Dışişleri Bakanı J.Kerry, ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi’nde “Türkiye ve Lübnan İŞİD’in petrol kaçakçılığı yapmasına aracılık yapıyor”derken,
Senatör Ed Markey “Türkiye’yi tam merkeze oturtmak,dünyaya da Türkiye’yi durdurmak zorunda olduklarını söylemek zorundayız”diyor.
*
O sırada Irak’taki güçlerinden ve ABD’nin Irak Ordusu’na bıraktığı ağır silahlar ve zırhlı araçlarla takviyeli IŞİD, Rojava’da Kobane’ye saldırmaktadır.
PKK’nın askeri kanadı Halk Savunma Güçleri (HPG) Başkanı Murat Karayılan,”IŞİD tüm gücünü toplamış, yarım daire halindeki bütün cephelerden ağır top atışı ve tanklar desteğinde ilerlemek istiyor. Hem doğudan, hem batıdan ve hem de güneyden saldırıya geçerek Kobane’yi kıskaca alma ve ezmeyi planlıyor” diyor.
*
Rojava; Cizre’nin Suriye tarafındaki Derik’ten, Kilis’in Suriye tarafında Efrin’e kadar yaklaşık 700 kilometrelik Kuzey Suriye’nin Kürdistan coğrafyasıdır.
Bu bölgede BAAS rejiminin yıllar boyu uyguladığı baskı ve şiddet nedeniyle bölgede Esad’ın varlığını istemeyen, Suriye nüfusunun yüzde 15’ini oluşturan 2-2.5 milyon Kürt yaşıyor.
*
Şırnak/Cizre’nin karşısındaki Suriye’nin Derik,Tirbe,Serekaniye,Heseke kentlerinin olduğu bölge “Cizire Bölgesi”,
Şanlıurfa/Suruç karşısında Til Ebyad, Eyn İsa, Menbec ve Cerablüs kentlerinin olduğu bölge “Kobane Bölgesi”,
Kilis karşısında Efrin,Ezaz,İdlip kentlerinin bulunduğu bölge “Efrin Bölgesi”dir, kentlerin tümü Suriye’deki idari düzenlenmeye göre Heseke vilayetine bağlıdır.
*
Cizire’nin Rimelan bölgesindeki petrol, Kerkük’le aynı potansiyelde ve tüm Suriye’deki petrolden daha fazladır.
Petrol gelirlerine konmak,pastayı Kürtlere yedirmemek için uzun süredir Arap El Nusra Cephesi ve Müslüman Kardeşler örgütü hem Kürt köylerine hem de Alevi köylerine saldırarak katliamlar yapıyor,Kürtler ise bunu engellemek ve bölgenin kontrolünü bırakmayı istemiyordu.
Şimdilerde bölge neredeyse tamamen Kürt Demokratik Birlik Partisi’ne (PYD) bağlı “Halkçı Koruma Birlikleri” YPG’nin kontrolünde bulunuyor.
*
O sırada ve bugün de Türkiye “Esad rejimini devireceğim” diye Suudi Arabistan ve Katar’la birlikte El Nusra’ya, Ahrar-u Şam ve IŞİD terör örgütlerine her türlü desteği sağlayan yanlış Suriye politikasının bataklığındadır.
Sınır kevgire dönmüş, ABD’nin kendini açığa vermeden Suudi Arabistan,Katar ve Türkiye vasıtasıyla dünyanın her yerinden getirttiği Kafkasya’da,Balkanlarda,Afganistan’da, Afrika’da savaş tecrübesi yaşamış,profesyonel eski askerler;
IŞİD militanları Türkiye’ye gelip, ellerini-kollarını sallayarak sınırı geçmektedir.
Üstelik,Başbakanlığa bağlı Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı, İslâmcı bir medeniyeti kurma iddiasında sivil toplum kuruluşlarının oluşturduğu IŞİD’i destekleyen bir alt yapıyı da kurmuştur…*
Türkiye,El-Kaide bağlantılı El Nusra Cephesi’nin Reyhanlı’ya düzenlenen terör eylemini üstlenmesinden,
Özgür Suriye Ordusu’nun birçok bölgede mevzi kaybederken Kürtlerin Demokratik Özerklik doğrultusunda savaşmalarından,
Suriye’de ağırlık göstermeye başlayan İŞİD’in Özgür Suriye Ordusu’na karşı topyekün bir savaş başlatması durumunda sınıra yakın bölgelerde hüküm sürmesinden endişelenmeye başlamıştı.
