Dlawer Ala’Aldeen
Başkan, Middle East Research Institute, Erbil.
Ortadoğu’da çok önemli ve aynı zamanda uluslararası arenada da yankı bulan birçok güncel gelişme yaşanmaktadır. Bu sıcak konular arasında teröre karşı savaş, Bağdat’taki hükümet değişikliği ve Irak’taki ABD askeri müdahalesi ve bölgedeki ABD yönetiminin politikalarında olası değişiklikler yer almaktadır. Öte yandan, Iraklılar, biri IŞİD ile savaş diğeri de Bağdat’ta devam eden yeni hükümet kurma çabaları olmak üzere bitmek bilmeyen bir dizi kriz ile uğraşmakla meşguldür. Irak’ta bu krizler, başarısız bir siyasi süreç ile şu anda bölünmüş ve çözülmenin eşiğinde duran işlevsiz hale gelmiş bir devletle aşılmaya çalışılmaktadır.
Haydar El-Abadi sonraki kabineyi oluşturması için Cumhurbaşkanı tarafından aday gösterilmiş ve görevlendirilmiştir. 10 Eylül’e kadar, herkesin güvenini kazanılması ve parlamentodaki güvenoyu yoklamasının gerçekleşmesinden önce Şiiler, Sünniler ve Kürtler ile her türlü anlaşmayı imzalamak zorundadır. Bu uzun bir süreç olacağı gibi kesin ya da garantili bir süreç de değildir. Belirlenmiş tarihten önce hükümeti kurması için hem ABD hem de İran Abadi’ye yoğun baskılar yapmaktadır. ABD, siyasi çözümün önünde en büyük engel olan Maliki’nin egale edilmesinde yardımcı olmuştur. Aslında ABD, IŞİD’e karşı Irak’a verdiği askeri desteği Maliki’nin tasfiye edilmesi karşılığında yapmıştır. Abadi ise hükümetin kurulması için yoğun bir uğraş içindedir ve görevlendirildiğinden beri dinlenmeden 7/24 çalışmaktadır. Bakanlık pozisyonları için gruplardan adaylarını derhal belirlemesini istemiştir ama bu çok iyimser bir adımdır. Seçenek bile olmayan başarısızlık durumu tüm paydaşlar için felaketle sonuçlanacaktır, fakat yine de gerçek bir ihtimal olarak karşımıza çıkmaktadır. Ülkede hem sürecin başarısız olmasını sağlamak için çalışanlar bulunmakta hem de Şiiler, Sünniler ve Kürtler bir araya gelmelerini imkansız hale getiren sert önkoşullar öne sürülmektedir.
Şimdiye kadar, müzakereler nispeten iyi ilerlemiştir. Fakat Abadi henüz zorlu ayrıntılara girmemiş ve sadece ana engelleri yıkmaya çalışmıştır. Eğer kurulmak istenen hükümet ulusal birlik hükümeti olacak ise Abadi’nin imkansızı başararak uzlaşmaz çıkarları bir araya getirmesi ve herkesi memnun etmesi gerekmektedir. Abadi’nin yakın olduğu Kanun Devleti Koalisyonu ve Ulusal İttifak siyasi uzlaşmada aslan payını talep edeceklerdir. Bu aktörler birleşik olmadıkları gibi tatmin edilmeleri kolay da değildir. Fakat daha zorlu olan görev Sünnilerin masaya oturmasıdır. Sünnilerin en zayıf taraf olduğu, güç tabanları IŞİD tarafından işgal edilmiş ve yardıma çaresiz bir şekilde muhtaç oldukları düşünülebilir. Ancak bugün Sünnilerin elleri hiç olmadığı kadar güçlüdür. IŞİD’in yenilgiye uğratılması ve Sünni üçgeninde bulunan büyük kentlerin IŞİD’den alınması Sünnilerin aktif katılımını gerektirmektedir. Ayrıca, Sünnilerin siyasi ve aşiret liderleri Bağdat tarafından kucaklanmalı, rehabilite edilmeli, mali ve askeri olarak desteklenmelidir. Diğer taraftan Sünniler, Şii çoğunluğun dikta ettiği mezhepsel bir yönetimi daha fazla kabul etmeyeceklerdir.
