FRANSA ÖRNEĞİNDE SÖZDE ERMENİ SOYKIRIMINI TANIYAN ÜLKELER İÇİN ALINACAK ÖNLEMLER

Bir kez daha öfke dalgasının ardından gelen sessizlik, unutmuşluk ve geride bırakmışlığı yaşadık. Öfkeyle ayağa kalkıldı, bazen içinde yapılmaması gerekenler de olmak üzere yapıldı. Oldu, bitti. Şimdi önümüze bakalım. Hayat devam ediyor ve Fransa’nın almış olduğu karar hala önemini koruyor. Bu karara karşı uzun veya kısa vadede neler yapılabileceği konusunda gerçekten neler yapılabileceğini düşünmek gerekiyor. - image001116

2/11/2006 – Öfkeniz biraz duruldu ise Fransa’nın aldığı karara karşı neler yapılabileceğini birlikte değerlendirebilir miyiz?

Bir kez daha öfke dalgasının ardından gelen sessizlik, unutmuşluk ve geride bırakmışlığı yaşadık. Öfkeyle ayağa kalkıldı, bazen içinde yapılmaması gerekenler de olmak üzere yapıldı. Oldu, bitti. Şimdi önümüze bakalım. Hayat devam ediyor ve Fransa’nın almış olduğu karar hala önemini koruyor. Bu karara karşı uzun veya kısa vadede neler yapılabileceği konusunda gerçekten neler yapılabileceğini düşünmek gerekiyor.

Alınmış kararın, varlığımıza kastettiğini düşünürsek karar, orada olduğu sürece en etkili yollar ve stratejiler belirleyerek karşı mücadelede süreklilik sağlamak, etkili ve mantıklı bir strateji ile mücadeleye devam etmek zorunluluğu vardır.

Bu karara karşı yapılacaklarda önce avantajlı ve dezavantajlı yanlarımıza bakalım.

Dezavantajlarımız;

1. Bugüne kadar kendisini sivil toplum adıyla konumlandırmış gruplardan ve kendilerini aydın olarak tanımlayan kişilerden –konu Fransa ve Ermeniler olduğu için- bir yaklaşım ve yardım görülemiyor.

2. Siyasi otoritenin iktidar kanadı tepkileri halka, mücadeleyi askere bırakmanın otomatik alışkanlıklarını sürdürüyor. İnançları nedeniyle duruşu da net değil. (En azından yapılması gerekenler konusunda) Bu nedenle siyasi iktidar da bu konuda %100 işin içinde değil bu konuda yapılacakların devamı konusunda ekonomik boykot dışında bir fikri yok.

3. Siyasi Partiler, işlerine yarayıp yaramadığına karar vermeden kıpırdamıyorlar bile. Gösterileri bile nasıl seçimlere ve faydamıza tedavül ederiz anlayışı içinde faydalı olmaktan çok uzaklar.

4. Asker, konumu gereği doğru şeyler düşünse planlasa bile konunun hassasiyeti gereği tepkilerin içinde olamıyor.

5. Derin Devlet, her tür gücüyle bu tepkinin içinde, normal durumları, sivil girişimleri ve açık eylemleri organize etmeye alışık değil. Bu nedenle faydalı olamıyor.

6. Basın, düzenli tepkileri desteklemekle birlikte basından bir fikir ve strateji oluşturması beklenemez.

7. Dünya’nın radikal dinci akımlara karşı daha yumuşak görünen dinci grupları ve görüşleri desteklemesi nedeniyle siyasi iktidarda, Cumhuriyet kazanımlarından ve özgürlükten rahatsız bir siyasi görüşün olması.

8. Düzensiz çalışma anlayışımız ve bir projeyi takip etmekte ve devamlılık sağlamaktaki eksikliklerimiz. (Bunu bilenler Avrupalı stratejistler bu konuda da sert tepkilerin ardından kabul ve sessizlik geleceğini tahmin ediyorlar)

Bu dezavantajları görerek strateji oluşturduğuna inandığım Fransa, aldığı karardan sonra ortalığın durulmasını bekliyor. Bunun ardından yeni yaklaşımların ve ileri derecede yeni kararların gelmesi beklenebilir.

Fransa’ya, yakın tarihimizde, 1920 lerde Antep yöresinde ne aradığını, oraya neden geldiğini, bu gelişi sırasında bu bölgelerde yaşayan insanlarımızdan ne kadarını öldürdüğünü, sakat bıraktığını ve daha ne gibi zararlar verdiğini bile sorma gereği duymayan yüksek değerleri olan bir ulusuz. İşin kötü yanı bunu unutuyoruz, geçmiş sayıyoruz.