*
Milli İstihbarat Teşkilatı İŞİD ile müşterek çalışıyor, İŞİD’in yalnız kalmaması, saldırmaması ve Türkiye sınırına operasyon yapmaması,
Fakat,Kürtlerin sınırdan 50 km.içerilere sürülmesi karşılığında Özgür Suriye Ordusu’nun mevzilerinin dağıtılması, kontrolündeki bölgelerin IŞİD’in eline geçmesi gibi bir durumu destekliyordu.
*
Doğrusu bir askeri senaryo gündeme getiriliyor, Türkiye’nin El Kaideci örgütlerle işbirliğinden yararlanan Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu ana çatışmaları Suriye’nin güneyine, Ürdün ile sınır bölgelerine kaydırıyordu.
Çünkü, bu bölgelerde Suriye hükümetinin büyük askeri birlikleri bulunuyor,eğer silah gücü arttırılmış Özgür Suriye Ordusu bizzat Esad’a ya da bu bölgedeki hükümet birliklerine zayiat verirse rejimin avantajlarına son verileceği planlanıyordu.
*
Ancak El Kaide’nin Türk topraklarını kullanma kabiliyeti ve NATO üyesi olan Türkiye’nin Suriye’deki iç savaşta oynadığı rol hakkındaki sorular oluşuyor ve
Türkiye, BM Genel Kurulu tarafından kabul edilen kararlara aykırı davranmakla itham edilmeye başlanıyordu…
*
O sırada ABD, İsrail ve Suriye Dostları; Cumhurbaşkanlığı Seçimi’nden çıkan sonuçla, herhangi bir rejim değişikliğinin Suriye’de gerçekleşmesinin mümkün olmadığını ve Esad’ın iktidarını koruma konusunda büyük bir potansiyele sahip olduğunu gördüler.
Suriye ile ergeç yapılacak bir barış anlaşmasının, o coğrafyanın esas gücünü oluşturan Suriye ve Irak BAAS partileriyle yapmak zorunda kalınacağına ikna oldular.
Bölgede İran’ın nükleer sorununu halletmek gerekirken, üstelik Rusya’nın ve Çin’in bölge jeopolitiğini zarar vermenin,Suriye ile uğraşmanın ne alemi vardı?
BAAS; Suriye,Irak,Filistin ve Ürdün’ü birleştirmeyi amaçlayan, İslamiyet’ten ziyade Araplığı temel alan, bağımsızlığı ve sosyalizmi savunan bir ideolojiye dayanıyordu.
Pekalâ,İsrail’i bir yahudi devleti olarak tanıyabilirdi…
*
İsrail-Suriye arasında olası bir barış anlaşmasının şartlarından bir diğeri ise her iki tarafın birbirlerinin iç işlerine karışmaması olmalıydı.
Bu yüzden Suriye’nin İsrail’in azınlıkları olan Filistinliler, İsrail’in Suriye azınlıkları Kürtler ile ilgilerini kesmeleri gerekirdi…
*
Nitekim ABD-İsrail ve Suriye Dostları IŞİD örgütünü Suriye kuzeyinde BAAS iktidar partisine Sünni Arap muhalefeti oluşturmaya,teminen Rojava’da PKK yanlısı Demokratik Birlik Partisi gibi Kürt terör gruplarının tasfiyesine,
Bir yandan da Katar,Suudi Arabistan ve Türkiye’nin desteğiyle, BAAS geleneğinden gelen Iraklı Sünnileri; Kürtler ve Şiilere karşı dengeleyecek bir karşı ağırlık yaratmaya ve Irak’ın güç-gelir paylaşımına dayalı bir federalizme doğru idari yapısını değiştirmeye yöneltildiler.
*
Irak Kürt Bölgesi Yönetimi Musul’daki olaylardan sonra İŞİD tehditini ileri sürerek Kerkük’ü kontrolüne almıştı.
Üstelik ABD, İsrail Kuzey Irak’ta Kürtlerin kendi kaderlerini belirlemek üzere bağımsız ve liberal bir Kürt Devletine sinyal veriyordu ki;
Bu aslında Barzani’ye Türkiye’ye muhtaç olmadığı mesajının verilmesiydi.
Komik olan Türkiye’ninde bağımsız bir Kürt Devletine işaret etmesiydi!
Irak’ın idari yapısı için değişim, İran’ın, Rusya’nın ve Çin’in bölgedeki jeopolitiğinin de yıkıma uğraması demekti…
*
Önce, kısa süren bir fırtına yaşandı.