Kürtler Irak’a olan inançlarını kaybetmiş olmaları ve bir daha Bağdat’a geri gitmek zorunda kalmamayı dilemelerine rağmen gereklilik veya seçenek eksikliği yüzünden Bağdat ile birlikte hareket etmek zorunda kalmaktadırlar. Kürtler, hem merkezi hükümetin terörle savaş sırasında insanları açlığa ve Peşmergeyi mali kaynaklardan yoksun bırakmasını hem de insanlar katledilirken, soykırımla karşı karşıya kalan dini azınlıklar ve temel ihtiyaçları artan yerinden edilmiş insanlar için Kürdistan bölgesine yardımların ulaşmasını engellemelerini anlamamaktadırlar. Eğer ABD hava saldırısı ve uluslararası destek olmasaydı, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) IŞİD ilerlemesini durdurması ve ülke içinde yerlerinden olmuş kişilere (internally displaced people – IDP’ler) yardım götürmesi son derece zor olurdu. Her durumda, Kürtler masaya oturmuş ve Bağdat’taki siyasi sürece ciddi bir yatırım yapmıştır.
Kürtler, ellerinde tuttukları Bağdat’taki cumhurbaşkanlığı sayesinde Maliki’nin başbakanlığını üçüncü döneme uzatmasına engel oldular. Kürt siyasi partileri Abadi ile müzakerelere ciddi bir şekilde katılmaktadırlar. Kürtlerin gündeminde bazıları Abadi’nin gücünün ötesine geçen uzun talep ve önkoşul listesi bulunmaktadır. Kürtler, hem Ulusal İttifak’tan hem de İran ve ABD’den, Abadi’nin yeni bir Maliki olmayacağına yönelik garanti istemekteler. Ayrıca Kürtler, yeni başbakanın bütçe ve maaşların siyasi rakiplerini cezalandırmak için siyasi bir araç olarak kullanabilecek durumda olmayacağından, petrol ve gaz konularında Şehristani’nin politikalarının tekrarlamayacağından, orta zemin ve dostane düzenlemelere ulaşılması için çalışacağından emin olmak istemekteler. Kürtler yeni başbakanın anayasanın maddelerinin uygulanmasında seçici bir üslup kullanmayacağından ve 140. Madde ile samimi bir şekilde ilgileneceğinden emin olmak istemekteler. 140. Madde, Haziran ayında mevzileri düşen Irak Ordusu’nun çekilmesini müteakiben Kürtlerin kontrolüne geçen tartışmalı bölgelerle ilgili anayasa maddesidir.
Kısacası, Kürtler Irak sınırları içinde daha fazla egemenlik istemektedir. Kendi ekonomileri, hava sahası, uluslararası ilişkileri ve güvenlik konusunda özerk karar verme yetkilerini tesis etmeyi amaçlamaktadırlar. Aksi takdirde, Irak’ın yeniden inşası ve savunmasız kalmaması için hiçbir neden göremiyorlar. Kürt siyasileri artan bir şekilde halktan bağımsızlık yönünde baskı görmektedir. Kürtler arasında son derece merkezi ve işlevsiz hale gelmiş bir Irak’ta gelecekleri olmadığı konusunda ikna olan siyasi liderlerin sayısı gün geçtikçe artmaktadır.
Sadece Iraklıların gündemini değil, aynı zamanda, uluslararası gündemi de işgal eden son kriz ise IŞİD’in ilerleyişidir. IŞİD tüm taraflar için varoluşsal bir tehdit oluşturmaktadır. IŞİD yayılmayı ve iki egemen devleti zayıflatmayı başarmıştır. Şimdi ise yoğun nüfuslu ve petrol kaynakları açısından zengin bölgelere yerleşmiştir. Bu nedenle de IŞİD’i yenmek kolay ve hızlı olmayacaktır. Bu amacın gerçekleştirilmesi uzun vadeli strateji ve uluslararası işbirliği ile metod ve ittifakların radikal bir şekilde gözden geçirilmesini gerektirmektedir. Eğer ABD’nin hava saldırıları ve IKBY’nin kara kuvvetlerinin ortak operasyonları model olarak alınacaksa ve IKBY-ABD işbirliği takip edilecek bir model olarak ortaya konacaksa, ABD’nin bu modeli Irak’ın ve Suriye’nin Sünni bölgelerinde de uygulaması gerekmektedir. Daha da önemlisi, IŞİD’i yenmek için bölgesel güçlerin stratejilerini gözden geçirmeleri gerekmektedir.