Posted on September 19, 2014
FİKİR UÇUŞMALARI VE KADIZADELER’İN TORUNLARI
Kucağı taylı gelin
Kaşları yaylı gelin
Bu gece ay doğunca
“Ay !” dedi baydı gelin
KEKLIK
Güzel bir sonbahar günü keklik kardeş çiftliğin boğasıyla sohbet etmekteymiş.
“Şu ağacın en tepesi var ya boğa kardeş, oraya çıkabilmeyi pek çok isterdim..lakin bizde güç mü var oralara uçacak..” deyip içinden de “ah ulan oraya bir çıkabilsem.. herkesin tepesine bir sıçardım ki yükseklerden..oh ne güzel..” deyip kıkırdayasıymış.
Boğadır, cömertliği tutmuş ; ”Keklikciğim, ayıptır söylemesi, zatımın boku için pek şifalı derler.., az bir gagala bakalım gücün fark edecek mi ?”
Sudaki ayna güzel
Gökteki ay ne güzel
Yarimin mah yüzüne
Ay demiş “ay! ne güzel”
Bu güzel teklif keklik kardeşin de aklına yatınca, başlamış bütün gün boğanın dışkısını gagalayıp yemeye. Daha akşam ezanı olmadan, ağacın birinci dalına zıplayıp çıkacak kadar güçlenen keklik kardeş mutluluktan uçuyormuş. Her gün biraz daha bok yemeye ve her günün sonunda da biraz daha yüksekteki dala uçup konmaya başlamış ki, iki haftaya kalmadan ağacın en tepelerine ulaşmış. Ulaşmaya ulaşmış da, heyhaat.. bu arada epey de tombullaşmış.
Keklik kardeş mutlulukla çok uzaklara, yerde koşarken hiç ulaşamadığı kadar uzaklara bakarak hayal kurarken, gaddar bir avcı keklik kardeşi bir kurşunla ağacın tepesinden düşürüvermesin mi ?
Kıssadan hisse : Başkasının bokunu yemekle yükselsen de, büyük hedef olursun
KEKLİK AVCISI
Bir ağacın ucundan
Sarkmıştı ay vâdiye
Yarimin yanağını
Isırdım ayva diye
KADIZADELER’İN TORUNLARI
Kan dolaşımını tanımlıyan William Harvey’in doğduğu1578 yılında “Kadızadeler” denilen rezil insan sürüsü, FATİH camiinde, bayrak açıp “din elden gidiyor” avazlarıyla yollara dökülmüş, kısa zamanda İstanbul’umuzun tüm camilerine yerleşmiş, ve de sarayı ellerine geçirmişler idi. Verilmiş sadakamız varmış ki, 1656 yılında Köprülü Mehmet bu rezilleri Kıbrıs adasına sürüp pisliği temizlemiş olmasa idi, “yok artık” demeyin, maazallah günümüzde bilem Fatih camiinde aynı rezillikleri yapanlar çıkabilirdi.
Vay bana vaylar bana
Yıldızlar aylar bana
Yârsız yiğit olur mu
Geçmiyor aylar bana
KADIZADELER’İN TORUNLARI
Köylü kısmı tarlasında gece dahi çalışabilsin ve bu seferlik Izmir’in kurtuluşunu kutlamak muradıyla 9 Eylül Salı gecesi sevgili ay dedemiz yüzünü dolun ederekten gecemizi öyle ışıklara boğmuştur ki, ak iplik kara iplikten ayrıla, erbab-ı temaşa (gözlemci ustalar) ise hayret ile uvulalarını (küçük dillerini) gurpadanak yuta. Güz başlangıcına en yakın olan dolun ay bu nedenle “hasat ayı” tesmiye edilirse dahi, sakın ola her yıl aynı tarihe geldiğini sanmayasız.
Fakir, hayır duanız almak için, “Hasat ayının” suretini şuracuğa eklemişizdir.
Uzanıp yakalasam şu ayı
taksam yarin göğsüne
gerdanlık deyû
HASAT AYI
Üstelik bu günlerde ay dedemiz ufuk çizgisine en dar
açıyla doğar. Hatta, bir an önce yükselip biz
fanilere tepeden bakabilsin deyu, alıştığımızın dışında, bir önceki güne göre 50 dakika gecikmeyle doğacağı yerde, acelesinden yalnızca 26 dakika gecikmeyle doğar ki, muhabbetinizden
gözleriniz yaşarır.
YOBAZDIR İSTER
Gözleriniz hep yükseklerde olsun.
Fakir-i pür taksir ,
HAŞATTEPE POSASI Timur
Bir yanıt yazın