NECDET BULUZ
IŞİD ile mücadele konusuna kilitlendik, çevremizde olup biten gelişmeleri görmezden geliyoruz. Özellikle “Barış süreci” ile başlayan silah bırakma konusunda PKK ile masaya oturmamızın üzerinden neredeyse iki yıl geçti, PKK’nın silah bırakmadığını gördük. Aksine, terör örgütü daha da güçlendi, silahlandı, şımardı ve bugüne kadar elde edemediklerine kısa sürede kavuştu.
Doğu ve Güneydoğu’ya dikkatlice bakın. Terör örgütü, yakıyor, yıkıyor, yasa dışı gösterilerde bulunuyor, Atatürk heykellerinin üzerine benzin döküp yakıyor, Türk bayrağı ve Atatürk posterlerini kaldırıyor, yerlerine terörist başı Öcalan ve sözde Bağımsız Kürt Devleti’nin bayrağını asıyor. Yol kesiyor, kimlik kontrolü yapıyor, güvenlik güçlerine ateş açıyor, taş ve sopalarla, Molotof kokteyllerle saldırıyor. Okulları yakıp yıkıyor.
Dünyanın hiçbir ülkesinde yaşanmaması gerekenleri ne acıdır ki yaşıyoruz.
Kaldı ki, hiçbir ülkede bir terör örgütü ve onun destekçilerine meydan bu kadar boş bırakılmaz, buna izin verilmez. Devletin birliği, bütünlüğü,toplumun huzuru ön planda tutulur. Devlet otoritesini sarsabilecek adımların atılması kesin olarak önlenir. Ama,biz görülüyor ki tam tersini yaşıyoruz.
Bizi hayretlere düşüren, “Bugünleri de mi görecektik?” dedirten görüntülerle karşı karşıyayız. PKK’lılar, yandaşları korkusuzca resmigeçit yapıyor, ellerinde Öcalan ve sözde Bağımsız Kürdistan bayraklarını taşıyor, polis ve asker bunları sadece seyrediyor. Çünkü onlara emir verilmiş “Bir şey yapmayın, süreç yara almasın” denilmiş. Özetle, açılım ile güvenlik güçlerinin ellerini, kollarını bağladılar.
Suriye’de IŞİD ile çatışarak hayatını kaybeden PKK’lıların cenazeleri Türkiye’ye getiriliyor, burada da yapılan gövde gösterisi ve törenlerle toprağa veriliyor. Biz ise sadece seyirci tribünlerindeyiz.
Suriye sınırı kaynıyor. IŞİD ile savaşmak için sınırdan geçip, Suriye’ye gitmek isteyen PKK ve yandaşları güvenlik güçleri ile çatışıyor. Terör örgütünün siyasi uzantıları sınırda gövde gösterisi yapıyor, devleti tehdit ediyor. Kandil ve uzantıları “Barış süreci bitmiştir” diyor. Yeni istekler sıralanıyor.
Bu satırlar yazılırken, Genelkurmay Başkanlığı tarafından bir açıklama geldi. Açıklamada Yüksekova’da Cemal Sala, Tatvan’da Ahmet Albayrak, Cizre’de Menderes, Şırnak’ta M.Emin Acar ve İstiklal İlköğretim Okulları’nın Molotof, havai fişek ve el yapımı bombalarla ateşe verildiği haberleri geliyordu.
Demek ki bugünleri de görecek ve yaşayacakmışız.
Şimdi bizi daha da endişelendiren konunun başka bir boyutuna bakalım:
IŞİD’ın hedefinde şimdi Kürtler var. Kobani’deki çatışmalarda IŞİD ile Kürtler birbirini boğazlıyor. Türkiye’deki PKK ve yandaşları ile Kürtler de IŞİD’a destek verdiği iddiaları ile Türk Hükümeti’ni suçluyor. Bu nedenle de barış sürecinin bittiği ifade ediliyor.
IŞİD’ın Türkiye’de uyuyan hücrelerinin bulunduğuna daha önce değinmiştik. Doğu ve Güneydoğu’da yoğunlukta olan bu hücrelerin, uyanması ile yeni suikast ve bombalama olaylarının başlayabileceğine de dikkat çekiliyor.
Çünkü daha önce IŞİD karşıtı koalisyon içinde yer almayacağını açıklayan, daha sonra (U) dönüşü yapan ve IŞİD’ı bir terör örgütü kabul ettiklerini söyleyen Erdoğan’ın bu açıklamaları üzerine IŞİD’ın da mislimle yapabileceği gözler uzak tutulmasın.
IŞİD, bulunduğu bölgede Kürtlere karşı misilleme yaparak ortalığı karıştırıp, süreci tam olarak ortadan kaldıracak eylemlere başlayabilir. Zaten böyle bir hazırlığın olabileceğine de dikkat çekiliyor.
PKK-IŞİD çatışması olabilir mi? Olabilir. Ruşen Çakır, bu konuyu Vatan Gazetesi’ndeki köşesine taşımış. Bu bölümde bakınız neler diyor:
“IŞİD sırtını çoğunlukla Sünni Araplara dayadığı için ilk başta mezhebi yönü güçlü bir hareket olarak görülmüştü. Fakat son dönemde esas olarak Kürtlere saldırıyor. Bunlardan sonuncusu Kobani’de günlerce süren kuşatma. (IŞ)İD’in içinde Türkiye kökenli çok kişi var ki bunların hatırı sayılır bir bölümü Kürt. Onlara karşı Kobani’yi savunan YPG saflarında da çok sayıda Türkiye’den giden Kürt gencinin bulunduğunu, memleketlerinde kaldırılan cenazelerinden anlıyoruz. Kobani’de her geçen gün daha da keskinleşen ve Kürdistan’ın diğer bölgelerine de taşması mümkün olan bu savaş pekâlâ, aynı şiddette olmasa da Türkiye’ye de sirayet edebilir.
Daha şimdiden İstanbul, Adana gibi metropollerin varoşlarında PKK yanlısı milislerin (IŞ)İD ile ilişkili olduklarını düşündükleri kişilere karşı seferber olduklarını duyuyoruz. Kobani’deki savaşın tırmanmasına paralel olarak (IŞ)İD ve PKK yanlıları arasında zaten var olan gerilimin, 1990 başlarındaki PKK-Hizbullah çatışmasını andırır bir şekilde metropollerde ve Kürt illerinde kapsamlı bir çatışmaya dönüşme ihtimalini de akılda tutmak gerekiyor.”
Özetle, bölgemizdeki sorunlar yumağı büyürken, terör örgütü PKK’nın yükselişini, gelecekte bölgede önemli rol oynayabilecek konuma gelebileceğini ve meşruiyet kazanma alanında da hamle yapacağını unutmayalım. Çünkü bugün IŞİD’a karşı yapılan mücadelede Kürtlerin korunması, bölgede silahlanması ve güçlenmesi konusu yatıyor.
e.mail: necdetbuluz@gmail.com
necdetes@mynet.com
Bir yanıt yazın