Irak’ın Kürdistan Bölgesel Yönetiminin başkenti Erbil’de M.Barzani’nin Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) ile Süleymaniye’de Talabani’nin Kürdistan Yurtseverler Birliği (YNK) arasındaki güç mücadelesi körüklendi.
Barzani’nin liberal bir Kürt Devleti olasılığına karşı siyaset yürüten Kürtler kendi jeostratejilerini inşa etmenin mücadelesine girdiler.
*
Kerkük ve çevresinin peşmerge kontrolü altında tutulması başarılır ise YNK’nın Irak Kürdistan’ının birinci gücü haline geleceği,
Musul ve çevresini İŞİD’e kaptıran KDP’nin ise Kürtlerin kendi kaderlerini belirleme sürecini siyaset ve diplomasiyle kendi lehine çevirmeye çalıştığı,
PKK’nın ise bu sürecin ulusal birliğin kurulması için fırsat olduğunu savunduğu, o yüzden YNK ile yakınlaşmayı ve beraberce Kürdistan güçleriyle ortak siyasi ve diplomatik platformlar kurmayı ve ulusal birlik stratejisinin yaygınlaştırılmasını öngördüğü bir süreç başladı.
Rojava’da Kürt-Arap gerginliğini kaşıyan KDP kınanıyor,Rojava Kürtlerinin durumunun sürüncemede kalmaması için Suriye rejimiyle netleşme isteniyordu.
*
Sonra ABD ve İsrail’in Kuzey Irak’ta Kürtlerin kendi kaderlerini belirlemek üzere bağımsız ve liberal bir Kürt Devletine sinyal vermesi,
Ve IŞİD saldırıları aracılığı ile Türkiye’den uzaklaştırılan ve PKK’ye yanaşmak zorunda kalan Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesud Barzani,
Federal hükümet ve diğer Kürt gruplarla arayı düzeltici adımlar atmaya başladı.
*
Merkezi Hükümet’in, bir taraftan siyasi karmaşa ve istikrarsızlığın önüne geçmek üzere İŞİD’in ele geçirdiği, fakat henüz etkinliğini tam olarak kuramadığı bölgelerde örgütü pasifize etmenin yöntemlerinde uzlaşma,
Bir taraftan da Maliki’nin yeniden başbakan olmaması kaydıyla seçim sonrasında merkezi devletin yapılanmasına ortak olundu.
*
İşin rengi değişmişti;Irak Meclis Başkanlığı’na Sünni Koalisyon’un oluşturduğu Ulusal Güçler Birliği üyesi Selim Abdullah el-Cuburi, Cumhurbaşkanlığına bir Kürt temsilci Fuad Masum seçildiler.
Haydar El İbadi Başbakan oldu,seçimi kazanan, fakat üçüncü dönem başbakanlığı tartışılan Maliki Cumhurbaşkanlığı yardımcılığına getirildi.
Böylece Bağdad ile Irak Kürt Bölgesi Yönetimi ve Sünniler arasındaki ilişkilerde bir iyileşme koridoru açıldı, bunun karmaşaya son verilmesinde bir başlangıç adımı olabileceği umudu yükseldi.
*
Doğrusu IŞİD, Batı’nın müslümanı müslümana kırdırtma politikasını kullandı ve Batı karşıtı İslami Cihadçı unsurları kendi içinde temizleme hareketi olarak gerekenleri yaptı.
Batı’nın IŞİD operasyonu, birincisi; Rusya ve Çin’in çıkarlarıyla uyum gösteriyor.
İki; Suriye’de Esad rejiminin kurtarılmasıyla hem ABD hem Rusya’nın rahatlamasına yol açılmış,Esad’ın Batı nezdinde tekrar meşruiyet elde etmesine neden olunurken, İsrail ile yapılacak potansiyel bir barış anlaşması için BAAS partisinin eli güçlendirilmiştir.
Dört; IŞİD aracılığıyla İran’a yapılan baskıyla İran’ın daha fazla Rusya’nın himayesine girmesine,fakat Rusya’nın da İran’ın nükleer silah elde etmesini önlemek için devreye girmesine yol açılmıştır.
Altı; güvenilmez karakterini Batı’da pekiştirmiş Türkiye İslamcı iktidarının da,işte ABD Senatosundan başlayan ve batı medyasıyla kirletilmesi süreci yaygınlaşmaya başlamıştır.
Yedi; “Çözüm Süreci”, öncelikle Irak Kürdistan’ını beklemek üzere rölanti bir sürece mi kalıyor?
Sekiz;bir süre sonra İŞİD’ın elebaşıları tasfiye edilecek, militanlar geldikleri yoldan ülkelerine döneceklerdir.