Reyhanlı'dan İzlenimler

Feyyat Özyazar - image001125

Feyyat Özyazar

ORSAM Danışma Kurulu Üyesi

Gazeteci

Reyhanlı Belediyesi güneyi, İlçe Emniyet Binası’na batı tarafından 100 metre mesafede Suriyeli sığınmacıların yaşadığı evlerin ve namaz kıldıkları caminin kuzey tarafı, bomba yüklü olan ilk araç burada patladı.

Belediyenin arka kısmı, patlamanın olduğu yer, her perşembe semt pazarı olarak kullanılan “dört yol çatı” dediğimiz mevki. Araç, belediyenin güney bölgesinde bulunan elektrik trafosunun altına yerleştirilmiş durumdaydı.

Bu bölgede fotoğrafçı, berber, zücaciye, hediyelik eşya, bakkal, tavukçu, kuaför, mühendislik bürosu, kadın giyim mağazası, emlakçı ve pastane var. İnfilak eden araç bu iş yerlerinin tam karşısına yerleştirilmiştir. Aynı sokakta seyyar satıcılar, ticari araçlar ve özel araçlar var. Yan tarafında ise şehir merkezinden, Yenişehir Mahallesi bölgesine giden Atatürk Caddesi yani Antakya yolu var. Bu yol güzargahda her meslekten esnaflar, iş yerleri ve bürolar bulunmakta. Ayrıca Atatürk Caddesi üzerinde de çoğunlukla Suriyeli kiracıların yaşadığı apartman ve müstakil evler var.

Burada altı çizilerek ve tekrar tekrar okunması gereken bir hususu sizlerle paylaşmak isterim. İlk patlamanın bulunduğu bölgeye Suriye’nin İdlib İli’nden ve ilçelerinden göç eden insanlar yerleşmiş. Kişisel görüşüm patlamada İdliblilerin hedef alındığı yönünde. Çünkü bu bölgede yaralanan ve ölen Suriyeliler İdlib bölgesinden gelen insanlardır. Tabi ki Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları da bu patlamada ölmüşler, yaralanmışlar ve sakat kalmışlardır. Hala yoğun bakımda olan ve uzun süre tedavi altında olacak insanlar vardır.

Bu bölgedeki patlama sonucunda ölen insan sayısını tam olarak bilmiyorum. Ancak sorduğum kadarı ile 10 kişi olabilir. Bunların 2’si Suriye uyruklu diğerleri ise Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları. Yaralı sayısı ise bir hayli fazla.

Patlamanın olduğu yere yakın mesafedeki iş yerleri, meskenler tamamen yıkıldı. Bir bölümü oturulamaz hale geldi, bir bölümü ise yarı hasarlı. Atatürk Caddesi’nin yaklaşık 500 metrelik kısmı da cam patlaması, raf düşmesi ve eşya devrilmesi sonucu hasarlı iş yerleri ve hasarlı evler ile dolu. Bu çevrede en azından 300 m2’lik bir alandan bulunan evlerin camları kırıldı, kapıları ve pencereleri düştü.

İkinci patlamanın olduğu bölge, Reyhanlı’nın tam orta yerindeki PTT binasının önüdür. PTT’nin sağında ve solunda iş hanları, Halk Bankası, ticari yazıhaneler ve dershane var.

Bu bölgede tam bir katliam yaşandı. İlk patlama ile ikinci patlama arasında 5 dakikalık bir zaman var. Ben şehir merkezinde PTT binasına yaklaşık 300 metre uzaklıkta, bir kahvehanede oturuyordum. Saat 13.00’di. Patlama olduğunda, etrafta bulunan iş yerlerinin camları oturduğum kahvehaneye kadar geldi. Oturduğum yerin balkon kısmı şarapnel ve cam çerçeve parçaları ile doldu. Hafif yaralanmalar yaşandı. O bölge ucuz atlattı, ancak çarşı merkezi tamamen hasar gördü.

