Piyasada rakiplerinin alan genişletmesini engellemek isteyen güçlü şirketlerin bir klasiği vardır. Aynı malı farklı bir marka ile üretmek… A malı, yanında B malı… Aynı fabrikada üretilirler… Tıpkı aynı ahırın atları gibi…
Benzer bir yöntem, bazı geniş aileler tarafından kullanılmış ve kullanılmaktadır.
1970’lli yıllarda bir arkadaşım vardı. CHP üyesiydi… Babası AP’li, amcası MSP’li, ağabeyi TİP’li… Ailece inşaat işleriyle uğraşırlardı.
Dünya egemenliği peşinde koşan küresel çetelerin de başı kel değil ya… Yerel patronların ağababaları…
Müdahil oldukları ülkelerde iktidar seçenekleri söz konusu olduğunda aynı yöntemi uygular, uygulatırlar.
Bu dayatma karşısında seçmen, tam bir öğretilmiş çaresizlik kuyusundadır. A malını da alsa, B malını da alsa kazanan aynı şirkettir.
Bu arada her iki malın amigoları ve ponpon kızlar bağırmaktadır… “Malın iyisi bende… Gel vatandaş, gel…”
Küresel holding patronu ise purosunu içerken viskisini yudumlamaktadır. “Kazan-kazan” dedikleri budur işte…
O malı da seçmem, bu malı da seçmem” diyen bir kesim ise her seçim döneminde açan bir mevsim çiçeğidir. Atacakları taşın veya gitmeyecekleri sandığın her şartta topluma bir yarar getiremeyeceğini düşünemezler. Salt bireysel tatmindir bu. Sonunda “Ben onların hiçbirini seçmedim…” diyerek balkonda otururlar.
Atlar aynı ahırdan, malları markası farklı olsa da aynı holdingden… Eğer sandıkta bir tekleme olursa toparlama SEÇSİS denen hokus pokustan…
Türkiye’nin bağımsızlığını, Cumhuriyetin kazanımlarını savunması gereken Türk milleti kendi içinde yapay düşmanlıklarsa çatıştırılarak on yıllar on yıllara eklenmiştir. Çaresizlik kitlelere çare olarak ezberletilmiştir.
1980 öncesinden eski bir fotoğraf… 1980’li yılların ortalarında bir gazetede okumuştum.
Hacettepe Üniversitesi’nde derslerin başladığı bir gün… Okula iki kapıdan giriş yapılmaktadır. Sağcılar bir kapıdan solcular bir başka kapıdan… Her iki kapının önünde de görevli polisler…
Okula yeni giren bir genç iki kapının ortasında durmuş şaşkın bakınmaktadır.
Durumu gören polis seslenir, “Sağcılar bu kapıdan, solcular bu kapıdan…”
Genç şaşkın bir ifadeyle… “Ben ikisinden de değilim…” der demez polis kızgın bir sesle, “Seç birini gir ulan… Bir kapı senin için mi daha mı açacağız…”
Bugün seçmenlerin bir kısmı işte bu gence benziyor. İşin acı tarafı açılması gereken kapı küresel çeteler ve uzantıları tarafından epey önce örtülmüştür.
Eski ABD başkanlarından Roosevelt’in bir sözünü hoşgörünüze dayanarak bir kez daha hatırlatmak istiyorum.
“Siyasette hiçbir şet tesadüf değildir. Bir şey vuku buluyorsa o şeyin önceden planlandığından emin olabilirsiniz”…
Öğretilmiş çaresizlik dememiz bu sebeptendir.
Türk milleti, aralarındaki etnik, dini, siyasi ayrılıkları öteleyerek emperyalizme karşı birleşmediği sürece bu çaresizlik sürüp gidecektir. Baş düşman emperyalizm ve uzantısı her türlü işbirlikçilerdir. Hedef kanla, irfanla, devrimle kurulan Türkiye Cumhuriyeti’dir.
Yazıları posta kutunda oku