NECDET BULUZ
IŞİD’ın Urfa’ya komşu Kobani’yi kuşatıp, 18 Kürt köyünü ele geçirmesinden sonra, kaçarak sınırımıza gelen 5 bin Kürt sığınmacı için kapılarımızı açtık. Sınırda tam anlamı ile insanlık dramı yaşanırken, Ankara’dan gelen bir talimatla kapıların sığınmacılara açılmasının yankıları da sürüyor.
İddialar şöyle:
İstihbarat birimleri, sınıra gelen sığınmacılar arasında çok tehlikeli, eli kanlı ve her an eylem yapabilecek kapasitede PKK ve yandaşlarının da bulunduğunu rapor etmiş. Sığınmacılar için hazırlanan tampon bölgelere gitmeyen ve ısrarla Türkiye’ye gelmek isteyen bu insanlar arasında tehlikeli denilebilecek militanların da bulunduğu ilgililere iletilmiş. Ancak, buna rağmen sınırın sonuna kadar açılması Ankara’dan gelen bir talimatla sağlanmış.
Çünkü böyle bir IŞİD saldırısı ve sığınmacı akını bekleniyordu. Buna göre de daha önce önlem alınmış ve tampon bölge oluşturma girişimlerinde bulunulmuştu. Gelenlerin bu tampon bölgeye gitmemekte direnmelerinin arkasında bazı güçlerin olabileceğini düşünüyoruz. Gelişmeler de bunu ortaya koyuyor.
Bakın, daha önce Kandil’deki PKK’nın elebaşlarından Murat Karayılan, tampon bölge için “Tampon demek, Kürdistan’ın işgali demektir. Türk ordusunun Rojova ve Kürdistan’ı işgal etmeye başlaması ve savaş başlatması anlamına gelir” demişti.
Şimdi bu yaşananlarla bu açıklamaları yan yana getirdiğimizde ortaya çıkan tablonun neyi ifade ettiği açıkça ortaya çıkar.
IŞİD’ın saldırılarından kaçanların sınırdan geçmelerine daha önce izin verilmemiş, çatışmalar çıkmıştı. Güvenlik güçlerinin tazyikli su ve biber gazı ile dağıtmaya çalıştığı sığınmacılar için birden bire tavır değiştiren Ankara’nın kimin ya da kimlerin baskısı altında kaldığı da tartışılıyor.
Daha önceden da yazmış ve görüşlerimizi yansıtmıştık.
İnsani yardım amacı ile yapılanlara karşı çıkmıyoruz. Ancak, Türkiye’ye gelen sığınmacıların yarısının kayıtları yok. Bunların kim olduğu bile bilinmiyor. Her gelene kapının açılması gibi bir kural da olamaz. Gelenlere insani yardım açısından bakmak ve değerlendirmek doğrudur. Ama bunların kayıt altına alınması, kamplara yerleştirilmesi, izinsiz kamplardan ayrılmaması gerekiyor. Sağlık kontrollerinden geçirilmesi, sakıcalılılar listesinde olup olmadıklarının sıkı kontrollerinin sağlanması gerçekleştirilmelidir. Bunlar yapılmayınca kargaşa oluyor, tehlike büyüyor. Kaldı ki, gelen sığınmacılar arasında IŞİD militanlarının bile bulunabileceğine dikkat çekiliyor.
IŞİD, ağır silahlarla Kobani’yi neden böylesine hedef seçti, kısaca ona da değinelim:
Kobani, Suriye’nin Kuzeyindeki en önemli ve kritik bir noktadır. IŞİD, burayı tamamen ele geçirmekle Irak ve Suriye’deki güçlerini birleştirecek bir koridoru da açmış olacaktır. Musul’dan ele geçirilen ağır silahlarla Kobani’ye saldıran IŞİD, böylece kendisine karşı savaşanlara direncini de artırmış olacak. Böylece Suriye’den Irak’a IŞİD hattı da hayata geçirilmesi de sağlanacak.
Bazı Ortadoğu uzmanlarının bu konudaki görüşleri de çok farklı. Diyorlar ki:
“Dış güçler, sığınmacı oyunu ile Türkiye’yi köşeye sıkıştırmak, bunaltmak istiyor. Mülteci oyunu dış güçlerin sergilediği bir oyundur. Hiçbir Batı ülkesi, dalga dalga gelen bu sığınmacılara kapılarını açmak istemiyor. Yükü şu anda Türkiye çekiyor. Gelenlere insani yardımda bulunan AB ülkeleri ise sembolik olarak bir şeyler vermeye çalışıyor. Bu da yaraları sarmıyor. Eğer, bu sığınmacı dalgası devam ederse Türkiye tam anlamı ile çıkmaza girebilir. “
Bir başka Ortadoğu uzmanlar grubunun ortak görüşlerini de yansıtalım:
“Bölgede büyük oyun oynanıyor. Amerika, Türk ordusunu operasyona zorluyor. IŞİD’ın PYD’nin kontrolündeki Kobane’ye saldırması ve PYD’nin IŞİD karşısında hiçbir şey yapamaması düşündürücüdür. Çünkü Amerika ve koalisyon güçlerinin IŞİD’ı havadan bombalamasından sonra kara operasyonunu yapacak olanlar, şu anda kendi sivil halkını bile koruyamıyor. Bölgede kara operasyonunda başarı elde edebilecek tek ülke Türkiye’dir. Bu nedenle Türkiye’nin kara operasyonu için tezgâh kuruluyor. “
Yine bazı iddialara göre Türkiye’ye eylem yapmak için sınırdan bazı IŞİD militanlarının da sızdığı ifade ediliyor. Hatta sızan bu IŞİD’cıları da Amerikan gizli servislerinin organize ettiği belirtiliyor. Bundan sonra beklenmedik çok daha tehlikeli eylemler olursa bunlara da hazırlıklı olmamız gerekecek. Kokular, Türkiye üzerinde büyük oyunlar oynandığını gösteriyor.
Sınırda bugüne kadar neden tampon bölge oluşturulmadığını da sormak gerekmez mi? Böylesine bir saldırı ve böylesine bir akın bekleniyordu. Bundan sonra da beklenebilir. Niye geç kalındı, niye önlem alınmadı? 30 kilometrelik bir tampon bölgeden uzun zamandır söz ediliyordu ama ortada hala bu bölge yok. BM güvencesi altında böyle bir bölge oluşturulabilseydi, Türkiye’ye gelen Suriyeliler şimdi burada olacaklardı.
Beşir Atalay “Böyle bir tampon bölgeyi Türkiye tek başına yapamaz” diyor. O zaman kiminle yapılacaksa o adım bu güne kadar neden atılmadı? Ya da o adım bundan sonra atılarak, Türkiye’deki tüm sığınmacıların oraya yerleştirilmesi neden düşünülmüyor?
e.mail: necdetbuluz@gmail.com
necdetes@mynet.com
Bir yanıt yazın