PTT binası Atatürk Caddesi’nin başladığı yerde. Yan tarafında Cumhuriyet Caddesi, diğer tarafında Kanatlı Caddesi, eski belediye binası, şehir göbeği, belediye pasajı, her meslekten dükkanlar ve çarşı camisi bulunmakta. Bu bölgenin tamamında maddi hasar var. Yine en azından 300 m2’lik bir alanda patlamadan dolayı evlerde hasarlar oluştu. Bazı evlerde çatılar çöktü, bazılarında ise balkonlar hasar gördü. Kırılan camın haddi hesabı yok. Esnaf büyük ölçüde zarar gördü.

İkinci Patlama’da Ölüm Sebepleri:

Birinci sebep: Birinci patlamada aracın bırakıldığı yerin geniş bir cadde olmasına karşın ikinci patlamada aracın bırakıldığı yer kaldırımlar dahil en fazla 20 metrelik dar bir cadde. PTT binası ile karşısındaki, sağındaki, solundaki iş hanları bitişik ve nizami olarak yapılan inşaatlardır. Bu dar alanda patlama olunca hem yankılanma çok oldu hem de meskûn yerlerdeki zarar.

İkinci sebep: Birinci patlamanın belediye binasının yanında olması nedeniyle, şehir merkezindeki insanları hem korkuttu hem de meraklandırdı. Çoğu insan aracına, motosikletine atlayıp belediye önüne gitmek üzere yola koyuldu. Ancak PTT önündeki yığılma caddenin tıkamasına sebep oldu. İşte ne olduysa o anda oldu.

Belki de bu şekilde planlanmıştı patlama. Taksiciler, motosikletliler, iş yerlerinden çıkan insanlar, yakın yerdeki kahvehane müşterileri, dershane öğrencileri ve banka önündeki bankamatikte bekleyenler… Bütün bu kalabalık yaklaşık 100 metrelik bir alanda sıkışmıştı ve bomba yüklü araç tam ortalarındaydı. Tıkanan trafik ve dolup taşan kaldırımlar, bu bölgede çok ölümlü bir faciaya sebep oldu.

Bu patlamada ölü sayısı birinciye nazaran daha fazlaydı ve iki yüze yakında yaralanan oldu. Yıkılan, yanan iş yerlerinin sayısı ise yüzlerce. Yine dikkat çeken ve üzerinde durulması gereken iki husus var;

Birincisi bölgede çok fazla işyeri var ve burada oturan insanların %90’ı Suriye’nin İdlib bölgesinden.

İkincisi ise cumartesi gününün seçilmiş olması. Bu plan-programı yapan ve cinayetleri işleyen cani insanlar, cumartesinin bir tatil günü olduğunu bilmiyorlar mıydı? Biliyorlardı. Eğer patlama bir mesai gününde olsaydı Reyhanlı için ikinci bir “Hiroşima” diyebilirdik. Çünkü gerek belediye personeli gerek bankalarda çalışan ve işi olan insanlar gerek emniyet, hemen emniyetin yanındaki anaokulu, esnaflar, market, iş yerleri ve semt pazarı derken tam bir facia olurdu. İkinci patlamanın olduğu PTT binası, Halk Bankası’nda bir maaş günü ya da bir mesai günü olsaydı binlerce insan ölebilirdi.

PTT önündeki patlamadan en fazla tır nakliyat şirketleri zarar gördü. Ölümler bu şirketlerin yazıhanelerinde oldu. Acaba diyorum, bu tırcılar RO-RO seferi yaptıkları için mi bu bölge seçildi? Tırcılar, nakliye şirketleri bilerek mi hedef alındı. Bu da bir dikkat noktasıdır.

Reyhanlı’da ortalama 60 bine yakın Suriyeli var, bunların %75’i İdlib bölgesinden, diğerleri Halep, Hama, Humus, Şam ve Lazkiye bölgelerinden.

