"Düşmanımın düşmanı dostumdur…"

BAŞKENT GÜNLÜĞÜ / NECDET SİVASLI

e.mail: [email protected]

 

“Düşmanımın düşmanı dostumdur…”

 

Amerika’lı gazeteci James Foley’ın IŞİD tarafından infaz edilmesi ve videosunun yayınlanması Amerika’yı IŞİD’a karşı ayağa kaldırdı. Daha önce Kuzey Irak’ta Erbil kapılarına dayanan IŞİD karşısında Kürtlere destek veren ve Musul’daki Barajı IŞİD’dan kurtaran Amerika, şimdi bu örgütü tamamen yok etme planları yapıyor.

ABD Savunma Bakanı Chuck Hagel ile Genelkurmay Başkanı Martin Dempsey baş başa verdiler ve IŞİD’ı nasıl yok edeceklerinin planlarını yaptılar. İkilinin ortak görüşünü yansıtalım:

“IŞİD ile sadece Irak’ta savaşılması yeterli olmayacaktır. Örgütün Suriye’de bulunan kısmı hedef alınmadan IŞİD yenilmiş sayılmaz. Bu nedenle bu örgütün Suriye’deki kolunun da bitirilmesi gerekiyor.”

Bu görüş neyi gösteriyor? Artık, 3 yıl önce devrilmesi gündemde olan Suriye Devlet Başkanı Esad ile Amerika’nın ve Batı’nın işbirliği yapmasının gündeme geleceğini gösteriyor. Batılı gözlemciler “Esad’ın terörist gruplara karşı mücadele verdiği şimdi daha iyi anlaşılmıştır” diyorlar. Aynı görüşlere Amerikalı askeri yöneticiler de “Düşmanımın düşmanı dostumdur” diyerek katılıyorlar.

Söylemek istediğimiz şudur:

Erdoğan ve Davutoğlu ikilisi, 3 yıl önce devrilmesi için Esad karşıtlarına destek verdiler. IŞİD’ın bugünkü konuma gelmesinde de etkin rol oynadıkları iddia ediliyor. Şimdi, bu politikaların tamamen iflas ettiği, Esad’ın ülkedeki konumunu güçlendirdiği, Amerika ve Batı ile de ilişkilerini eski düzeye getirebileceği görülüyor. Özetle, artık rüzgâr ters esmeye başladı.

Bütün bunların iyi hesap edilmesi gerekirdi. Ortadoğu gibi kaygan zeminde günlerin ne getireceğini, ne götüreceğini günlük hesaplara bağlamak gibi bir yanlışlığın içine düşmememizi sağlayacak önlemlerin alınması gerekiyordu. Dikkat edilecek olursa, Suriye’yi bombalamaya, Esad’ı devirmeye hazırlananlar bugün Esad ile işbirliği kurma peşine düştüler. Çıkarları bunu gerektiriyorsa hemen yapıyorlar. Körü körüne bir politikadan uzak duruyorlar.

Amerikalı askeri yetkililer bakınız neler diyor:

“Irak, ya da herhangi bir yerde çıkarlarımıza gelen tehditleri ber taraf etmek durumundayız. Amerika bunun için hazırlıklıdır. IŞİD, Bir terörist gruptan öteler. İdeoloji ile sofistike bir askeri beceriyi birleştirmişler. Muazzam finanse ediliyorlar. Bu, bizim bugüne değin gördüklerimizin hepsinin ötesinde. Ama Amerika olarak eninde sonunda bunların sonunu getirecek güçteyiz. IŞİD’ın ne kadar korkunç olduğu son aylarda iyice netleşti. “

Batı, bu işlere nasıl bakıyor? İngiltere ve Fransa’nın Suriye’ye ve Esad’a bakışı nasıl? Kısaca bunlara da değinelim:

İngiltere, Fransa, Almanya gibi Batı dünyası “Suriye’de terörist gruplara karşı bir askeri müdahale yapılacaksa, bu Esad ile işbirliği sağlandıktan sonra gerçeklemelidir” görüşünü savunuyor. Avrupa’nın etkin gazetelerinde yazı yazan Ortadoğu uzmanları da aynı görüşleri paylaşıyor.

Hatta Batılı bazı dışişleri Bakanları “Suriye’deki IŞİD’ı vurmak için Esad’dan izin alınması zorunludur. Esad ile işbirliği yapılmadan bu işlerin üstesinden gelinmesi zordur” diyorlar. Bütün bu gelişmeler Amerika ve Batı’nın Esad’ın kapısını çalacakları anlamına gelmektedir.

Bu görüşler Esad’a güç verecektir, ülke içindeki konumunu sağlamlaştıracaktır.

Zaten, Esad, 3 yıldır “Terörist gruplarla, dışarıdan ithal edilen ve ülkeye sokulan, desteklenen Suriyeli olmayanlarla mücadele veriyoruz” diyor. Açıklamalarında da Türkiye’yi suçlayarak” Terörist gruplara destek veriyorlar” diyor.

Esad, açıklamalarında Suriye halkının kendileri ile bir hesaplarının bulunmadığını, Türkiye’ye giden sığınmacıların da ülkelerine dönmeleri çağrısında bulunuyor. Suriye yönetimi” Ülkeden kaçanlar yönetimden değil, terörist gruplardan canlarını kurtarmak için kaçmaktadırlar” açıklamasını yapıyor.

Özellikle İslami cihatçılara Türkiye’den destek verilmesi, Amerika yönetimini de rahatsız etmiş, Başkan Obama bu konuda Türkiye’nin dikkatini çekmek durumunda kalmıştı. Bugün gelinen noktaya baktığımızda Suriye politikalarında Amerika ile Türkiye’nin ters düştüğünü de görmekteyiz.

Bir önemli nokta da şudur:

Amerika, bir yandan da Kuzey Irak Kürtlerini silahlandırıyor. Bu silahlar Kürtler kanalı ile PKK’ya da gidecek. Çünkü Barzani “IŞİD’a karşı mücadelede PKK’nın varlığı önemli” açıklamasını yaptı. Eğer, düşmana karşı bir mücadele verilecekse ve bu mücadelenin içinde PKK da varsa, bu silahların dolaylı yollardan bu örgüte verilmesi de doğal sayılacaktır.

Şimdi, PKK’nın eline geçeceği tahmine edilen bu silahların, günün birinde bize dönebileceği tahminleri de yapılıyor. Bu nedenle biz, her zaman Ortadoğu’da politikaların her ana değişebileceğini, bu kaygan zeminde ayakta durabilmek için çok dikkatli ve çok yönlü politikalar oluşturulması gerektiği her zaman savunduk, bugün de bu görüşteyiz.

e.mail: [email protected]

             [email protected]

 

 

 

 

BAŞKENT GÜNLÜĞÜ / NECDET SİVASLI - erbil parlamento aaarsiv

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir