YENİ TÜRKİYE’NİN SİYASİ İFLASI

 

İmralı’dan Abdullah Öcalan, “Sadece Rojava halkı değil, kuzey ve tüm parçadaki Kürt halkı buna göre yaşamını şekillendirmelidir.Özellikle Musul rehinelerinin serbest bırakılması konusunda devlet, açıkça müzakere yürüttüğünü kamuoyuna bildirdi ama Kürt sorunu gibi derin bir sorunun çözümü konusunda müzakere sürecini başlatmaya bir türlü yanaşmamıştır”  mesajı geçti.

*
Ahmet Türk,”Bugün Kobane’ye destek vermezseniz, silah vermezseniz ne zaman destek vereceksiniz. Kobane’ye destek vermeyen herkes Kobane’ye düşmanlık yapıyor” dedi.

*
KCK Yürütme Konseyi üyesi Duran Kalkan, Mesud Barzani’nin Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) ve Celal Talabani’nin Kürdistan Yurtseverler Birliği’ne  (YNK) çağrıda bulundu,”Destekliyorsan düşman önünde. Vur o zaman. Bunu yapmayanın destekliyorum diye söz açıklaması hiçbir şey ifade etmiyor” derken,

*
Murat Karayılan, “Barbar IŞİD çeteleri Kobane Halkını yok etmek istiyor. Vicdanların baş kaldırması gerekiyor.Artık sınırların bir anlamı kalmamıştır. Kuzey halkı Kobani’ye geçmelidir. Türkiye tarafından Kobaniye geçişler olmamıştır. Kobane saldırısi ile Kuzey’deki süreç bitmiştir. Son sözü başkan Apo söyleyecektir” dedi.

*
Film biraz başa alınmalıdır ki, nelerin olduğu bir güzel anlaşılsın.

*
1-İsrail Ortadoğu’da her olayın ardından gündeme birinci sırada gelen bir ülkedir.
Esasen Ortadoğu’nun tarih boyunca savaşları ve İsrail- Arap savaşlarını tetikleyen neden  bölgenin kıt su ve toprak kaynaklarıdır.
Kurulduğundan beri İsrail’i  8 savaş, sayısız anlaşma, ateşkesler ve barış girişimleri belirliyor.

2- İsrail, 1967 Altı Gün Savaşında ele geçirdiği Suriye’den Golan Tepeleri, Ürdün’den Batı Şeria ve Doğu Kudüs de devam ettirdiği işgal ve işgal altında tuttuğu topraklar su kaynakları sorununu ortaya çıkarmıştır.
Nüfusunun artması, sahip olunan kaynakların azalması, suyun  insani bir hak olduğu, işgalden itibaren karşılıklı güç gösterileri bölgede barışa engel olarak duruyor…
Karşılıklı merhametsiz tavır,  İsrail’in yayılmacı politikası, komşu ülkelerle ilişkiler,derken İsrail ile Suriye arasında İsrail’in azınlık kabul ettiği Filistinliler Sorunu ile Suriye’nin azınlıkları olan Kürt Sorunu doğuyor.

3-İsrail’in azınlık olarak kabul ettiği Filistin Özerk Yönetimi ile HAMAS arasında görüş ayrılığı ve güvensizlikler,
İsrail ve Filistin arasında 1967 sınırlarına uymak yerine aralarında toprak değişimi yapabilmeleri, İsrail Devleti’nin Yahudi devleti olarak tanınması, yerleşim inşasının dondurulması gibi konularla süren barış görüşmelerini yarım bırakmıştı.
Şimdi Filistin Özerk Yönetimi ile HAMAS’ın kurduğu birlik hükümeti iki devletli çözümü temel alan barış prensibine bağlı kalınması koşuluyla  kabul ediliyor.
Nihayet yaz aylarında süren çatışmanın ardından, bir ateşkes anlaşması imzalayan İsrail ve HAMAS, kalıcı anlaşma yeniden salı günü Mısır/ Kahire’de bir araya gelmeye hazırlanıyor.
İsrail-Filistin Barış Anlaşmasının önü mü açılıyor?