Reyhanlı ilçesinde Suriye’ye özgü yemekleri, ekmekleri ve tatlı çeşitleri yapan onlarca lokanta var. Ayrıca burada sarraf, telefoncu, ikinci el ev araç gereçleri satan, ticari taksi ve kamyonet çalıştıranlar var. Seyyar el arabaları ile ekmeğini kazanan onlarca insan var. El arabası dahi alamayacak derecede olup, ellerinde karton ya da poşet ile kahve, çay, sigara, zahter, simit, poğaça, börek, lokum ve helva satanlar var. Hiçbir şeyi olmayıp, hamallık yapanlar, kahvehanelerde işçilik yapanlar, lokantalarda çalışanlar ve tarlalara tarım işçisi olarak gidenler var.

Aralarında ev kirası olarak dayalı döşeli ev kiralayıp ayda 1500 lira verenler vardı. Gecekondu bölgelerinde 200-300 lira arasında evlerde oturanlarda. Lüks marketlerden, semt manavlarından en güzel sebzeyi, meyveyi alanlar vardı ve semt pazarlarının bitiminde çöplerden dökülen sebze ve meyveleri toplayanlarda.

Kimse yok mu, Ufuk-Der (Reyhanlı Ufuk Eğitim Derneği), İHH (İnsan Hak ve Hürriyetleri İnsani Yardım Vakfı) ve Suriye’ye ait El Selam el İttihad ve El Arabit el Huvviyye adı altında halka para, gıda, giyim, buzdolabı ve battaniye yardımı yapan kuruluşlardan yardım dileyenler, bu yardımlardan yararlanabilmek için her gün kuyruklara gidenler de vardı.

Ortadoğu ülkelerinden ve Avrupa’da yaşayan Ortadoğulu ve Müslüman ülkelerin insanlarının topladığı yardımlar Reyhanlı’daki bazı Suriyelilere gelmekte. Bu Suriyeliler de bu yardımları hem Reyhanlı’da oturanlara hem de Bab el Hava’daki ve Atma bölgesindeki çadırkentlere gönderiliyorlardı. Ancak adil olmayan bir dağıtım yapıldığından, tepki gösteren, isyan eden ve feryat eden Suriyelilerde vardı

Suriye’den aç sefil gelip, Reyhanlı’da milyon dolarlara sahip olanlar vardı. Suriyeliler birbirlerini tanıyor ve yardımlar geldikten sonra lüks evlerde oturmaya başlayan, lüks arabalar alan hemşerilerini görüyorlardı. Kısacası zulümden kaçan Suriyeliler birbirlerine Reyhanlı’da zulüm ediyorlardı. Gelen yardımları herkes kendi yandaşına, kendi akrabasına ya da köylüsüne veriyor ve diğerlerine sıra gelmiyordu. Yani paylaşımda haksız, insanlık dışı bir uygulama vardı.

Kapı kapı ekmek dilenen, sebze dilenen Suriyeliler gördüm. Yenişehir’de gece yarılarına kadar cafelerde, lokantalarda oturanlar gördüm. Nargile içen kızlar, kadınlar gördüm. Aynı muhitte o arta kalan ekmekleri, dökülecek yemekleri almak için sıra bekleyen Suriyeliler gördüm.

Ayda 200 lira ev kirası, 60 lira elektrik, su parası verip de günde 15 liraya çalışan insanlar gördüm. Tek gözlü odada 5 çocuğuyla yaşayanlar vardı. Bir dairede 3-4 aile yaklaşık 25 kişinin yaşadığı evler gördüm. 3 kişinin yaşadığı lüks döşeli, geniş daireler gördüm.

