Başkan Obama’nın, IŞİD’le mücadele stratejisinin omurgasını,NATO zirvesinde ülkelerin IŞİD’i yenilgiye uğratmak için yaptığı işbirliği taahhüdü oluşturuyor.
Hava saldırılarına ve havadan yardıma destek sağlanacak, yerel güçlere danışmanlık yapılacak ve istihbarat paylaşılacaktır.
Ancak Avrupa kamuoyunun kara harekâtına destek vermeyeceği düşünüldüğü için Ortadoğu’nun güvenliğini bölge ülkeleri sağlayacaktır.
Dışişleri Bakanı J.Kerry, bölge ülkelerinin desteğini oluşturmak üzere Ortadoğu’daki temaslarından sonra Türkiye’de görüşmeler yapmıştır.
O sırada ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi Ricciardone, Washington’da bir konferansta, büyükelçilik döneminde ‘Türkiye’ye El Nusra’ya yardım etmeyin’ uyarısında bulunduklarını,
Ancak Türk hükümeti’nin El Nusra Cephesi ve Ahrar-u Şam militanlarının sınır geçişlerine göz yumduğunu açıklamaktaydı ki;bu Türkiye aleyhine bir uluslararası suçun ifşaatıydı.*
J.Kerry’e IŞİD’e yönelik operasyonda muharip güç olunmayacağı bildirilmiş, sınır güvenliği için etkin tedbir ve istihbarat paylaşımı istenmiş, insani yardım amaçlı her türlü uçuşu kolaylaştırma sözü verilmiştir.
En önemlisi de Türkiye’nin ittifakta oynayacağı rolün Suriye sorununa oluşturulacak koalisyonun yaklaşımı ile şekilleneceği mesajı verilmiştir!
Türkiye’nin muharip güç olmayışı durumu öncelikle bölgedeki diğer ülkelerin rolünü öne çıkarıyor.
Irak’ın öne çıkması ve sonuçlarını görmek için seçimlerin ardından ABD liderliğinde Suudi Arabistan,Katar ve Türkiye’nin desteklediği IŞİD’in;
Kerkük ve çevresinin peşmerge kontrolü altında tutulması başarılırsa YNK’nın Irak Kürdistan’ının birinci gücü haline geleceği düşünülüyor,
Musul ve çevresini İŞİD’e kaptıran KDP ise Kürtlerin kendi kaderlerini belirleme sürecini siyaset ve diplomasiyle kendi lehine çevirmeye çalışıyordu.
PKK ise bu sürecin ulusal birliğin kurulması için fırsat olduğunu savunmakta, o yüzden YNK ile yakınlaşmayı ve beraberce Kürdistan güçleriyle ortak siyasi ve diplomatik platformlar kurmayı ve ulusal birlik stratejisinin yaygınlaştırılmasını öngörüyordu.
Rojava’da Kürt-Arap gerginliğini kaşıyan KDP kınanırken,Rojava Kürtlerinin durumunun sürüncemede kalmaması için Suriye rejimiyle netleşme isteniyordu.
*
Birden Başbakan Nuri el Maliki, Irak Kürt Bölgesinden İŞİD’e karşı mücadelede merkezi hükümete yardımcı olunabileceği ve IŞİD’in Irak’ta uzun vadeye yayılabilecek sürekliliğinden endişelendikleriyle ilgili açıklamalarda bulundu.
Irak Kürt Bölge Yönetimi henüz IŞİD ile bir çatışma yaşanmamasına karşın, süreç içinde çıkar alanlarının çatışması halinde iki taraf arasında çatışma yaşanma ihtimalinin yüksek olması potansiyelinden harekete geçmişti.
Irak Meclis Başkanlığı’na Sünni Koalisyon’un oluşturduğu Ulusal Güçler Birliği üyesi Selim Abdullah el-Cuburi, Cumhurbaşkanlığına bir Kürt temsilci Fuad Masum seçildiler.
Haydar El İbadi Başbakan oldu,seçimi kazanan, fakat üçüncü dönem başbakanlığı tartışılan Maliki Cumhurbaşkanlığı yardımcılığına getirildi.
Böylece Bağdad ile Irak Kürt Bölgesi Yönetimi ve Sünniler arasındaki ilişkilerde bir iyileşme koridoru açıldı, bunun karmaşaya son verilmesinde bir başlangıç adımı olabileceği umudu yükseldi.
*
Almanya, Rusya ile olan ekonomik ilişkileri doğrultusunda yaptırımların ağırlaştırılmasına muhalefet ediyor,
Hakeza Fransa, İtalya, Avusturya, Lüksemburg, Bulgaristan, Yunanistan, Güney Kıbrıs ve Slovakya Rusya’ya yaptırımların artmasını kendi çıkarları için tehlikeli görüyordu.*
ABD, Rusya’ya nasıl bir yaklaşım sergilenmesi konusunda, nükleer programı nedeniyle yıllardır yaptırımlara tabi tutulan İran’ın 5+1 grubu arasında uzatılan müzakerelerde nükleer silahın geliştirilmesini sonlandıracak anlaşmaya varacağı olasılığını değerlendirdi.
Hem de Irak da yeni kurulacak hükümette Sünnilerin belli bir dengede tutulması karşılığında Irak-Şam İslam Devleti ( IŞİD) örgütü vasıtasıyla Irak’ın idari yapısının değiştirilmemesiyle ilgiliydi.
ABD için İran’ın bölgesel görünümünü bir düşman olmaktan ziyade desteği gereken bir bölgesel aktöre dönüştürmek üzeredir.
Bu operasyonlar IŞİD’in Irak Kürt Bölgesel Yönetimine yönelmesi halinde petrol alanlarının ve güzergahlarının korunmasını da sağlıyor.
Irak merkezi hükümetinin ulusal ve bölgesel meşruiyeti artıyor.
Türkiye’den PKK’nın silahlı kanadı Halk Savunma Güçleri’nin (HPG),
“Kürt Savunma Güçleri”, ABD’nin 2011’de çekildiği Irak’a, 2014’te yeniden dönmesinin sözkonusu olmadığı bir durumda,Kürt bölgesi ve enerji kaynaklarını riske atacak hamlelere karşı arkasında bırakacağı bir kuvvet olarak düşünülüyor.
Bir yanıt yazın