Sedyeciler hiç durmadan cepheden yaralı taşırlar. Doktorlar, yaşama şansı olan askerlerle ilgilenmekte, son derece az olan ağrı kesici iğnelerle idare etmekteler. Her askerin başında saatlerce durmayı, yaralarını en büyüğünden en küçüğüne kadar tek tek elden geçirmeyi hepsi de gönülden arzularlar ama buna olanak yoktur..
Bir doktor, ayağı kopmak üzere olan ve bağırsakları dışarı taşmış bir halde sedyeyle önüne getirilen askeri görünce, taşıyıcılara seslenir :
“Bunu kaldırın..”
Bu sözü, savaşın her günü kim bilir kaç kez söylemektedir :
“Bunu kaldırın..”
O an, can çekişmekte olan asker inilti halinde seslenir :
“Baba..”
Tanık olduğu bu olayı anılarında anlatacak olan Salih Dörtbudak ve öteki doktorlar, duydukları bu ses karşısında taş kesilmişcesine duran arkadaşlarına bakarlar.
Doktor, çaresizlik içinde oğlunun kanlı yüzünü siler ve sedyecilere şunu söyler :
“Bunu gölge bir yere kaldırın !..”
Her gün onlarca defa söylediği sözde, oğlu için istediği tek ayrıcalık “gölge bir yer”dir !..
Çanakkale Savaşı’nın kazanıldığı anlardan biri de, dönemin “Karasi” gazetesinde yayımlanan, doktor ile oğlu arasında yaşanılan bu son bakış ve son sözdür..
SUNAY AKIN-Geyikli Park
Ahmet Özgür Türen’den alıntıdır.
Dipçe: Yurdun nasıl kazanıldığını anlakta tutmak da toplumsal sorumluluk ve görevlerimiz arasındadır.
Yazıları posta kutunda oku