Patlama öncesi ve sonrası Reyhanlı’dan siyasi izlenimler

11 Mayıs 2013’den bir hafta önce çoğunluğu CHP, MHP ve bir kısmı da AK Parti’lilerden oluşan Reyhanlılılar “Reyhanlı’da Suriyeli istemiyoruz” diye kısa bir yürüyüş yaptı. Bazı Suriyeliler tartaklandı, bazı araçlara zarar verdiler. Suriyeliler zorunlu olmadıkça sokağa çıkmıyor, şehre inmiyordu. Bu patlamada az Suriyelinin ölmesi de bundan kaynaklandı. Ancak muhalefet partileri bunu Reyhanlı’ya gelen kendi parti mensuplarına doğru olarak yansıtmadılar. Örneğin ben CHP heyeti Reyhanlı’ya geldiğinde, kendi ailemizin taziye çadırında CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Genel Başkan Yardımcısı Nihat Matkap, Milletvekili Hasan Akgöl, Milletvekili Refik Eryılmaz ve eski Milletvekili Fuat Çay’ı gördüm. Partinin il yöneticileri, ilçe yöneticileri vardı. Konuşmalarını basın mensupları çekiyordu, kendilerine verilen bilgiler, edindikleri izlenimler farklıydı. Konuşmaları gerçekle bağdaşmıyordu. Zira patlamadan bir hafta önce yapılan yürüyüşün Suriyelileri korkuttuğu, endişeye düşürdüğü bu nedenle az Suriyeli şahsın ve az aracın hasar gördüğü aktarılmamıştı veya aktarılmış ama onlar tarafından dile getirilmiyordu. Aynı şekilde MHP’de benzer bir açıklama yaptı. Onlara da yürüyüşten bahsedilmemiş veya onların işine gelmediğinden gündeme getirmemişlerdi.

Olay vahim! Patlama insanlık dışı, acı lanetlenecek türden. Suriyeliler arasında Esad yanlıları da var, hiçbir şeyi umursamayan, varlıklı olduklarından her yerde yaşayabilecek, duyarsız insanlar da. Bütün Suriyelilerin eşit tutulması, aynı kefeye konup, zan altında kalmaları bu acı olaylar kadar vahim.

Reyhanlı’da bazı şahısların ve siyasi partilerin bir bölümünün işin önemini, ciddiyetini kavramayan veya bildiği halde aldırış etmeyen, acımasız, imanı zayıf. İşte bu karmaşık tabloda, Reyhanlı’da yaşayan Suriyeliler hedef gösterilmiş, Reyhanlı halkı görüş olarak ikiye bölünmüştür. Suriyelilere acıyıp ekmek veren, işveren, gizlice yardım eden aileler var. Reyhanlı’da Suriyeliler taşlandı, hakaret gördü, aşağılandı, tehdit edildi. Aynı Reyhanlı’da Suriyeliler ağırlandı, ikram gördü. Dostluklar edinildi, bazı aileler Suriyelilerden kız aldı. Akrabalık bağları genişledi, kuvvetlendi. Bazıları da nefretle karşıladı bu manzarayı. Böyle bir çelişki var.

İleride seçim zamanında malzeme olarak kullanılacak bu ikiye bölünme ve ayrışma ile Reyhanlı’yı büyük bir rahatsızlık bekliyor. 2014 yılındaki yerel seçimler huzursuz geçecek.

Patlama öncesinde başlamıştı Suriyelilerin Reyhanlı’dan göçü ve şimdide devam ediyor. Zenginler Türkiye’nin her tarafına, fakirler ise kendi ülkelerine. Reyhanlı’da kalanlar da evlerine kapanmış, güvendikleri, samimi oldukları komşuları aracılığı ile ekmek aldırıyor, gıda maddesi aldırıyor ve cezaevi hayatı yaşıyorlar şu anda. Devletin, hükümetin alacağı kararları bekliyorlar. Neticeye göre hareket edecekler. Ya Türkiye’nin bir başka bölgesine ya da Suriye’ye göç olacak. Onlarda Reyhanlı’nın ikiye bölündüğünün farkında. Zira bir komşuları onlara iyi davranırken, diğer bir komşuları da ya yüz çevirmiş ya da küfür ediyor. Türkçe bilmeseler de hissediyorlar.

