Başkan Obama’nın “Ülkemizi tehdit eden teröristleri Suriye’de ve Irak’ta hedef alacağız. IŞİD’e karşı bu savaşta, kendi halkını terörize eden Esad Rejimi’ne dayanamayız. Kaybettiği meşruiyetini bir daha kazanamayacak olan bir rejim ” açıklamasıyla profilini çizdiği, IŞİD’le mücadelenin hazırlıkları sürüyor.*
Cumhurbaşkanı Erdoğan IŞİD’le mücadele kapsamında Irak ve Suriye’de bir ‘tampon bölge’ oluşturulması için Türk Silahlı Kuvvetleri’nin çalışma yaptığını açıklıyor.
Oysa bir tampon bölgenin oluşması için ilgili ülkelerin onayı gerekiyor.
Tampon bölgeye Suriye’nin, İran, Rusya ve Kürt Bölge yönetiminin itiraz etmesi halinde, Türkiye’nin bir başka ülkenin topraklarında askeri harekat yapması algısı oluşuyor.
Bunun uluslararası hukuk açısından yapılabilirliği bulunmuyor.
*
Nitekim,Cumhurbaşkanı B.Esad, Suriye ve Irak’ı hedef almakla birlikte tüm bölge ve dünyayı tehdit eden terörle mücadeleye;
Türkiye’yi de hedef alarak,”teröristleri destekleyen ve bu süreçte terörle mücadele iddialarında bulunan devletlerin teröre olan desteklerini kesmeye zorlanmalarıyla başlanması gerekir”diyor !
*
Türkiye “Esad rejimini devireceğim” diye Suudi Arabistan ve Katar’la birlikte El Nusra’ya, El Kaide’ye, IŞİD’e her türlü desteği sağlayan yanlış Suriye politikasının batağında bulunuyor.
Sınır kevgire dönmüştür, ABD’nin kendini açığa vermeden Suudi Arabistan,Katar ve Türkiye’ye dünyanın her yerinden kiralattığı ve türlü lojistik verdirdiği,
Çoğu Amerikan pasaportlu Çeçen, Gürcü, Suudi, Mısırlı, Sincan Özerk Bölgeli,Türk ve Avrupa’nın hemen her ülkesinden birkaç bin kiralık katilden kurulu,
Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) militanları Türkiye’ye gelip sınırı geçiyor.
Üstelik,Başbakanlığa bağlı Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansına bağlı İslâmcı bir medeniyeti kurma iddiasında sivil toplum kuruluşlarının oluşturduğu IŞİD’i destekleyen bir alt yapı bulunuyor.
*
Yakın bir süre önce Türkiye, El-Kaide bağlantılı El Nusra Cephesi’nin Reyhanlı’ya düzenlenen terör eylemini üstlenmesinden,
Özgür Suriye Ordusu’nun birçok bölgede mevzi kaybederken Kürtlerin Demokratik Özerklik doğrultusunda savaşmalarından,
Suriye’de ağırlık göstermeye başlayan Irak-Şam İslam Devleti örgütünün (İŞİD) Özgür Suriye Ordusu’na karşı topyekün bir savaş başlatması durumunda, Türkiye sınırına yakın bölgelerde hüküm sürmesinden endişeliydi.
*
O yüzden Milli İstihbarat Teşkilatı İŞİD ile müşterek çalışıyor, İŞİD’in yalnız kalmaması, saldırmaması ve Türkiye sınırına operasyon yapmaması,
Fakat,Kürtlerin sınırdan 50 km.içerilere sürülmesi karşılığında Özgür Suriye Ordusu’nun mevzilerinin dağıtılması, kontrolündeki bölgelerin IŞİD’in eline geçmesi gibi bir durumu alabildiğince destekliyordu.
*
Doğrusu bir askeri senaryo gündeme getirilmekte, Türkiye’nin El Kaideci örgütlerle işbirliğinden yararlanan Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu ana çatışmaları Suriye’nin güneyine, Ürdün ile sınır bölgelerine kaydırıyordu.
Çünkü, bu bölgelerde Suriye hükümetinin büyük askeri birlikleri bulunuyor,eğer silah gücü arttırılmış Özgür Suriye Ordusu bizzat Esad’a ya da bu bölgedeki hükümet birliklerine zayiat verirse rejimin avantajlarına son verileceği planlanıyordu.
*
Madem El Kaideci örgütler destekleniyordu,o yüzden dünyanın her yerinden gelen cihadçılar bir süre sonra Suriye’ye savaşa sürülmek üzere Türkiye’de iktidara yakın sivil toplum örgütlerince misafir ediliyordu.
