ROTA YAHUT GÜZERGÂH
Hüseyin MÜMTAZ
Rota ile Güzergâh arasında kıldan ince kılıçtan keskin bir çizgi vardır ve meşrebinize göre hangisini tercih ederseniz edin çizerken en çok zorlanacağınız yer Kıbrıs’tır.
Bu fakir, meteorolojik şartlar zorlamadığı sürece haftada en az beş gün beş kilometre yürür.
Girne’de en rahat ve kolay; Mete Adanır caddesi, Kolordu Kavşağı, Semih Sancar Caddesi, Liman kavşağı arasında yürürsünüz.
Sporunuza renk katmak yahut kendinizi şımartmak için arada bir Eski Türk Mahallesi’ne girmeyi yahut Ziya Rızkı Caddesi’nin kuzeyindeki dar aralıklardan denize, Eski Liman’a inmeyi deneyebilirsiniz.
İkincisinden hemen vaz geçeceksiniz. Çünkü Ortaçağ’dan kalma muhteşem siluet, klasik Akdeniz adası sokak araları; alabildiğine/olabildiğince “pis”tir, “çöplük”tür, “rezillik”tir.
İğrenirsiniz..
Zaten bu yazının konusu Lefkoşa olacaktır.
En kolayı, Ortaköy Köprüsü’nden Mehmet Akif Caddesine girin; “Pronto” kavşağından Osman Paşa Caddesini takiben Girne Kapısı’na kadar yürüyün.
Meraklısı “Dereboyu”ndan bahsettiğimi anlayacaktır.
Burada da alternatif “şımartma güzergâhı”; Köşklüçiftlik-Ledra Palas kavşağı-Tanzimat Sokak-Yiğitler Burcu’ndan Arabahmet-Suriçi-Sarayönü-Büyük Han’dır.
Kırk yıllık hatırı olan bir fincan kallavi orta kahve en iyi Büyük Han’da içilir.
Fakat dönüyoruz “Dereboyu”na.
İlham kaynağımız Kutlay Erk olup, 20 Eylül tarihli ve “Lefkoşa Konuları” başlıklı yazısıdır.
Erk Arasta’dan girip, Dereboyu’ndan çıkıyor.
Dereboyu için diyor ki;
“Belediye yönetiminin Dereboyu işletmelerine de bir vizyonun ögesi olarak yaklaşması sorunsuz ilişkiler için önemlidir. Dereboyu’nda gelişmeye başlayan lokantacılık faaliyetlerinin kapalı mekân büyüklüğü sorunu vardı; yaz döneminde açık alanı kullanabiliyorlar, kış döneminde ise kapalı alanları faaliyetleri için çok küçük kalıyordu. Dolayısıyla, kışın işleri azalıyor, personel durduruyor, istikrar kuramıyorlardı. Ve Lefkoşa’lılar ve özellikle gençler Girne’ye gidiyordu. Lokantacılık faaliyetlerinin sürdürülebilirliği için, açık alanın kışın da kullanılabilmesinin olanağını yaratmak amacıyla işletmeciler ve LTB yönetimi mutabakat içinde çözüm üretti: Lokanta olarak kullanılan binaların açık alanları yapılaştırılmadan ve sökülüp takılabilen yapı elemanları ile kullanılabilecek mekânlar yaratmak… Bu uygulama sektörün istikrarlı sürdürülebilirliğine önemli bir katkı yaptı. Daha sonraları bazı işletmeler bunu suistimal edip yapılaşma yoluna gitmişse de birçoğu belediyenin hoşgörü sınırları içinde tutabileceği uygulamalar yaptı.
Şimdi bunları iptal etmeye kalkışmak veya yüksek kira bedelleri istemek, Dereboyu lokantalarının ekonomik faaliyetleri için tehdittir. Bir de hem bu sektör için, hem de Dereboyu bölgesinde yaşayan ve iş yapan herkes için çok önemli olan deredeki haşare ile mücadele konusunda yeterince başarılı uygulama yapılmamışsa, bölge insanın tabiriyle kedi kadar fareler, yılanlar ve diğer haşareler tedirginlik yaratıyorsa, Dereboyu insanını iyi anlamak gerek. Ve onların yaptığı yorumlara da kıskançlık duymamak gerek”.
Efendim, Çöpkent Lefkoşa’nın eski Belediye Başkanı CTP’li idi, seçimi kaybetti.
Erk’in derdi; Arasta ve Dereboyu’nda eski dönemde göz yumulan çarpıklıkların düzeltilmeye çalışılması..
Bilmeyenler için tekrar edelim; Dereboyu, Lefkoşa’nın İstiklâl Caddesi, Beyoğlu ’sudur.
Fakat zinhar kaldırımlarında yürümeye kalkmayın.
Yürüyemezsiniz..
Kutlay Erk’in “masum” işletmecileri öyle işgaller, gariplikler, çıkıntılar, gece/gündüz kondular yapmışlardır ki caddeyi boydan boya rezil etmişlerdir. (Kanlı Dere’deki haşereler de mi yeni başkan’ın eseridir?)