4-Öte yanda İsrail, Suriye’de herhangi bir rejim değişikliğinin gerçekleşmesinin mümkün olmadığını ve Esad’ın iktidarını koruma konusunda büyük bir potansiyele sahip olduğunu görmüştür.
Doğrusu Suriye hem terör gruplarını yenilgiye uğratıyor,hem de İsrail ve Batı’nın Suriye’ye ilişkin planlarını bozuyor…

5- Olası İsrail-Filistin Barış Anlaşmasını, ergeç Suriye ile  yapılacak bir barış anlaşması takip edecektir.
Bu durumda İsrail kendisini bir Yahudi Devleti olarak tanıyacak Laik Arapları, yani BAAS partisini muhatap almak zorundadır.
İsrail-Suriye arasında olası bir barış anlaşmasının şartlarından biri ise her iki tarafın birbirlerinin iç işlerine karışmaması olmalıdır, bu yüzden Suriye’nin İsrail’in azınlıkları olan Filistinliler, İsrail’in Suriye azınlıkları olan Kürtler ile  yek diğerine zarar verici temaslarını kesmeleri gerekir.

6-Bu gün ne ABD, ne de İsrail  Esad’ı göndermek gibi bir planın içinde bulunmuyor.
Ancak, Cenevre II Barış Konferansının ardından, Londra’da  ABD’nin liderliğinde “Suriye Dostları”;
Suriye’deki ekonomik ve siyasi çıkarlarını teminen rejime karşı bir araya getirilen ve birbirinden çok farklı gruplar ve bireylerden oluşan,bu yüzden her bir grubun diğer gruplardan ciddi farklılar gösteren bir takım hak ve iddiaları temsil eden Ulusal Koalisyonun yapısını oluşturan ılımlı muhalefete, ulusal koordinasyona, koalisyonun askeri konseyine ve silahlı gruplara desteklerini arttırmak,böylece Suriye’nin güçlü  BAAS partisini dengelemek,
Sonra İsrail’in güvenliğini beklemede tutan El Nusra,Irak Şam İslam Devleti örgütü gibi aşırı dinci, PKK yanlısı ve Suriye’de demokratik özerklik siyaseti yürüten Demokratik Birlik Partisi gibi etnik terör gruplarının tasfiyesi kararı almıştır.

7-Bu çerçevede Irak-Şam İslam Devleti (IŞİD) güçleri, önce Suriye’de Esad rejimine karşı muhalif güçlerle taktiksel işbirliği yapmış, bölgedeki otorite boşluğundan faydalanarak Sünni güç bloğu oluşturmuştur.
Bu sırada Türk Milli İstihbarat Teşkilatı İŞİD ile müşterek çalışıyor, İŞİD’in yalnız kalmaması, saldırmaması ve Türkiye sınırına operasyon yapmaması,
Fakat,Kürtlerin sınırdan 50 km.içerilere sürülmesi karşılığında Özgür Suriye Ordusu’nun mevzilerinin dağıtılması, kontrolündeki bölgelerin IŞİD’in eline geçmesi gibi bir süreci desteklemekteydi.

8- Türkiye’nin El Kaideci örgütlerle işbirliğinden yararlanan Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu da ana çatışmaları Suriye’nin güneyine, Ürdün ile sınır bölgelerine kaydırmaktaydı.
Çünkü, bu bölgelerde Suriye hükümetinin büyük askeri birlikleri bulunuyordu ,eğer silah gücü arttırılmış Özgür Suriye Ordusu  bizzat  Esad’a ya da bu bölgedeki hükümet birliklerine zayiat verirse rejimin avantajlarına son verileceği planlanıyordu.

9-Bu sırada  Erdoğan hükümeti Osmanlı hayalleriyle “bölgeyi kazanırsak petrolü ve Misak’ı Milli topraklarını da kazanırız ” hesabıyla,ekonomik işbirliğinin siyasi getirisinden yararla Irak Kürdistan Bölgesi’yle ve Irak Sünnileriyle  Bağdat’ı devre dışı bırakan ilişkiler geliştirmekteydi.
Bu ilişkilere Kürdistan Bölgesi’nin kazanılması ve petrolle birlikte  Misak’ı Milli topraklarının kazanılması  ve Sünni Kesim ile Bağdat ya da Şii dünyası arasındaki karşılıklı bağımlılığı zayıflatan stratejik bir anlam da yüklemekteydi ki;

10- IŞİD birkaç bin militanla, Irak’ta Sünni federal bölge kurulmak istenen yerleri ele geçirdi ,bu örgütün bölgede kalıcı olacağı anlamına gelmese de Irak’ın idari yapısını değiştirebilecek potansiyeller taşıyordu.
Çünkü,Sünniler BAAS geleneğinden geliyor ve İsrail’in Filistin ile yapacağı barış anlamasında desteğine ihtiyaç duyuluyordu.