Daha beş yıl önce aldığı soykırım kararını da kısa süren tepki ve öfke patlamalarının ardından unutmuştuk. Onlar unutmuyor. Onlar bir stratejiye bağlı olarak çalışıyorlar ve gerektiği zaman yeni hamlelerini gerçekleştiriyorlar.

Bu gerçekler ışığında, avantajlarımız;

1. Toplum olarak kendimizden öylesine eminiz ve öylesine bu konuyu geçmişe gömmüşüz ve tarihçilere bırakmışız ki dışarıdan gelebilecek hiçbir etki bu savaşı körükleyemiyor.

2. Hoşgörü ve birlikte yaşama konusunda öylesine kriterler ve yaklaşımlar geliştirmişiz ki buna Avrupa Toplumlarının yasalarla belirledikleri bile ulaşamıyor.

3. Bu Coğrafyanın geleceğiyiz. Potansiyeli Amerika, Japonya kadar güçlü ve Devlet ve diplomasi gelenekleri Dünya’nın başka hiçbir ulusunda olmayacak kadar güçlü bir toplumuz. Bunu bilerek önemli bir kazanım içinde olduğumuzu fark etmeliyiz.

4. Önemli bir geçiş yolu ve çok genç dinamik bir nüfus, olağanüstü bir ordu onun yine olağanüstü özel savaş yetenekleri. Gelecek elli yılda, içeriden önemli bir parçalanma yaşanmaz ise bu bölgenin ve Dünya’nın parlayan yıldızıyız.

Ben, Fransa’nın almış olduğu karara karşı yürütülecek mücadeleyi aynı zamanda Avrupa’nın özgürlük ve demokrasi mücadelesi olarak görüyorum. Avrupa 1789 Rönesans’tan bugüne kadar özgürlük savaşı ve yaklaşımından çok şey kaybetti. Fransa’yı hala sanatın ve özgürlüğün merkezi olarak görenler yanılıyor.

Bugün Fransa, riyakarlığın ve ucuzluğun merkezidir. Son elli yılda başta moda olmak üzere yeni soluklar getirmek bir yana sermayesinden tüketmektedir. Herhangi bir nedenle Fransa’ya gidenler bunu rahatlıkla görebilirler. Sanat ve özgürlük bugün daha çok Amerika, Mezopotamya ve Uzak Doğu ekseninde gelişmekte ve dinamiğini bulmaktadır.

Bu nedenle, dün sanatın ve özgürlüğün dili olarak öğrenilen Fransızcalarınızı bugün Fransa’nın ve Avrupa’nın kurtuluşu, özgürlüğü ve demokrasi mücadelesi olarak kullanmak gerekiyor. Fransızca özgürlük şarkıları söylemenin tam zamanı.

Avrupa değerleri bugün, Avrupa’lılar tarafından –geçmişte birçok kez olduğu gibi- karanlık bir geleceğe doğru sürükleniyor. Bakmayın 12 devlete dönüşen ekonomik güçlerine tümünü toplasan bir Amerikan ekonomisi etmiyor. Demokratik hak, adalet ve özgürlük ise sömürgeci devlet alışkanlığı içinde sadece istediklerine sunuluyor..

Peki ne yapmak gerekiyor?

1. Öncelikle sivil bir platform oluşturmak gerekiyor.

2. Bu platformu her konuda uzman katılımcılarla oluşturmak, her alanda yüksek nitelikte iletişimciler ve strateji oluşturma yeteneği olanlarla kısa ve uzun vade yapılacakları belirleyerek hızlı davranmak gerekiyor. (Uzmanlık dışı katılım bu platformu bozar ve yorar. Öncelikle işe yarayacak uzmanlar girmelidir. Çevirmenler, metin yazarları, karikatüristler kısacası bu konuyu iletişim metotlarına çevirebilecek her alanda uzman)

3. Bu platformu internet ve sanal iletişim aracılığı ile kurumsal iletişim yapılanmasına dönüştürülmelidir.

4. Fransa ve Avrupa kanunlarına göre oralarda dernek, sivil tolum kuruluşu ve vakıflar oluşturulmalı ve bu kuruluşlar için taşınmazlar edinilmelidir.

5. Bu konularda oluşturulacak veri tabanı ile bilgi sivil platforma akmalı ve gelecek stratejilerin oluşmasında kullanılmalıdır.

