Başımızda bir PKK belası varken IŞİD ve diğerleri Türkiye’yi mesken edindiler adeta.
Savaştan ve IŞİD denen boğaz kesen katil dincilerden kaçanlara neden sadece Türkiye sahip çıkıyor veya çıksın ki?
Bu kanlı savaş ve eylemlerin müsebbipleri olan başta ABD olmak üzere diğer emperyalist petrol düşkünleri, aç gözlü ülkeler neden kucak açmazlar?
Kendini adalet ve güvenliği, ekonomik kalkınma ve sosyal eşitliği uluslararasında tüm ülkelere sağlamayı amaç edinmiş global bir kuruluş olarak tanımlayan 24 Ekim 1945’de kurulmuş olan Birleşmiş Milletler ne halta yarar?
Antlaşmada belirtilen görev ve yetkileri arasında;
Silahsızlanma ve silahların kontrolünü öngören düzenlemeler dahil olmak üzere uluslararası barış ve güvenliğin korunmasına yönelik konuları ele almaktan tutun İnsan Hakları bölümünde: Eğer, güvenlik ve kalkınma BM’nin iki ana görevi ise insan hakları da üçüncüsüdür diyor.
Ayrıca, “Toplulukların soykırım, etnik temizlik veya insanlığa karşı işlenen suçlar ile karşı karşıya kalmaları halinde zamanlıca önlem alabilmek amacıyla “Koruma Sorumluluğu” kavramını hayata geçirmek üzere durmaksızın ve herkese eşit mesafede kalarak insan hakları meşalesini taşıma sorumluluğunu yerine getirmelidir, deniyor.
Görüyoruz ki bunları hepsi sadece lafta kalıyor.
Binlerce, hatta yüzbinleri bulan göçlerden ülkemiz insanı bıkmış ve rahatsız olmaya başlamıştır artık.
İnsani duygular içerisinde elbette üzülüyoruz, sahiplenmek istiyoruz ama nereye kadar?
Kendi ülkemizde çöplerden, pazarlardan yiyecek atıklarını toplayarak karınlarını doyurmak isteyen neredeyse aynı oranda emeklilerimiz, yoksullarımız varken bu göçlere artık dur demenin zamanı gelmiş te geçiyor bile.
Suriye’den kaçanları görüyoruz işte. Sokaklarda yatıp kalkıyorlar, dilencilik yapıyorlar, hastalık yayıyorlar. Güneydoğu illerimizde Hatay’da cinayetler işliyorlar, evleri cephaneliğe döndürüyorlar.
Sayamadığım nice olaylar yaratıyorlar.
Yetmez mi?
Şanslı olanlar bizim paramızla çadırlarda karınlarını doyuruyorlar.
Evet, bu nereye kadar sürecek?
Emekliye sadaka gibi artış yapan devlet daha ne kadar bunlara para akıtacak?
Sayıları yüz binleri geçen işsizlerimiz, işlerinden çıkarılan evine bir ekmek götüremeyen, bayramlarda çocuklarına 5 lira harçlık veremeyen babaların ıstırapları görülmüyor mu?
Fuhuş neden bu kadar arttı?
Neden bu kadar kadın cinayetleri işleniyor?
Millet işsizlik ve yoksulluktan neredeyse cinnet geçirirken artık bu göçleri kabul etmemeliyiz.
Birleşmiş Milletler Sözleşmesinde imzaları olan diğer ülkeler bu insanları aralarında bölüm bölüm, paylaşmalı onlara insanca yaşama haklarını tanımalıdırlar.
Bunun için ne gerekliyse yapılmalıdır.
Hem bu insanları çıkarttıkları kanlı savaşlarla yerlerinden yurtlarından edecekler hem de sadece uzaktan bakmayla yetinecekler.
Var mı böyle bir şey?
***
43 subayımız halen neden demir parmaklıklar ardındalar?
Hani her şeyi paralel devlet yapıyordu.
Hani Ergenekon -Balyoz kumpastı.! Hani, ordumuza kumpas kuranlar ortaya çıkmıştı.
Hani inlerine giriliyordu?
Hepsi sözde kaldı değil mi?
13 Aralık yolsuzlukları ortaya dökülmeseydi acaba eski başbakan can simidi gibi bu kumpas kavramına sarılır mıydı dersiniz?
Madem ki kumpas olduğunu itiraf etti;
Neden o zaman 43 subay demir parmaklıklar ardında tutsaklar?
6 aydır yüksek yargı lütfedip neden halen karar veremiyor?
Masum insanları keyfi olarak tutmaya ne hakları var?
Karar vermek bu kadar zor mu?
Askeri casusluk iftiraları yetmedi bir de utanmadan fuhuş eklediler.
Fuhuş iddiası ile“Subaylara pazarlandığı iddia edilen 53 yaşındaki kadının” mahkemeye sunduğu bekâret raporu Osmanlı tokadı gibi patlamıştır iftiracı şerefsizlerin suratına.
Askeri casuslukmuş!
Çeteymiş, askeri gizli belgeler ele geçmişmiş.
Siz onu benim külahıma anlatın emi!
İnsanın gülesi geliyor.
Gizli neyimiz kaldı be!
Kozmik oda aranmış, Türk Telekom satılmış halen askeri sırlardan bahsetmek ayıptır be, ayıptır.
İddiaya göre çete, subaylara pazarladığı eskortlar aracılığıyla geçirdi ve casusluk yaptı.
Devlete karşı darbe yapacaklardı filan falan.
Yahu ne iştir anlayamadık gitti.
İktidara eleştiri yapan herkes darbeci olup çıktı.
GEZİ ciler darbeci, iki insan bir araya gelip hak aramak için konuşmaya kalksa, ufak bir protesto bile hep darbe ile isimlendiriliyor.
OysaDarbe yapanlar belli kimlerdir.
Türkiye’yi neredeyse Arap ülkelerine çevirenler, Anayasayı takmayanlar, ülkeyi bölünme aşamasına getirip çağ atlıyoruz, demokrasi getiriyoruz diyerek çağın gerisine taşımaya kalkanlardır aslında.
***
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Bursa İl Başkanı Metin Çelik’in, 2014-2015 Eğitim ve Öğretim yılının başlaması nedeniyle İl Milli Eğitim Müdürlüğü önünde düzenlediği basın toplantısı, polis engeline takılmış.
Hem de ellerinde 17 Eylül 2014 tarihli izin başvurusu olmasına karşın.
Hayret!
Yasal izne karşılık polisin izin vermemesine şaşmamak gerek. Faşizan, diktatöryel bir iktidardan yıllardır bunu görüyoruz zaten.
Benim hayretim CHP Bursa İl Başkanı Metin Çelik’in sözleridir.
Bursa’da TEOG sınavları sonrasında 40 bin 500 öğrenciden 11 bin 850’si Anadolu Liselerine yerleştirilirken, geriye kalan 28 bin 650 öğrenciye meslek liseleri, imam Hatip liseleri veya özel okullar dayatılmış.
Eğitimin kesintili olarak 12 yıl zorunlu hale geldiğini iddia edip, açık lise uygulamasını hayata geçiren MEB; tüm toplumu kandırmış. 4+4+4 modeliyle örgün eğitim süresi 12 yıl değil, fiilen 8 yıl olmuş.
Perşembenin gelişi Çarşambadan belli değil miydi?
Yine de bu çıkışıyla Metin Çelik’i kutlamak gerek ama yanlış kapıya gitmiş. Aslında CHP İstanbul Milletvekili Binnaz Toprak’tan hesap sormalıydı.
4+4+4 gelsin diye canla başla destekleyen o değil miydi?
Şimdi CHP. Bursa İl başkanının “Türk milletine ait olan İl Milli Eğitim Müdürlüğü önünden adeta kovulduk” demeye hakkı yoktur.
Kılıçdaroğlu “türbanı ben getireceğim ”dedi ve getirmedi mi?
Türkiye’de laiklik sorunu yoktur demedi mi?
Eee! Daha ne?
Tüm bunlara rağmen 12 yıllık eğitime ilişkin kanun teklifinin TBMM Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu’ndaki görüşmeleri sırasında CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal, teklifin 28 Şubat’ın rövanşı olduğunu belirtirken, CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi de geri çekilmesini istemişti.
Yasa tasarısı mecliste oylanırken 88 CHP milletvekili ret oyu kullanırken, MHP 3 vekilinin reddi ile diğer tamamı destek oyu kullanmıştı.
Bakmayın siz Bahçelinin alanlarda yırtınırca bağırmasına. Hepsi blöf!
Eğitimin bu günlere gelmesinde MHP de sorumludur.
Milliet Blog
Bir yanıt yazın