Kısacası ilk gelişlerinde acıdığımız, kapılarımızı açtığımız, sevgilerini kazandığımız insanlar bizden nefret etmeye başladı, biz de bu insanlardan nefret etmeye başladık. Tabii ki bunları bir kısım için söylüyorum. Acıyanlar, Suriyelilerin hallerine ağlayanlarda var.

Bir Suriyeli şunları söyledi; “Siz iki bombadan sarsıldınız, perişan oldunuz. Şok oldunuz, kendinizi kaybettiniz. Biz ise her gün onlarca bomba ile yanıyorduk. Yüzlerce ölü ile karşılaşıyorduk. Bu kadar sarsılmadık. Bizi kendi devletimiz bombalıyordu, sizi ise bilinmeyen bir örgüt bombalıyor. Acınız büyük haklısınız ama halkınızın bir kısmı da bu meseleyi Suriyeliler açısından abartmış durumda”.

Patlama sırasında ve sonrasında yaşadıklarım

Reyhanlı benim ilçem, benim memleketim. İnsanları benim dostum, akrabam, hemşerim, her şeyim.

Bir anda şehrin dumanlar içinde olması, yanması, insanların feryatları ister istemez beni şok etti. Üzüldüm, gözyaşı döktüm.

Patlama anında şehir merkezinden eve doğru gidiyordum. Eşimden bir telefon geldi. Kızım dershanede idi. İkinci patlamanın olduğu PTT binasının karşısındaki dershanede. “Git kızımı bul!” dedi.

PTT önüne geldiğimde, 100 metrelik o alanda cesetler vardı. Arabalar, dükkanlar yanıyordu. Dershane yok olmuştu. Giriş kapısı, penceresi ve çatısı uçmuş, içeriden alevler yükseliyordu. Orada en azından 150 öğrenci vardı. Kızım da aralarında idi.

İçeri girmem için ne bir kapı kalmıştı ne merdiven. Her yer alevler içinde idi. Dumanlar vardı. Ben hem cesetlere bakıyor hem de sağa sola koşan insanlar arasında kızımı arıyordum Ama yoktu. Bir saat sonra ikinci bir telefon geldi. Kızımı öğrenci velilerinden biri hastaneye götürmüş. Reyhanlı Hastanesi’nde yer bulamayınca en yakın hastane olan Kırıkhan’a gitmişler. Orada biraz daha yıkıldım. Ağlamaya başladım, elim ayağım tutmaz olmuştu.

Saat 15.30 sularındaydı evime döndüm. Çocuğum hafif yaralıydı. Ellerini cam parçaları nedeniyle yaralamıştı. Korku ve şok etkisi de vardı ama sağ salim eve döndü.

Mahalleye geldiğimde akrabalarımdan 2 kişinin ve aşiret bazında uzak akrabalardan da 6 kişinin öldüğünü öğrendim. 8 cenazemiz vardı. Yakın komşuların, arkadaşlarımın çocukları, yeğenleri derken 20’ye yakın cenazeye iştirak ettim.

Reyhanlı Asri Mezarlığı ana baba günüydü. Bir yandan mezarlar açılıyor, bir yandan da insanlar gömülüyordu. Yan yana gömülenler, feryatlar, ağıtlar, gözyaşı arasında bir dram vardı. Taziye ziyaretine evimize gelenler yeni ölüm haberleri getiriyordu.

14 Mayıs’ta PTT yakınlarında 3 ceset çıkmış. Patlama anında rögar kapağı uçmuş. O kargaşa ve panik içinde 3 vatandaş rögarın içine düşmüşler. Bir başka vatandaş da rögar kapağını açık görünce kimse düşmesin diye kapağı iterek kapatmış. Düşenleri görmemiş. O insanlarda orada kalmış ve ölmüşler. Patlamadan 3 gün sonra bulundular.

Feyyat Özyazar - mkelyazilari22

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir