Türkiye, Ermenistan ve Azerbaycan üçgeninde “Ermeni Sorununun” yeniden değerlendirilmesinin ve daha kapsamlı incelenmesinin 2013 yılında önemi daha da artmıştır. Sorunu “Ermeni Sorunu” olarak adlandırmamızın nedeni, konunun sadece Türkiye-Ermenistan ilişkilerini değil tüm Güney Kafkasya bölgesine dağılmış ve çözülmesi gereken önemli konuları ilgilendirmesinden dolayıdır. Rusya’nın 2015 yılında “Avrasya Birliği”ni kurma çabaları ve yine 2015 yılında sözde Ermeni soykırımının 100. yılını anma faaliyetlerinin yapılacak olması Türkiye-Ermenistan ilişkilerini yeniden ele almayı gerektirmektedir. Ermeni diasporası 2015 yılında Türkiye’yi daha zor duruma düşürmek için şimdiden çalışmalara başlamış durumdadır. Rusya açısından Avrasya Birliği’nin potansiyel üyelerinden birisi de Ermenistan’dır. Diğer taraftan, Azerbaycan topraklarının ve Dağlık Karabağ’ın Ermenistan tarafından işgali hala devam etmektedir.
2015 yılının yaklaşması ile birlikte Türkiye ve Ermenistan kamuoyunda iki ülke arasındaki sorunların çözülmesi ile ilgili beklentiler artmaktadır. Çözülmesi gereken diğer sorunlar ise Türkiye-Ermenistan sınırının açılması ve Azerbaycan topraklarının işgalinin sona erdirilerek Dağlık Karabağ’ın statüsüne karar verilmesidir. 2009 yılında başlayan Türkiye-Ermenistan normalleşme süreci bazı nedenlerden dolayı başarıya ulaşamamıştır. Türkiye-Azerbaycan arasında yaşanan diyalog eksikliği, Azerbaycan yönetiminin bölgede statükoyu koruyarak Dağlık Karabağ sorununu çözebileceğine inanması ve ülke kamuoylarında yaşanan tartışmalar sürecin başarısız olmasının arkasındaki bazı nedenlerdir. Azerbaycan, Ermenistan’ın ablukaya alınarak baskı altında tutulması gerektiğine ve bu şekilde Erivan’ın Bakü’ye karşı sürdürdüğü toprak iddialarından vazgeçeceğine inanmaktadır. Azerbaycan tarafından bu politika yirmi yıldır uygulanmasına ve Ermenistan’ın tüm bölgesel projelerden dışlanmasına rağmen Erivan’ın tutumunda değişiklik olmamıştır. Azerbaycan bir taraftan petrol gelirlerinin önemli bir kısmını savunma harcamalarına ayırmaktadır.
Savunmaya harcanan miktar neredeyse Ermenistan’ın devlet bütçesine tekabül etmektedir.(1) Rusya kendi dış politika stratejisini uygulayarak, bölgede dengenin oluşması için Ermenistan’ı Azerbaycan’a karşı desteklemekte ve savunması için gerekli askeri yardımı yapmaktadır. Bu şekilde statükonun Ermenistan’ın zararına, Azerbaycan’ın yararına değişmesini engellemektedir. Bu gelişmeler sonucunda silahlanmanın anlamsız olduğunu Bakü görememekte ve yaşadığı Güvenlik ikilemini anlayamamaktadır. Bu politikanın Rusya’nın yararına olduğu, her geçen gün Moskova’nın bölgede şekillendirici gücünün, askeri ve siyasi ağrılığını arttırdığını anlaması gerekir. Bu gün Kafkasya’da Rusya’nın askeri ağırlığına karşı hiçbir güç bulunmamaktadır.
Bugüne geldiğimizde, 2013 yılı itibari ile Ermenistan ekonomik olarak daha kötü bir duruma sürüklenmektedir. Fırsattan çok iyi istifade eden Rusya bu ülkede ağırlığını ekonomik yardımlarla ve yatırımlarla daha da artırmaktadır. Moskova desteğinin devam edebilmesi için “Avrasya Birliği”ne Ermenistan’ın girmesini ön şart olarak Erivan’ın önüne koymaktadır.(2) Ablukada olan Ermenistan bu politikalar neticesinde mecbur kalacak ve adeta Rusya’nın bir eyaletine dönüşecektir. Bu durumda Ermenistan’ın Dağlık Karabağ üzerindeki iddialarından vazgeçmesi hiçbir zaman mümkün olmayacaktır. Ermenistan bugün bile Rusya’nın Gümrük Birliği’ne katılmasıyla ilgili sorulara “Bizim aramızda sınır yoktur, hangi Gümrük Birliğinden söz ediliyor?” şeklinde cevap vermektedir.(3) Bugün İran, AB ve ABD ile ilişkiler ve Ermeni diasporasının maddi yardımlarıyla Erivan’ın dış politika bir miktar özerklik alanı oluşturabildiğini söyleyebiliriz. Ancak bu durum uzun süre bu şekilde devam etmeyecektir. İlk şart olarak Ermenistan ekonomisinin iyileşmesi ve istihdamın artırılması gerekmektedir.
Avrupa Birliği Başkan yardımcısı Stephan Fule’nin 2013 Mayıs’ının ilk günlerinde Azerbaycan’a bir ziyaret gerçekleştirmiştir. Ziyaret esnasında 2013 yılının sonunda Ermenistan ve diğer Şark Taraftarlık projesinin üye ülkeleri ile “Ortaklık Anlaşması” imzalanmasını beklendiğini söylemiştir.(4) Ayrıca Brüksel anlaşmayı imzalayan ülkelerin AB’nin alternatifi olan başka bir birliğe katılmasının mümkün olmadığının altını çizmiştir. Bu belgenin imzalanması sırasında en çok ikilem yaşayan eski Sovyetler Birliği ülkeleri Ukrayna ve Ermenistan’dır. İkilemin nedeni ekonomik açıdan “Gümrük Birliği” veya “Avrasya Birliği”nin daha çekici görünmesidir. Fakat AB’nin imzalanan bu antlaşma sonucu Ermenistan’a ekonomi yardım paketi sunması beklenmektedir. Yine de bu paketle Ermenistan ekonomisini kurtaramayacaklardır.
Ermenistan’da siyasi eliti ne kadar Rusya ile işbirliği içinde olsa da eski Sovyet kuruluşuna benzer bir biçimde Rusya ile yeniden birleşmeyi istememektedir. Rusya ve İran ile oluşturulan ilişkiler taktiksel ilişkiler olarak değerlendirilmektedir. Böylelikle Ermenistan’ın dış politikası değerlendirilirken dikkate alınması gereken çok önemli noktadır.
Türkiye-Ermenistan Sınırının Açılması Görüşmelerinin İkinci Raundu
2013-2015 yıllarında Kafkasya’da Rusya’ya bağlı olan gelişmeleri değerlendirdiğimiz zaman Ermenistan ve Türkiye arasında sınırların açılması ilgili görüşmelere başlanmasının önemini vurgulamak gerekmektedir. Azerbaycan’ın da aynı zamanda bu sürece dâhil edilmesi, sürecin daha verimli sonuçlanmasına yardımcı olacaktır. Azerbaycan’a durumun 4-5 yıl öncesinden daha farklı olduğu anlatılmalı, Rusya’nın bölgede yeniden genişleme politikasını izlemesi engellenmelidir. Statükonun değiştirilmesinin çok önemli olduğunu, bunun sonucunda Azerbaycan ve bölgenin faydalı sonuçlar elde edeceği gösterilmelidir.
Ermenistan’la başlayan yeni görüşmelerde Dağlık Karabağ çevresindeki Azerbaycan rayonlarından çekilmesi gerekliliği, bununla sınırların açılması sonucunda ekonomik olarak ablukadan kurtulacağının mümkün olduğu ve kendi devlet egemenliğini garanti altına alabileceği konusunda Erivan ikna edilmelidir. Sınırın açılmasının Doğu-Batı hattında yeni bir ticari yol oluşturacağını ve Ermenistan’ın bölgesel işbirliklerine dâhil edileceği sözünün verilmesi çok önemlidir. Dağlık Karabağ’da yaşayan Ermenilere ekonomik durumun olumlu etkileneceğini göstermek gereklidir. Sadece bu şekilde Ermenistan ekonomisinin çökmesi engellenebilir ve Rusya’nın projesi Avrasya Birliği’ne katılmama konusunda özerk davranması sağlanabilir.
Görüşmelerin bu detaylarla yürütülmesi görüşmelerin olumlu sonuçlanmasını sağlayabilir. Bölgesel işbirliği modellerinin geliştirilmesi Türkiye’nin ekonomik büyümesine de yardımcı olabilir. Güney Kafkasya’nın Batı-Doğu arasında ipek yolunun tamamlanması, güvenli bir hattın oluşmasına yardımcı olur.
Dağlık Karabağ Sorunu
Yirmi yıldan fazladır devam eden ve her an iki devlet arasında yeniden çatışma ihtimali olan Dağlık Karabağ sorununun çözümü için Azerbaycan, Türkiye, Ermenistan ve AB’nin birlikte çalışması çok önemlidir. AB güvenlik hattının Güney Kafkasya’da oluşturulması açısından bu durum çok önemlidir. Madrid prensipleri üzerinden devam eden Dağlık Karabağ görüşmeleri, AGİT Minsk grubu tarafından yönlendirilmekte ve Dağlık Karabağ’ın statüsü belirlenene kadar Yukarı Karabağ bölgesindeki beş rayonun Azerbaycan’a geri verilmesi iki rayonun BM yönetimine verilmesini gerektirmektedir. Son dönemde Madrid prensipleri taraflar arasında karşılıklı kabul edilmesine rağmen, Ermenistan her fırsatta süreci uzatmaya çalışmaktadır. Azerbaycan ile Ermenistan arasında bu konularla ilgili bir yakınlaşma olduğu zaman Rusya faktörü görünen ve görünmeyen yöntemlerle süreci daha da uzatmaktadır. Ermenistan ve Azerbaycan’da 2013 cumhurbaşkanlığı seçim yılı olduğundan iki taraf arasındaki görüşmeler durdurulmuştur. 2012 yılında Rusya tarafından ortaya atılan “Gümrük Birliği” ve akabinde “Avrasya Birliği” projeleri Ermenistan ve Azerbaycan’ı zor durumda bırakmıştır. Ermenistan ile AB ve Türkiye arasında bir gelişme yaşanmadığı takdirde, Ermenistan 2015 yılında büyük olasılıkla Avrasya Birliği’ne katılacaktır.
ABD dışişleri bakanı John Kerry Yukarı Karabağ sorunu, AGİT Minsk grubu ve Türkiye ile ilgili son açıklamasında “Türkiye’nin Yukarı Karabağ sorununun çözümünde rolünün artırılmasının önemini kaydederek” 2015 yılı öncesi Türkiye’nin Güney Kafkasya ile ilgili kapsamlı bir yaklaşım hazırlaması gerektiğinin mesajlarını vermiştir.(5) Türkiye’nin 2013 itibariyle AGİT’in Minsk grubu üyesi olma ihtimali bulunmamaktadır. Ne Rusya ne Fransa ne de Ermenistan buna isteklidir. Fakat Türkiye Ermenistan’la sınırların açılması konusunu Dağlık Karabağ’ı da bu sürece dâhil ederek, bir proje çizebilirse olumlu sonuçlara ulaşabilir.
“Ermeni Sorunu” ve Ermeni Diasporası
Türkiye’de ve dünyada Ermeniler 2015 yılında “Ermeni Sorunu”nun çözülmesini beklemektedir. Diğer taraftan Azerbaycan Türkiye’deki bu süreçten rahatsız olan taraftır. Son zamanlarda Azerbaycan Devlet Petrol Şirketi’nin (SOCAR) Türkiye’de Star Holdingi, Star gazetesini ve Kanal24’ü satın alması bu rahatsızlıktan dolayı Türk kamuoyu ile direk bağlantı kurma isteğinin bir belirtisi olarak yorumlanabilir.(6) Tarafların rahatsızlığını azaltmak için Türk dış politikasında yeni bir kavram hazırlanması, “Sınırların Açılması”, “Dağlık Karabağ” ve “Ermeni Soykırım iddiaları” başlıklı üç sorunu birlikte değerlendirerek çözüme ulaştırması gerekmektedir.
Ermeni Diasporası ile çözülen sorun, Ermenistan-Türkiye ilişkilerine ve Ermenistan’ın Dağlık Karabağ sorunu üzerinde tutumunun yumuşamasına olumlu yansıyacaktır. Ermeni diasporasının Ermenistan için yakacağı yeşil ışık Erivan için çok önemlidir. Ermenistan’ın Rusya’dan gelen baskıya karşı Ermeni diasporasının desteğini görmesi, dış politikada Moskova’dan özerkleşmesine yardımcı olacaktır. Bu gün Ermeni Diasporası ve Rusya’nın Türkiye ve Azerbaycan konusunda ortak çıkarları vardır. Türkiye bu iki grubun ittifakını bozduktan sonra hem Ermenistan’ın dış politika özerkliğini kazanmasını sağlayacak hem de Ermeni diasporasını kendi tarafına çekmiş olacaktır.
Sonuç olarak değerlendirdiğimizde, Ermeni diasporası ve Rusya ittifakının önüne geçmek veya onların ayrışmasını sağlamak Güney Kafkasya’da ve Türkiye-Ermenistan ilişkilerinde barış için önemli bir anahtar olacaktır. Türkiye’nin Güney Kafkasya ipek yolunun gelişmesinde üst düzey çaba ortaya koyması ve kontrol etmesi Doğu-Batı ekseninde ekonomik köprü rolünün artmasına ve Kafkasya-Orta Asya hattına açılmasına fayda sağlayacaktır.
Bir yanıt yazın