Bu durum, El Kaide’nin Türk topraklarını kullanma kabiliyetini ve NATO üyesi olan Türkiye’nin Suriye’deki iç savaşta oynadığı rol hakkındaki soruları uyandırıyor ve
Türkiye,hangi gerekçe ile olursa olsun devletlerin uluslararası ilişkiler açısından görevlerini belirleyen BM Genel Kurulu tarafından kabul edilen kararlara aykırı davranmakla itham ediliyordu.
*
O gün Dışişleri,bugünün Başbakanı Ahmet Davutoğlu bütün bunların üstüne,
Ziya Paşa’nın Terkîb-i bend’indeki “Sen herkesi kör âlemi sersem mi sanırsın” mısrasına uygun bir çıkışla;
“Bazı çevreler, El-Kaide terör örgütünün yaptığı terör ve şiddeti bahane göstererek, Esad’ı ehvenişer gibi göstermeye çalışıyor. Öyle bir uluslararası kampanya yürütülüyor ki, El-Kaide terörü, yani ölümü gösterip sıtmaya razı etmek gibi, El-Kaide terörü gündemde tutularak ve bu öne çıkartılarak, Esed rejimi ehvenişer gibi gösterilmeye çalışılıyor. Suriye’de Şerlerin Kaynağı Esad’dır” diyordu…
*
Sonra,Ziya Paşa’nın bend’inde “Ey müftehir-i devlet-i yek-rûze-i dünya/Dünya sana mahsûs u müsellem mi sanırsın (Ey dünyanın geçici nimet ve devletiyle iftihar eden/ dünyanın sana tahsis ve teslim edildiğini mi sanıyorsun)” mısralarını haklı çıkaran bir gelişme yaşaniyor;
*
Washington’da geçen hafta yapılan bir konferansta,ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi Ricciardone,büyükelçiliği döneminde ‘Türkiye’ye El Nusra’ya yardım etmeyin’ uyarısında bulunduklarını,
Ancak Türk hükümeti’nin El Nusra Cephesi ve Ahrar-u Şam militanlarının sınır geçişlerine göz yumduğunu açıklıyordu…
*
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Marie Harf ise Türkiye’nin bölgesinde açıkça kilit bir rol oynadığına işaretle, IŞİD’in Türkiye’nin güvenliğine bir tehdit oluşturduğu açıklaması yapıyor,
“Türkiye ile oturup ortak zorluklar hakkında, bu mücadelede hepimizin nasıl katkılar sağlayabileceği konusunda konuşacağız. Örneğin yabancı savaşçılar konusuna gelirsek sadece coğrafi açıdan baktığımızda, Türkiye’nin idare etmeye ve sıkı önlem almaya çalıştığı zorlukların bulunduğu açık” diyordu ki;
*
Bir gazeteci, Türkiye ile ABD’nin eşbaşkanlığında gelecek hafta New York’ta Terörizmle Mücadele Küresel Forumu’nun düzenleneceğini hatırlattı.
“Türkiye bir yandan bazı ülkelerce IŞİD’e fon sağlamakla suçlanırken, diğer yandan nasıl bu foruma eşbaşkanlık yapacak” diye sordu.
M. Harf,”Herhangi bir ülkenin IŞİD’e fon sağladığı ya da destek verdiği yönünde elimizde bir kanıt yok” dedi!
*
Ama bütün bunların arka planında,
Rusya,Çin,Brezilya,Güney Afrika,Hindistan ve daha bir çok ülke BM merkezinde adalet ve ulusal çıkarlara saygı ilkelerine dayalı yeni bir küresel statü ve bunu belirleyen yeni bir uluslararası hukuk talebindedir.
Uluslararası sistemi oluşturan ABD’nin tekçi modelinin işleyişine karşı bölgesel yapılanmalar oluşturmaya çalışılıyor.
*
Yeni bir uluslararası hukukun oluşmasının alt yapısını,mesela, “Suriye’de tek taraflı olarak tüm günahlardan Esad rejiminin suçlanması, teröristlerin yaptıkları zulüm ve muhalif güçler tarafından işlenen insani hukuk ihlallerinin göz ardı edilmesi ve bu durumun BM Genel Kurulu’nda tek taraflı kararlarla kabul ettirmek istenmesi doğru olmaz” görüşü üzerinden inşa ediliyor.
*
Ne ki,Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı durdurabilene aşk olsun!
O kefen giymiş bir mücahiddir,bu kez seferberlikte, “yetiş imdadıma, Ey İslam ümmeti” diyerek elini kuvvetlendirmek üzere Mısır’dan sonra sığındıkları Katar’dan çıkmak zorunda kalan Müslüman Kardeşler örgütü üst düzey liderlerinin Türkiye’ye gelebileceklerinin sinyalini veriyor…18.9.1014
Bir yanıt yazın