarında Atatürkçülük ile ilgili yer alması gereken konulardaki eksikliklerin tespiti ve giderilmesi konusundaki çalışmaların Bakanlık tarafından dikkate alınıp alınmadığından” bahisle “Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı İrfan Erdoğan’ı görevinden istifaya götüren gerekçelerin açıklanması” istemiyle TBMM’ne soru önergesi sunmasını(4) tam da ne olursa olsun hükümete yüklenme adına durumdan vazife çıkarmak olarak görüyoruz.

Bu türlü siyaset anlayışı, tam da “Düşmanımın düşmanı dostumdur” zihniyetinin bir ifadesidir ki; sahiplenmeye çalıştıkları Prof. Dr. İrfan Erdoğan, hiç de onların dediği gibi Atatürkçü bir eğitimci değildir. Eğer öyle olsaydı, Diyanet adına hazırlanan “Türk Eğitim Sistemi Alternatif Perspektif” isimli rapor kitaba kesinlikle imza atmazdı. Çünkü bu kitap, temelini Atatürk’ün attığı Türkiye Cumhuriyeti’ne ve onun eğitim sistemine esaslı tenkitler getiren, sadece tenkit getirmekle yetinmeyip, eğitim sisteminin din dersleri ağırlıklı bir şekle dönüştürülmesini, bir başka deyişle günümüzde uygulamaya sokulan eğitim sistemini savunan bir kitaptır.

İrfan Erdoğan’ın istifası üzerine bir yazı kaleme alan gazeteci Melih Aşık şöyle diyordu yazısında:

“-Atatürkçü ruh taşıyan bir Talim ve Terbiye’nin son başkanı olmak onuru bana yeter. Ben Cumhuriyetin çok köklü bir kurumunun son başkanıydım.-
Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in görevden aldığı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı Prof. İrfan Erdoğan’ın giderayak söylediği son sözler bunlar oldu.
Bir bürokrat bundan daha ağır nasıl konuşabilir… Uzun süre birlikte çalıştığı Bakanı’nı Atatürk ve cumhuriyet karşıtlığıyla bundan daha açık nasıl suçlayabilir?
CHP Yalova Milletvekili Muharrem İnce diyor ki:
– Milli Eğitim Bakanlığı’nın bir anlamda beyni sayılan Talim ve Terbiye 1926’da kuruldu. 1980’e kadar geçen 54 yıl içinde toplam 7 başkan görev yaptı. Altı yıllık AKP iktidarında Prof. Erdoğan 3. başkandı, onu da gönderdiler, şimdi 4.’sü yolda…
– Hüseyin Çelik kendi atadığı bürokratlarla bile neden anlaşamıyor?
– Çünkü onlardan tam bir biat bekliyor. Her türlü hukuksuzluğa, cumhuriyet karşıtlığına onay vermelerini istiyor.


Sevgili okurlar… Türkiye’nin en büyük sorunu ne şu, ne bu… Türkiye’nin en büyük sorunu, Milli Eğitim Bakanlığı’nın ana okullarından başlayarak ‘dinciliğe yatkın’ beyinler yetiştirme çabasıdır. Sorgulamayan, düşünmeyen, Cumhuriyet’e saygı duymayan ama liderlerine biat içinde, kaderci, itaatkar bir nesil yaratmak.. Çaba budur… Bu dokunun üzerine yarınlarda bugünkünden daha gerici yönetimler yerleşir. Cumhuriyet dağılır. Ülke dışarıdan kolayca kullanılır hale gelir… Taşlar böyle bir yola döşeniyor… En büyük tehlike budur…”(5).

Bu türlü laflar eden Melih Aşık, biraz da gaza getirilmiş gözüküyor! Söyledikleri, genelde doğru, ancak İrfan Erdoğan’ın Atatürkçülüğü konusundaki kanaati kökünden yanlıştır. Melih Aşık gibi yetkin bir gazetecinin, CHP’li Muharrem İnce gibi TBMM’de yersiz çıkışları ve sert muhalefeti yüzünden şimşekleri üzerine çeken ve Başbakan Recep Erdoğan’ın bile “Seninle ne yapacağız Muharrem? Çok sert muhalefet yapıyorsun” şeklindeki sorusuna “İşimi yapıyorum. Ekmek parası!”(6) diye cevap veren bir siyasinin kayığına binip, oyununa alet olmadan konuyu araştırması gerekirdi. O Muharrem İnce ki; şahsi hırsları yüzünden Grup Başkan Vekili olduğu bir partiyi, sırf vekalet ettiği Genel Başkanı’nı zorda bırakmak için olağanüstü genel kurula götüren adamdır.

Bu bakımdan Milli Eğitim Bakanlığı’nın, “Talim Terbiye Kurulu Başkanı Prof. Dr. İrfan Erdoğan’ın görevden alınmasının Atatürkçülük ile uzaktan yakından ilgisi yoktur”(7) şeklindeki açıklamasını yerinde ve doğruya yakın bir açıklama olarak kabul etmek istiyoruz!..

Dr. Öner Kabasakal

Dr. Öner Kabasakal, 58. hükümet tarafından büyükelçi sıfatıyla TİKA Başkanı yapılmış, 59. hükümet zamanında da TOBBEV, yani Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Eğitim Vakfı Genel Müdürü olarak görev yapmıştır.

“Türk Eğitim Sistemi Alternatif Perspektif” isimli rapor kitabı hazırlayan komisyonun diğer üyelerini bir sonraki yazımızda da tanıtmaya devam edeceğiz.


1-http://www.yeniadana.net/web/HaberDetay.aspx?id=20610 internet adresinde bulunan 18.02.2008 tarih ve “MEB’de sürpriz istifa” başlıklı haber. Ayrıca bk. isimli internet sitesinde bulunan 19.02.2008 tarihli ve “MEB’de gerginlik tırmandı peşinden şok istifa geldi” başlıklı haber.
2-Hasan Celal Güzel, 22.02.2008 tarihli ve “Türkiye ve Kosova” başlıklı makalesi, .
3-http://www.cnnturk.com isimli internet adresinde bulunan 19.02.2008 tarih ve “MEB: İrfan Erdoğan görevden alındı” başlıklı haber.
4-http://haber.mynet.com/ internet sitesinde bulunan 19.02.2008 tarihli ve “İrfan Erdoğan’ın istifa gerekçeleri açıklansın” başlıklı haber.
5- Melih Aşık, “Talim terbiyesi!” başlıklı makalesi, Milliyet, 21.02.2008.
6- internet adresinde bulunan “Seninle ne yapacağız muharrem?” başlıklı haber.
7-http://www.cnnturk.com isimli internet adresinde bulunan 19.02.2008 tarih ve “MEB: İrfan Erdoğan görevden alındı” başlıklı haber.

Başörtüsünün ilkokullara girmesini konu alan 25 Eylül tarihli bir önceki yazımızı şu satırlarla bitirmiştik: - omer saglam

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir