KKTC’nin bıktıran bürokrasisine, iş üretmeyen memurlarına, ikamet izni için bu ülkeye gelip kalmak zorunda olanlara ve ülkemizde çalışarak ekonomimize katkı koyan insanlara çalışma izni ile ilgili çıkarılan zorluklara değindiğim 7 serilik bu yazı dizisini umarım devleti yönetme erkine sahip kişiler dikkate alırlar ve bir dizi çözümler serisi üretirler.
Bu yazı serime yorum olarak gönderilen ve yaşanmış olayları dile getiren bir kaç iletiye daha yer vermek istiyorum bu serinin son yazısında.
O. C: “Rumların elindeki en güçlü silah nüfus üstünlüğüdür.Bu nedenle içimizdeki bazı kesim, Kuzey’deki Türk halkının artmasını istemiyor.Nüfus az kalmalı, Rum’a yamalanma sağlanabilsin.“
Bunun doğru bir varsayım olduğu inancındayım. Nüfusumuz ne kadar çok olursa, Rum tarafının politik ve ekonomik baskınlığına o denli kolayca karşı koyabilir, kendi içimizde de boyutları daha büyük bir ekonomik devinim yaşarız. Pasta daha büyür, dilimlerin sayısı daha da artar.
MB: “Allah yardımcımız olsun, her ay 8 bin TL ye yakın Sigorta, İhtiyat Sandığını, KDV almayı biliyorlar ama adam yerine koymuyorlar çok zoruma gidiyor.”
Bu yakınmayı çok yerden duydum gerçekte. Ülkemize yatırım yapmaya gelen kişilerin arkasında devletimiz ve bürokrasimiz çok sağlam durmalı eğer gelişen bir ekonomi istiyorsak. Yok “hiç kimse gelmesin, biz bize yeteriz” diye düşünülüyorsa, aynen 1974 sonrasında başımıza geldiği ve yaşadığımız gibi komşu ülkelerden en az bir 20 yıl daha, Türkiye’den de bir 50 yıl daha geride kalırız, ilk 10 yılın içinde. Arkamızda Türkiye gibi dev bir ülke ve tüketim kitlesi varken ve de dururken, üretim ve halka hizmet veren sektörlerinin tek tek kapanıp herkesin memur olmaya can atmasının ülkeyi batıracağı kesin. Zaten ülkemizdeki pahalılığın nedeni memur sayısının çokluğu ve maaş, emeklilik primi, sağlık primi, emeklilik ikramiyesi yatırımı gibi ödemeleri vatandaşın sırtına yükleyip, hiç bir vergi vermemesinden kaynaklanıyor. Toplamda nüfusumuzun yüzde 20’sini oluşturan memurlar, Gayrı Safi Yurt içi Hasılanın yüzde 80’ine el koymuş durumda.
Türkiye’nin KKTC devleti bütçesine her yıl yaptığı mali yardım olmasa, bu devlet çoktan çökmüş, tarihin tozlu sayfalarında kaybolmuş, halkı da Rum’un boyunduruğu altına girmiş durumda olacaktı. Avrupa Birliği’nin sözde “Mali Yardımı” ise tam bir kandırmaca hikayesi. Beş yıl içinde verdiği yardımın iki mislinden fazlasını Türkiye Cumhuriyeti her yıl KKTC’ye vermekte. Bunu bir kenara bırakın, AB’nin KKTC’ye yaptığı yardımın yüzde 60’lık kısmı ise gene kendi görevlendirdiği Avrupa Birliği bürokratlarına maaş olarak geri gitti. Gerçekte yapılan yardım, açıklanan miktarın ancak yüzde 40’ı kadar. Tam bir göz boyama ve kandırmaca…
ATS: “İyi günler hocam, yazılarınız da bozuk düzeni çok iyi ifade etmişsiniz ben de bir şey ilave etmek istiyorum.. Hastanelerde görev yapan asık yüzlü sağlık görevlileri demişsiniz bir yazınızda.. Hizmet içi eğitimden bahsetmişsiniz. Ben …Üniversitesi Tıbbi Dokümantasyon ve Sekreterlik Bölümü mezunuyum. Hastanelerde görev yapmak için 2 yıl meslek eğitimi aldık. 6 yıldır bölüm mezun veriyor sadece üç Tıbbi Sekreter atandı, yani neredeyse hepimiz işsizken temizlik şirketi adı altında şirket kurup eş dost ahbabı hastanelere memur yaptılar. Daha on gün önce bile alım yapıldı gizli gizli. Yani demem o ki meslek eğitimini almış olan insanlar yok değil var ama devlet bizi yok sayıyor.“
B.F: “Devlet dairelerinde var olan insanı aşağılayıcı üslubu ortadan kaldırmak ve orada ‘memur’ diye yuvalananlara ”Sen halka hizmet için buradasın” gerçeğini hatırlatmak aslında öylesine kolay ki…. Fakat öncelikle, bunu hatırlatacak olan ERK’in ”halka hizmet için” o koltukta oturduğunu HATIRLAMASI gerek….!!! Yani mesele, o malûm İMAM ile bez ihtiyaçlı CAFER meselesi….“
Artık bürokrasiyi düzeltmenin, çalışmayan, üretmeyen, sorumluluk üstlenmeyen ve inisiyatif kullanmayan memuru acımadan işten atmanın, bugüne değin vatandaşa hiç bir hizmet vermeden aldıkları yüksek yüksek maaşlarla hazineyi soyup soğana çeviren verimsiz devlet kuruluşlarını da kapatmanın zamanı geldi….
Aksi takdirde hergün biraz daha batağa saplanıp, toptan iflas edeceğiz. Sonra da birileri gelip ensemize vurup, bizi idare edecek…(Son)
Ata ATUN
e-mail: [email protected] veya [email protected]
Facebook: Ata Atun
3 Eylül 2014
Yüksek Öğrenim ile ilgili Devlet kuruluşları, Ata Atun intihal konusunda herhangi bir akademik bulguya rastlamamıştır.
Bir yanıt yazın