Siyasî hareketler rekabet üstünlüğü sağlamak için seçimler, hükümet değişiklikleri, grevler, yasal düzenlemeler, halk gösterileri, şiddet içeren siyasi aktiviteler, yapısal çökmeler gibi gelişmelerle oluşan politik risklerle başa çıkmak zorundadır.
Bu yüzden,en az zarar görmek amacıyla İdeolojik güçlere, Milliyetçilik eğilimlerine, Devlet etkisi ve kontrolüne, Devletin ya da hükümetin istikrarlılığına,Tarihe dayanan politik çatışma ve düşmanlıklara, Uluslararası örgütlerin etkisine, Ülkelerin dış ve savunma politikalarına, Siyasi olumsuzluklara ilişkin önlemler alıyor ve taktikler geliştiriyorlar.
*
Bu çerçevede Aydınlık Gazetesi’nin yayınladığı, AKP hükümeti görevlileri ile İmralı’da Abdullah Öcalan ve BDP/HDP heyeti arasında yürütülen pazarlık tutanakları,
Kürt siyasal hareketinin politik risklere ilişkin aldığı önlemleri ve geliştirdiği taktiklere işaret etmesi bakımından önemlidir.
*
Tutanaklarda, Abdullah Öcalan AKP hükümetine açılım yasalarını çıkarması yönünde telkinlerde bulunuyor.
Talimat verircesine Beşir Atalay’a “Bakan’a söyleyin gerekirse 50 yasa çıkaracaklar” mesajı gönderen Öcalan, “PKK yasadan yararlanıp meşrulaşırmış, tabi ki öyle olacak” diyor.
*
CHP’ye sosyal demokrasi tavsiyesinde bulunuyor.
Kemal Kılıçdaroğlu da Kurultay’da ” CHP bir ideoloji partisi değil, kitle partisidir”diye dikleniyor!
*
Ya da, “Parlamentoda Çözüm Sürecini Değerlendirme Komisyonu kurulacak. MHP karşı çıkabilir. CHP’ye ‘Demokratikleşmenin bütün maddelerini gündeme alacak bir komisyondur ‘deyin. İşte sizin açıkladığınız 16 madde falan,bunların hepsi bu komisyonun gündeme alacağı konulardır deyin. CHP gelse iyi olur” diyor…*
Tutanaktaki bu ve benzeri konuşmalar, Kürt hareketinin politik risk perspektifinde,ne AKP Yeni Türkiye’sinin,ne de biçimlendirdiği CHP ve MHP’nin temel çelişki oluşturmadığını gösteriyor.
Bu kurumların sorun oluşturdukları yadsınmıyor, ama bulundukları konumlarıyla Kürt hareketine karşı ehlileştirildiklerine inanılıyor.
O halde Kürt hareketinin politik risk perspektifinde önceliğin neler olduğunu anlamak gerekiyor.
*
Politik risklerin ön sıralarında İslamcı ve Kürdistanî tezler üzerinden geliştirilen tehditler yer alıyor olmalıdır.
Öyleyse,Kuzey Irak Kürt Yönetimi lideri Mesud Barzani’nin Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) ve temelleri Hizbullah Cemaatine dayanan Hür Dava Partisi’nin (HÜDA PAR) öncelikli politik riskler olduğu anlaşılıyor.
*
ABD, İsrail ve Türkiye’nin Kuzey Irak’ta Kürtlerin kendi kaderlerini belirlemek üzere bağımsız ve liberal bir Kürt Devletine ışık yakmasından beri,
Mesud Barzani’nin KDP’si üzerinden liberal bir Kürt Devleti olasılığına karşı siyaset yürüten PKK ve diğer Kürt grupları da kendi stratejilerini inşa etmenin mücadelesini veriyor.
*
Hizbullah Cemaatinin AKP hükümetine paralel bir yapı olduğu, HÜDA PAR’ın bu güçle yerel seçimlerde aldığı oy ve yayılma hızıyla önemli bir tehdit olduğu açıktır.
Kuzey Suriye’de bir sınıra duyulan ihtiyaç, Türkiye’nin radikal İslam ile işbirliği, Kürtlerin Rojava’da Demokratik Özerklik mücadelesi de HÜDA PAR’ı politik risk olarak öne çıkarıyor.
*
Kürt hareketinin politik riskleri ikinci sırasını, ABD-Rusya arasındaki güç dengesini belirleyecek olan Ukrayna’nın Kafkasya ve Ortadoğu’daki rolü çevresinde gelişen politikalara ilgili ülkelerin göstereceği duyarlılıklar oluşturuyor.
*
Irak-Şam İslam Devleti (IŞİD) güçleri, önce Suriye’de Esad rejimine karşı muhalif güçlerle taktiksel işbirliği yapmış, bölgedeki otorite boşluğundan faydalanarak Sünni güç bloğu oluşturmuş,
Bir kısmı Irak Merkezi hükümetinin zayıflığından faydalanarak Esad rejimi baskısından Suriye’den Irak’a kaçmış, Suriye’deki kayıpları telafi etmek için Irak’ta silahlı eylemlerde bulunuyorken,
Sonra Irak’ta, Sünnileri; Kürtler ve Şiilere karşı dengeleyecek bir karşı ağırlık yaratmaya ve Irak’ın güç-gelir paylaşımına dayalı bir federalizme doğru idari yapısını değiştirmeye görevlendirilmiştir.
Bir taraftan da hem Rusya,hem İran’ın bölgedeki jeopolitiğini yıkıma uğratmaya çalışıyorlar…
*
Bu kaostan Kürdistan’ın bağımsız devlet olarak çıkması ve bunun diğer coğrafyalarda Kürt hareketinin demokratik özerklik taleplerine yansıması potansiyeli,
Güney Kafkasya’da Gürcistan’ı, Azerbaycan’ı, Ermenistan ve İran’ı yakından ilgilendiriyor.
*
Kürt Hareketi,Gürcistan’ın Batı ülkelerinin izinden giderek Kürdistan’ın bağımsızlığını tanıyacağını düşünüyor olmalıdır.
Bunun Kürdistan’ın kendi geleceğini belirleme hakkının teyidi olacağı, demokratik özerklik talebinde olan diğer coğrafyalardaki Kürt siyasetinin elini güçlendireceği hesabındadırlar, bu noktadan itibaren Ermenistan ufkuna açılınıyor.
*
Kürtler; Ermenistan’ın yeniTürkiye’nin eski gücünden çok şey kaybettiğini düşündüklerinden yanadır.
Bağımsız Kürdistan, Türkiye ile ilişkileri nedeniyle Ermenistan’a soykırımın tanınmasını isteyen ülkeler arasında olmayacaktır,ama kendi geleceğini belirleme hakkının tanınması, Kürdistan ve Ermenistan’ın komşu olması, Kürdistan’ın Batı desteği alması için Hiristiyan grupları himaye etmesi zorunluluğuyla Erivan’ın bölgesel çıkarlarını koruması yönünde yeni fırsatlar oluşturabilecektir.
Öyleyse Ermenistan ve Ermeni şirketlerinin dünyaya açılmasının önünde engellerin kalkacağı düşünülmelidir.
*
Fakat Kürt hareketi bağımsız bir Kürdistan’ın, Azerbaycan iş dünyası ve siyasi çevrelerinde bulunan çok sayıda Kürt, hatta Cumhurbaşkanı İ.Aliyev’in Kürt kökenleri nedeniyle karışık sorunlar oluşacağını da düşünüyor olmalıdır.
Kürtlerin çoğu Ermenistan’ın işgali altındaki topraklarda yaşıyor,bu noktada, Ermenistan’ın Karabağ sorunu çözümünde 1920-30 lu yıllarda varolan Kürt bölgelerinin yeniden ihya edilmesi önerisinin hatırlanması gerekiyor.
Yine de Azerbaycan’ın Türkiye ile stratejik ortaklığı yolunda çok temkinli olması öngörülmelidir.
*
Bağımsız bir Kürdistan konusunda hiçbir zaman istekli olmayan ve bunu Batı’nın ve İrail’in projesi olarak gören İran’a gelince;
Bazı İranlı Kürtler ülkenin kuzeybatısında bir Kürt bölgesinin kurulmasını talep ederken,İran kendi topraklarında ayrılıkçı Kürt hareketiyle amansız mücadele ediyor.
*
Bağımsız Kürdistan’ın bölgeyi etkilemesinin başka bir sebebi de petrol üretiminin artırılmasını öngören iddialı planlardır.
Buna göre 2014 sonu itibariyle günde 500 bin varil ve 2018 itibariyle günde 2 milyon varil petrol ihraç edilmesi planlanıyor.
Bu hedeflere ulaşıldığı takdirde bağımsız Kürdistan’ın petrol oyununda önemli bir oyuncu olacağı,komşu ülkeleri etkilemekle kalmayacağı, aynı zamanda Batı’nın Güney Akım projesine hız vermesine neden olunurken;
*
Rusya ve Çin’in de bölgedeki jeopolitiği yıkılmış,