Türk düşmanı soysuzlar, Arapçı ümmetçi yobazlar İslam dini savunucusu görüntüsü altında Türk Milleti’nin tarihi zaferlerini, tarihi kahramanlarını unutturmaya çalışıyorlar.
26 Ağustos iki tarihi olayı hatırlatır. İlki 26 Ağustos 1071 Malazgirt savaşını, diğeri de 26 Ağustos 1922 işgal güçlerine yönelik büyük taarruzu.
Büyük Taarruz (ya da Büyük Saldırı); Türk yurdunu ele geçirerek tarih sahnesinden silmek isteyen işgalci batılı güçlere karşı, Mustafa Kemal liderliğinde Türk ordusunun Yunan Krallığı kuvvetlerine karşı başlattığı genel saldırıdır. 21 Ağustos 1922’de saldırı emri verilmiş, 26 Ağustos’ta saldırı başlamış, 9 Eylül’de Türk birlikleri İzmir’e girmiş ve 18 Eylül’de de Yunan ordularının İzmir’i terk etmesiyle saldırı sona ermiştir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurulmasına temel olmuştur.
Malazgirt Meydan Savaşı; 26 Ağustos 1071 tarihinde, Büyük Selçuklu Hükümdarı Alparslan ile Bizans İmparatoru IV. Romen Diyojen arasında gerçekleşen bir savaştır. Malazgirt savaşı; Türklere Anadolu’nun kapılarında kesin zafer sağlayan son savaştır.
Malazgirt zaferi; tarihin en büyük zaferlerinden birisidir. Anadolu’da Türklerle Bizanslılar arasında iki yüzyıl süren ve 1048’deki Pasinler Savaşı’ndan sonra yapılan meydan savaşıdır.
Zafer; Bizans ordusundaki Hıristiyan Türklerin, büyük bir millî şuurla Müslüman Alp Arslan liderliğindeki Selçuklu Türklerin tarafına geçmesiyle kazanılmıştır.
Zafer; Türk-İslâm dünyasıyla Batı-Hıristiyan dünyası arasında prestij ve şeref mücadelesidir.
Zafer; milletler için soluk almak gibi bir ihtiyaç, onların törenle kutlanması ise oksijenin ciğerlere gitmesi kabilinden yaşatıcı bir sebeptir.
İslamcılar; İstanbul’un fethine odaklanırlar. İstanbul’un Fethi; zaten çökmek üzere bulunan yozlaşmış, küçülmüş bir birkaç semte mahalleye egemen devlete karşı kazanılmıştır.
Malazgirt savaşı;Anadolu topraklarını kesin olarak Türk yurdu yapan zaferdir.
Tarihi zaferleri kutlamak; hem maziye, hem de millete hizmet edenlere karşı saygı olacağı gibi gençliğin terbiyesi ve kimlik kazanması yönünden de önemlidir.
Gençlik; yıkıcı ve hain akımların tesirine karşı himayesiz bırakılmıştır. Milli kimlik, Milli tarih, Millî kültürü aşılamak sulandırılmıştır. Heyecansız ve ruhsuz kronolojik tarih öğretilmektedir. Sebep sonuç ilişkisi, yorum ve ders çıkarma algısı verilmemektedir.
Türk tarihinin emsalsiz kahramanları, tarihe yön veren zaferleri unutturuluyor.
İslam tarihi diye; Arap tarihi, hurafeleri, kahramanları, beyinlere yerleştirilmeye çalışılıyor.
İslamiyetin temel kaynağı Kur’an’daki İlahi mesaj anlatılmıyor.
Arapların liderleri, düşünürleri birer simge kahraman olarak Türk Milleti’ne şırınga ediliyor. Utanmıyorlar, pişkinlikle sırıtarak insanları ilkelleştiren zehir kusuyorlar.
Bugün yaşadıkları Anadolu coğrafyasının emsalsiz yiğitlerine sırtlarını dönüyorlar.
Bazı Amerikancı-Avrupacı kişiler de aynı hayal dünyasında. Onlar da Avrupalı düşünürleri, kahramanları dile getiriyor, örneklendirerek, onları idol olarak yansıtıyorlar.
Vatan evlatlarına; dünü unutturulurken, bugün Arap ya da Amerika-Avrupa hayranı sersemleştirilmiş robot insanlara dönüştüren anlayış telkin ediliyor.
Vatan hainleri; kahraman gibi gösterilmekte, her tarafta, yerli ve yabancılar gençliğin beynine örnek insan olarak sokulmakta, bu alçaklığın adı çağdaşlık ya da İslam’a dönüş olmaktadır.
Eski Bizans’ı diriltmek ve bunu yapmak için de Türkiye’yi kaosa sürüklemek düşüncesi ardında koşanlar, gaflet dalalet ve hıyanet içindedirler.Zaferlerin anlam ve önemini genç kuşaklara anlatmak gerekir.
Günün Sözü: Akılcılığı ve bilimi esas almayan toplumların kimliksizleşmesi kaçınılmazdır.
Bir yanıt yazın