Buna bir de Kıbrıs’ta köşeden ekmek almaya araba ile gidilme alışkanlığını ekleyin..
Keyfi park etme ve keyfi kaldırım işgalleri Dereboyu’na “çıkmayı” imkânsız hale getirir.
Bir kere daha yazmıştım; sadece Dereboyu’ndaki trafik düzensizliği ve usülsüz/ruhsatsız inşaatlar polis/belediye işbirliği ile yasal denetlenmeye kalkılırsa, cezalar kimsenin gözyaşına bakmadan tahsil edilirse…..
Bırakın Lefkoşa Belediye’sinin, KKTC’nin bütün memurlarının yıllık maaş ödeme sıkıntısı ortadan kalkar.
Ben zor yürürken, mahalle arasından caddeye çıkan sokakların birinden; direksiyon başında sigara içerken, vites değiştiren üstelik telefonla konuşarak aracının burnunu çıkaran, diğer sürücülere de bağıran bir genç hanımı hayretle gördüğümü hatırlıyorum.
Caddede mevcut her işyeri, niteliği ne olursa olsun önce önündeki kaldırımla uğraşır. Bir kalça kadar yere iskemle ve masa atar, kalan yeri de “boyar”.
Caddenin en altından en üstüne sağlı sollu her iki kaldırımda üç metre boyunda aynı kaldırımı göremezsiniz. Hepsinin eni, boyu, yüksekliği, rengi, taşı değişiktir. Gözlerinizi adım atacağınız yerden ayırırsanız iki adım sonra kapaklanmanız garantidir.
Ve herkes “bana ne” der, zabıta/trafik de “bana ne” deyince ormanda hissedersiniz kendinizi.
Bu “düzen”in sorumlusu elbette ! “anavatan”dır.
“Ne parası, ne de askeri” istenmez anavatanın.
Suyu da istenmez..
Yaz/kış vrak vrak eden Ada’nın “ekolojik dengesi” bozulurmuş gelecek olan suyla.
Elektrik, telefon, internet hep arızalıdır ama katiyyen özelleştirilemez.. Çünkü özelleşince güzel çalışacaktır, sendika çeteleri de işsiz kalacaktır.
İki farklı bakan geçen hafta ne dedi biliyor musunuz?
Çevre ve Doğal Kaynaklar Bakanı Hamit Bakırcı; “Benim şu anki mevcut sistemimle, eleman kapasitemle, teknik altyapımla ben Su Dairesi olarak bu suyun yönetimini üstlenemem. Ayrıca Belediyeleri de eleştirmek istemem ama şu an ki mevcut durumda belediyelerin bu suyu yönetme kapasitesi yoktur. Bende isterim ki bütün kaynaklarımızı biz kullanalım, biz yönetelim ve biz yapalım. Ama devlet olarak şu an böyle bir konumda değiliz” dedi.
Neden?
Tam 40 yıldır ne yaptınız?
Üç gün önce istifa eden Milli Eğitim Bakanı Mustafa Arabacıoğlu; “Sistemin tıkandığını, sorunların çoğunluğunun sistemden kaynaklandığını” ifade etti.
Bazı okullarda öğretmen fazlalığı bazılarında ise açığı olduğunu belirten Arabacıoğlu, bunun sistemin hatası olduğunu söyledi. Arabacıoğlu, “Sistem çarpıktır. Gönyeli’de bir öğretmen açığı varsa, ben buradaki boş kadroya Lefkoşa’dan bir öğretmen aktaramam. Mevzuat öğretmen, öğrenci, okul lehine düzeltilmelidir” dedi.
Öğrencilerin eğitim amaçlı değil, eylem amaçlı kullanılmaya çalışılmasından üzüntü duyduğunu söyleyen Arabacıoğlu, öğrencinin yerinin sınıf olduğunu vurguladı.
Demek sistem tıkandı, bakan Lefkoşa’dan Gönyeli’ye atama yapamıyor ve öğrenciler sendikalar tarafından “eylem amaçlı” kullanılıyor, öyle mi?
Pes… Neden düzeltmediniz 40 yılda?
Bunları da mı Türkiye yaptı/yapmadı?
Belki İlahiyat’a öğretmen ataması dayatması Türkiye’nin yanlışıdır ama suyun, telefonun, elektriğin, internetin ve eğitimin düzeltilememesinin ayıbı Türkiye’nin değildir.
Adama, “40 yıldır siz ne yaptınız?” diye sorarlar.
Lafı bağlayalım..
Dereboyu düzeltilmeden ne Çevre Bakanlığı, ne Eğitim Bakanlığı ne Başbakanlık düzeltilir..
Ne de KKTC düzelir.
Önce “kafa” değişmelidir.
Kutlay Erk’e de selam söyleyin.. 26 Eylül 2014
57’İNCİ ALAY HER YERDE
HEPİMİZ 57’İNCİ ALAYIN NEFERİYİZ
Yazıları posta kutunda oku