11- Fakat garip şeyler yaşandı.
Irak Kürt Bölgesi Yönetimi Musul’daki olaylardan sonra İŞİD tehditini ileri sürerek Kerkük’ü kontrolüne almıştı.
Üstelik ABD, İsrail Kuzey Irak’ta Kürtlerin kendi kaderlerini belirlemek üzere bağımsız ve liberal bir Kürt Devletine sinyal veriyordu ki;bu Barzani’ye Türkiye’ye muhtaç olmadığı mesajı anlamına geliyordu.
Türkiye’de bağımsız bir Kürt Devletine işaret ediyordu,demek ki hâlâ,Osmanlı rüyasında uyuyordu!

12-Kerkük ve çevresinin peşmerge kontrolü altında  tutulması başarılırsa YNK’nın Irak Kürdistan’ının birinci gücü haline geleceği düşünüldü,
Musul ve çevresini İŞİD’e kaptıran KDP ise Kürtlerin kendi kaderlerini belirleme sürecini siyaset ve  diplomasiyle kendi lehine çevirmeye çalıştı.
PKK ise bu sürecin ulusal birliğin kurulması için fırsat olduğunu savunmakta, o yüzden YNK ile yakınlaşmayı ve beraberce Kürdistan güçleriyle ortak siyasi ve diplomatik platformlar kurmayı ve ulusal birlik stratejisinin yaygınlaştırılmasını öngörüyordu…
Rojava’da Kürt-Arap gerginliğini kaşıyan KDP kınanırken,Rojava Kürtlerinin durumunun sürüncemede kalmaması için Suriye rejimiyle netleşme isteniyordu.
Kısaca Kürt Ulusal Birliği yara almıştı ve bütün Kürt grupları kendi jeostratejilerini inşa etmenin gayretine düşmüştü.

13- Birden Irak Merkezi hükümetine Kürt Bölgesinden İŞİD’e karşı mücadelede merkezi hükümete yardımcı olunabileceği ve IŞİD’in Irak’ta uzun vadeye yayılabilecek sürekliliğinden endişelendikleriyle ilgili açıklamalar geldi.
Irak Kürt Bölge Yönetimi henüz  IŞİD ile bir çatışma yaşanmamasına karşın, süreç içinde çıkar alanlarının çatışması halinde iki taraf arasında çatışma yaşanma ihtimalinin yüksek olması potansiyelinden harekete geçmişti.

14-İşin rengi de değişmişti; Irak Meclis Başkanlığı’na Sünni Koalisyon’un oluşturduğu Ulusal Güçler Birliği üyesi  Selim Abdullah el-Cuburi, Cumhurbaşkanlığına  bir Kürt temsilci Fuad Masum seçildiler.
Haydar El İbadi Başbakan oldu,seçimi kazanan, fakat üçüncü dönem başbakanlığı tartışılan Maliki Cumhurbaşkanlığı yardımcılığına getirildi.
Böylece Bağdad ile Irak Kürt Bölgesi Yönetimi ve Sünniler arasındaki ilişkilerde bir iyileşme koridoru açıldı, bunun Irak’taki karmaşaya son verilmesinde bir başlangıç adımı olabileceği umudu yükseldi.

15-Çünkü AB üyeleri Rusya’ya karşı uygulanan yaptırımlar konusunda bölünmüştü.
Almanya, Rusya ile olan ekonomik ilişkileri doğrultusunda yaptırımların ağırlaştırılmasına muhalefet ediyor,
Hakeza Fransa, İtalya, Avusturya, Lüksemburg, Bulgaristan, Yunanistan, Güney Kıbrıs ve Slovakya Rusya’ya yaptırımların artmasını kendi çıkarları için tehlikeli görüyordu.

16-ABD, Rusya’ya nasıl bir yaklaşım sergilenmesi konusunda, nükleer programı nedeniyle yıllardır yaptırımlara tabi tutulan İran’ın 5+1 grubu arasında   uzatılan müzakerelerde nükleer silahın geliştirilmesini sonlandıracak anlaşmaya varacağı olasılığını değerlendiriyor.
İran’ın Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu gözetiminde, 5+1 grubuna, nükleer programını barışcıl amaçlar taşıdığını ispat edecek bir mekanizma için yürüttüğünü ikna etmesi halinde, yaptırımların ortadan kaldırılması, İran’ın uluslararası enerji piyasalarına ulaşması için işbirliği yapılmasına ilişkin sinyal veriyor.
Sinyal hem Rusya’ya uygulanan yaptırımlardan bunalan AB üyelerine İran pazarının açılacağı müjdesi olarak gidiyor,
Hem de Irak da yeni kurulacak hükümette Sünnilerin belli bir dengede tutulması karşılığında Irak-Şam İslam Devleti ( IŞİD) örgütü vasıtasıyla  Irak’ın idari yapısının değiştirilmemesiyle ilgilidir…