6. Mücadeleyi Fransa ve Avrupa topraklarına taşıyabilecek stratejiler hazırlanmalıdır.

7. Mücadeleyi ülkemiz topraklarında –mümkün olan durumlarda- yapmamamız gerekiyor.

8. Savaşı açıkça ekonomik boyutlara taşımamak gerekiyor. Ekonomik yaşam savaşlarda bile sürmek zorundadır.

9. Fransa ve Avrupa ülkelerinin en zayıf yanları kamuoyları ve iletişimleridir. Teröristler ve bu ülkeden kişisel çıkar amaçlı kaçmak isteyenler bu yönü yıllardır profesyonelce kullandılar. Bu nedenle bütün iletişim bombardımanını bu yönde kurmak gerekiyor.

10. Fiili eylemlerden uzak durmak gerekiyor, özellikle ülkemiz topraklarına yaşayan kişiler, şirketler vb kimseye yan bile bakmamamız uzun vadeli mücadele açısından zorunludur. Onlara yapılabilecek her şey, en kolay şeydir ve bizim geleneklerimize yakışmaz. Bunun yerine vatandaş olarak –gereken durumlarda- sivil direniş, itaatsizlik, işlerini yavaşlatma vb eylem biçimleri gerçekleştirilebilir. Şirketlerimiz uzun vadeli yatırım planlarında bu konuyu dikkate alabilir. Stratejik iş, çözüm ve ürünlerde şirketler işbirliklerini sürdürmek zorundadır.

11. Özellikle Fransa merkezli yayın, iletişim ve medya kuruluşuna ağırlık vermek gerekiyor. (Burada derin devlete önemli şekilde iş düşüyor. Geçmişte organize eylemleri destekledikleri gibi şimdi bu yayın ve kurumlaşmayı desteklemeliler)

12. Teröristlerin yaptığını onlara karşı kullanmak için yapabiliriz. Örneğin Fransa, Belçika merkezli TV ler, dergiler, gazeteler kurulabilir. Onların bu yayınlarda fikirlere karşı ne derece sabırlı ve hoşgörülü olabilecekleri test edilebilir. Göreceksiniz ki demokrasi ve düşüncenin ifade edilebilme özgürlüğü sadece işlerine gelen konularda vardır.

13. Türkiye’de çok aktif olan internet kullanıcıları, webmasterlar vb aracılığı ile Dili Avrupa dillerinde olan web site, mail zinciri, gruplar oluşturulabilir. (Milyonlarca mail gönderilebilir. Benim hesaplarıma bir günde yüzlerce yabancı mail gelmektedir.)

Bu konuda yürütülecek çalışmaları gücüm ve uzmanlığım yettikçe koordine edebileceğim. Bu konuda tek bir lider ve merkez aramadan herkes kendi gruplarını ve liderlerini belirleyerek harekete geçme planları yapmalıdır. Her şey plana, uzun ve kısa vadeli stratejiye dayanmak zorundadır. Bu konulara danışmanlık yapacak çok sayıda stratejist Türkiye’de var.

Bunu bir insanlık ve özgürlük savaşı olarak görüyorum. Taşın altına elimi koyuyorum. Bugün bir çağrıyla bu ülke için ölebilecek yüz binler olduğunu biliyorum, ama şu an ölme anı değildir. Şu an zekice davranarak onlara anladığı dilden cevap verme anıdır. Bir gün gerektiğinde ölme hakkınızı saklı tutmalısınız.

Bu saydıklarımı yapabilecek yetenekler, kadrolar bu Coğrafya’da fazlasıyla var. Gün savaşsız fetih günüdür. Bu şölene herkesi bekliyorum. Bu konuda düşüncelerinizi ve mesajlarınızı, planları bu maile gönderebilirsiniz.

Mesleğimin bana vermiş olduğu her tür tecrübeyi bu konuda sizlerin hizmetine sunacağım.

Hepinize sevgiler sunuyorum.

Ekrem Pehlivan

Tasarımcı Danışman

Yazılarım

Bir kez daha öfke dalgasının ardından gelen sessizlik, unutmuşluk ve geride bırakmışlığı yaşadık. Öfkeyle ayağa kalkıldı, bazen içinde yapılmaması gerekenler de olmak üzere yapıldı. Oldu, bitti. Şimdi önümüze bakalım. Hayat devam ediyor ve Fransa’nın almış olduğu karar hala önemini koruyor. Bu karara karşı uzun veya kısa vadede neler yapılabileceği konusunda gerçekten neler yapılabileceğini düşünmek gerekiyor. - think tank dusunce kurulus

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir