NECDET BULUZ
Ortadaki iddia şu:
17-25 Aralık Yolsuzluk operasyonuna imza atan polislerin “darbe “suçlaması ile gözaltına alınmaları ve yeni atanan savcıların 25 Aralık soruşturmalarına “takipsizlik” kararı vermesi “darbe kılıfıyla yolsuzluk iddialarının örtülmesi” olarak yorumlanıyor.
Bu konuda muhalefetin sesi daha gür çıkıyor. “Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluk operasyonu” deniliyor. Suçlananların yargılanması gerektiği vurgulanıyor. “Eğer suçsuzluğunuzu savunuyorsanız yargılanır, suçsuzluğunuz ortaya çıktığında da kamu vicdanında da temizlenmiş olursunuz” deniliyor.
Bütün bu nedenlerden dolayı bu operasyona adı karışan polislerin gözaltına alınması, tutuklanması da “darbe kılıfı ile yolsuzluk iddiaları örtülmek isteniliyor” şeklinde dile getiriliyor.
Bütün bunların ne kadar doğru, ne kadar yanlış olduğunu bilemiyoruz. Ancak, suçlanan kim olursa olsun, adalet önünde hesap vermek, suçsuzsa aklanmak zorundadır. Bu olmuyorsa, hukuk yarar alır. Suçlananlar da hiçbir zaman kamu vicdanında temizlenmemiş olur.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, konuyu sürekli sıcak tutanlar arasında yer alıyor. Bahçeli son açıklamasında da “Adalet terazisine 17-25 ağırlığı koyanlar pişman olacak”diyor. Bahçeli” Ayrıca adaleti namus belleyen, tarafsız ve bağımsızlığı yüreklice savunan tüm hukukçularımıza başarılar diliyorum. Hukukun karar günleri geçecek, adaletin gözyaşları bir gün dinecek”diye de ekliyor.
Bizim görüşümüzü de yansıtalım:
Eğer, iddialar doğruysa 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonu şöyle veya böyle kapatılmak isteniliyorsa bu hukukun katledilmesi demektir. Bu operasyonu yapanlar da “Devlete darbe teşebbüsünde bulundu” suçlaması ile gözaltına alınıyor, tutuklanıyor, itibarsızlaştırılmaya çalışılıyorsa bu da ayrı bir yaradır. Çünkü gerek hukukçular, gerekse muhalefet cephesi bunu böyle yorumluyor.
Devlet birdir ve hiçbir zaman da ne şekilde olursa olsun seçilmişlerin darbe ile yıkılmak istenilmesinin karşısındayız. Bunu yapmak isteyenlere de fırsat verilmemelidir. Suçsuz olanların da “darbe iddiası” ile mağdur edilmesinin de aynı şekilde karşı olmak görevimizdir.
Hukuk yara almasın. Hukukun bir gün herkese lazım olacağını da unutmamak gerekiyor. Hukukun üstünlüğünü savunmak, hukuka güvenmek, herkesin sığınacağı güvenli bir liman olduğunu bilerek hareket etmek hepimizin görevi olmalıdır. Biz, bu nedenle baştan bu yana hukukun üstünlüğü savunuyoruz. Hukukun siyasallaşmaması gerektiğini söylüyoruz.
Muhalefet, sert tepkileri ile “Darbe iddiaları ile yolsuzluk örtülemez” diyor. MHP Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan “Rüşvet ve yolsuzlukları ortaya çıkarmak darbe değildir. Ülkenin Ali menfaati gereğidir” diyor. MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın da “Yeni Türkiye’de hırsızlar koruma altına alınıyor” görüşünü yansıtıyor.
Saadet Partisi Genel Başkanı Mustafa Kamalak “Suçluyu yakalayan polisler suçlu duruma getirildi. Bu devran böyle gitmez. O dosya mutlaka yeniden açılır” şeklinde görüşlerini dile getiriyor.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Haluk Koç ise, konu ile ilgili olarak “Rüşvet ve yolsuzluk soruşturmalarında adı geçenler er ya da geç hukuk önünde hesap verecek “ diyor.
Konuyu yakından takip edenlerden biri de BBP Genel Başkanı Mustafa Destici “Soruşturmaların üstünün kapatılması kabul edilemez. Madem suçsuzlardı yargılanıp aklansalardı” şeklinde görüşlerini dile getiriyor.
Eğer, hala ortada ve kafalarda soru işaretleri varsa bunların giderilmesi gerekiyor.
Sadece içeride değil, dışarıda da hukuk sitemimizin eleştirilmesi, Türkiye’nin hızla hukuk devleti dışına doğru sürüklendiğinin söylenmesi de üzerinde durulması gereken önemli bir konudur. Bunu düzeltmek, bu imajı yıkmak da bugünkü iktidarı görevi olmalıdır.
Bir önemli konuya daha değinelim:
Adli yıl nedeni ile yapılan açılışa Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Hükümet katılmadı. Neden katılmadıklarını hepimiz biliyoruz.
Hâlbuki her konuda birbirimize tahammül etme, birbirimizi dinleme alışkanlığımızın olmadığını bir kez daha gördük ve yaşadık. Herkes konuşabilmeli, görüşlerini ortaya koyabilmelidir. Ortada bir sorun varsa, bu sorun ancak konuşularak ve tartışılarak sonuçlandırılabilir.
Kaldı ki, ortada bir adli yılın açılışı ve sürekli tartışma konusu olan bir hukuk sitemimiz bulunuyor. Böylesine anlamlı ve önemli bir açılışta konuşmalar da olacak, uyarılar da yapılacak. Bunlara tahammül etme, dinleme ve not alma gibi yapılanma içinde olmamız yerine, çatışma ortamına zemin hazırlama içinde olmamız da ayrıca tartışılması gereken bir başka konudur.
Biz, yine de ülkemizde hukukun üstünlünden, barıştan, kardeşlikten, ayrışmadan yaşamadan yanayız ve bunun da sürekli savunucusuyuz.
e.mail: [email protected]
Bir yanıt yazın