17- O yüzden Irak’taki güçlerinden ve ABD’nin Irak Ordusu’na bıraktığı  ağır silahlar ve zırhlı araçlarla takviyeli IŞİD, Rojava’da Kobane’ye yöneliyor.
Suriye Kürtlerini etkisizleştirerek,bölgenin sünni Araplara bağlanmasi öngörülüyor.
Bu noktayı Murat Karayılan,”IŞİD tüm gücünü toplamış, yarım daire halindeki bütün cephelerden ağır top atışı ve tanklar desteğinde ilerlemek istiyor. Hem doğudan, hem batıdan ve hem de güneyden saldırıya geçerek Kobane’yi kıskaca alma ve ezmeyi planlıyor” ifadesiyle açıklıyor.

*
Türkiye’nin yeni Osmanlı vizyonunun bütün stratejisi ile deşifre olduğu anlaşılıyor.
Türkiye Kobane’yi savunan Kürtlere silah yardımı yapamıyor,çünkü hem bu silahların,hem de İŞİD silahlarının bir şekilde  kendine yöneltileceğini biliyor.
Sınır boyunca çok isteği bir tampon bölgeyi oluşturmak için hiçbir ülkeden destek alamıyor.
Girip İŞİD’le çatışmak, BM Güvenlik Konseyi kararı olmaksızın çok zor ve çok riskli görülüyor.
Yanlış stratejilerinden dönemiyor; İsrail,Mısır,Libya,Suriye’den diplomatik özür dileyemiyor.
Çünkü;

*
Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad’ın,”Şahsi çıkarları için ülkesinin tümünü feda eder” ithamında olduğu Erdoğan’a,”Çok şey satın alıp satarak Filistin davasını sözde destekleyerek, Arap ve İslam arenasında kendilerine yer bulmaya çalıştı. Efendilerinin kendilerine biçtikleri rolü aşıp, kendilerine izin verilenin çok ötesine gitti. Bu rolden geri adım atması gerekiyordu. Ama Suriye’nin rolünde ısrar etmesi sıkıntı yaratmıştır. Bu nedenle Suriye davası, o’nun için siyasi açıdan sıkıntı yaratan ölüm- kalım meselesi haline geldi” ifadesi realize oluyor.

*
Erdoğan öfkeyle, “Ey Beşşar Esed, vallahi bunun hesabını vereceksin. İnşallah, Rabbimin Müntakim sıfatı mucibince, Kahhar sıfatı mucibince, senin üzerine kutlu bir intikam olarak inecek. Allah izin verirse, bu caninin, bu katilin, dünyada hesaba çekildiğini görecek ve bundan dolayı hamdedeceğiz, şükredeceğiz” diye dualar etmeye devam ederken,

*
Şimdi dünya, tek taraflı olarak tüm günahlardan  Esad rejiminin suçlanması, teröristlerin yaptıkları zulüm ve muhalif güçler tarafından işlenen insani hukuk ihlallerinin göz ardı edilmesi ve bu durumun BM Genel Kurulu’nda tek taraflı kararlarla kabul ettirmek istenmesinin ötesinde dönüyor.

*
Bu sırada ABD Dışişleri Bakanı J.Kerry,” Türkiye de IŞİD’e karşı koalisyona katıldı ve ön saflarda yer alacak” diyor.

Suriye’den Esad, “Terör gruplarıyla yıllardır devam eden savaşımızı tüm kararlılığımızla sürdürüyoruz. Terörle mücadelede uluslararası çabaları da destekliyoruz. 
Ancak terörle mücadele, yalnızca askeri operasyonlarla başarıya ulaşmaz. Ülkeler ayrıca terör oluşumlarına her türlü desteğin durdurulması yönünde alınan uluslararası kararlara da riayet etmelidir” açıklaması yapıyor.
 
*
Yoksa  yeni Türkiye, Suriye topraklarında bir başına kalıp,acısını da katmerli biçimde çekmeye mi hazırlanıyor?24.9.2014

Yazıları posta kutunda oku

İmralı'dan Abdullah Öcalan, "Sadece Rojava halkı değil, kuzey ve tüm parçadaki Kürt halkı buna göre yaşamını şekillendirmelidir.Özellikle Musul rehinelerinin serbest bırakılması konusunda devlet, açıkça müzakere yürüttüğünü kamuoyuna bildirdi ama Kürt sorunu gibi derin bir sorunun çözümü konusunda müzakere sürecini başlatmaya bir türlü yanaşmamıştır"  mesajı geçti. - 7593

Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir