Sefa M. Yürükel’in “2011 Türkiye İç Savaş Raporu”nu incelerken, yaklaşık iki sene önce Hakkari-Yüksekova’yı PKK’nın siyasi uzantılarının “pilot bölge” ilan ettiklerini defalarca yazmış ve siyasi erkin yanı sıra Türk milletini de uyandırmaya çalışmıştım.
Kimse aldırmamış, Türk milletini “ALLAH’la aldatanlar” hızla yoluna devam etmiş, “Esas olan vatandır” anlayışını sadece klavyede savunan “Atatürk’le kandıranlar” ise ellerindeki baltayla birbirlerinin kafasını kesmeye devam etmişlerdir.
Günümüzde gelişen olayları daha iyi anlayabilmek için Barzani Anayasası’nın giriş bölümünü ve İkiz Yasaların ortak 1.Bend-1.Maddesi’ni hatırlamamız gerekmektedir.
BARZANİ ANAYASASI’NIN GİRİŞ BÖLÜMÜ:
“Kürtler, yurtları olan Kürdistan’da binlerce yıl yaşamış olan tarihi bir kavim olup, dünyanın diğer milletleri ve halkları gibi özelliklerinin kendilerine kendi kaderlerini belirleme hakkı verdiği bir millettir. Bu hak, ilk defa I. Dünya Savaşı sonunda yayınlanan ve ilkeleri o günden beridir uluslararası hukuk içinde sağlamlaşmış olan Woodrow Wilson’un On dört Maddesi adlı prensipler uyarınca kabul edilen bir haktır. (İKİZ YASALAR- 4/HAZİRAN/2003)
1920 yılında imzalanan Sevr Anlaşması’nın 62-64 nolu maddeleri Kürtlere self-determinasyon hakkını tanımasına rağmen, uluslararası çıkarlar ve siyasal dengeler Kürtlerin bu hakkı elde edip uygulamaya geçirmelerini engellemiştir.
Sevr Antlaşmasının verdiği haklara aykırı olarak 1921 yılında kurulmuş olan Güney Kürdistan, Kürt halkının istekleri dikkate alınmadan ve Kürt kökenli devlet memurlarının kendi topraklarının yönetimine atanacağı, Kürtçenin eğitim dili, Yargı dili ve diğer hizmetlerde kullanılacak dil olacağı taahhüt edilmesine rağmen dört yıl sonra, 1925 yılında yeni kurulan Irak devleti toprakları içine katılmıştır.”
Barzani’nin de işaret ettiği gibi giriş bölümü doğrudan doğruya Sevr’den alınmıştır.
Cumhurbaşkanı seçimi 10 Ağustos’ta yapılacaktır. Sevr’in tarihi ise 10/Ağustos/1920’dir. Politikada bir olay vuku buluyorsa, bilin ki bu bir tesadüf değil, uygulanan planın bir parçasıdır.
Sevr; I. Paylaşım Savaşı mağlubu Osmanlı’yla galip devletlerin imzaladığı bir antlaşma mıdır? Yoksa?
Hep bu soru aklıma takılmıştır benim.
Doğrudur, Meclis-i Mebusan kapalı olduğu için bu antlaşma onaylanmamıştır. Bu nedenle yasal dayanağı yoktur.
Ankara Hükümeti ise Türk milletini yok etmeyi planlayan bu antlaşmayı kabul etmemiştir.
Sevr’in görünen amacı askeri işgaldir. 1. Paylaşım Savaşı’nın hemen sonrasında işgal Türkiye’de gerçekleşmiştir.
“Büyük güçler kamp ateşinin etrafında aç gözlerle fırsat kollayan kurtlar gibiydi. Çünkü Türkiye doğası gereği zengin, emperyalizm ise oburdu”
Ancak onların yüz yıllık planlarını erteleyecek bir yiğit baba tarafından Yörük, ana tarafından Türkmen Kızıloğuz Beyi Mustafa Kemal Paşa; Türk milletini örgütleyerek işgale son vermiştir.
Geldikleri gibi gitmişlerdir.
Sevr 1920-1938 yıllarında tarihin kokuşmuş çöplüğüne terkedilmiştir. Mustafa Kemal Atatürk’ün 10/Kasım/1938 tarihinde HAKK’a yürümesiyle ne yazık ki Misak-ı Milli sınırları emperyalizmin arsız iştahına aralanmıştır.
Sevr’in ikinci ayağı ise “ Yeni Dünya Düzeni”dir. Sevr’in yeni adı ise Büyük Ortadoğu Projesi’dir. BOP’ Eşbaşkanlarından bir tanesi halen Türkiye Cumhuriyeti Devleti Hükümeti’nin Başbakanı ve 10 Ağustos’ta yapılacak seçimde cumhurun başkanlığına adaydır.
Şimdi Sevr’in maddelerinden iki tanesini işaretleyelim.
“Anadolu’nun doğusunda iki yeni devlet kurulacaktır.
Mali ve adli kapitülasyonlar (ayrıcalıklar) en ağır şekilde müttefik devletlere açık olacaktır.”
İkincisini bilmem ama bir tanesi resmen ilan edilmese bile kurulmuştur. Artık o bölgede devletin esamisi dahi okunmamaktadır.
“Osmanlı Devleti”nin, 10/Ağustos/1920’de imzaladığı “Sevr Antlaşması”yla, Anadolu’nun nasıl parçalanacağı ve kurulacak yeni taşeron devletlerin sınırları belirlenmiştir.
Şu gerçeğin altını çizmemiz şarttır. Sevr; Osmanlı Hükümeti tarafından imzalanmıştır. Ancak Meclis-i Mebusan kapalı olduğu içindir ki görüşülememiş ve onaylanmamıştır.
ABD’li Başkan Wilson’un Paris Barış Konferansı’na iki harita ile gittiği hepimizin malumudur. Denizden Denize Ermenistan ve Büyük Kürdistan.
Ancak ilk Sevr haritasında Kürdisdtan’ın (!) sınırları tam olarak belirlenmemiştir. Tıpkı AB Müzakereleri gibi ucu açıktır. Zaman ve zemine göre ileri bir tarihte sınırlar belirlenecektir. Hatta bu taşeron devletin kurulmasında BOP Eşbakanlığı görevini de üstlenmiş olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti Hükümeti’nin bir başbakanının da katkısı büyük olacaktır. Kendisi tam otuz iki kez “ Biz BOP Eşbaşkanı’yız. Bizim bir görevimiz var, onu yapıyoruz.” demiştir.
Hatta Time dergisi daha da ileri giderek, bu başbakanın adını açıklamıştır. Recep Tayyip Erdoğan
Irak’ın Kuzey’inde Amerika tarafından kurdurulan “Bölgesel Kürt Yönetimi”nin Anayasası’nın giriş bölümü; Sevr’in “62, 63, 64”üncü maddelerinden kopyalanmıştır.
“62-63-64 Maddeleri”“Kürdistan”başlığı altında tam 94 yıl sonrasını işaret etmektedir.
Sevr çöplükten çıkarılmış, Made in AB-ABD yapımı parfümlerle üzerine yapışmış iğrenç çöp kokusu giderilmeye çalışılmıştır.
Emperyalizmin efendileri Türkleri hiç af etmemiş, uluslar arası arenada yasal hiçbir dayanağı olmayan “Sevr”; Batı’nın gündeminden hiç düşmemiştir.
Ancak önlerinde çok büyük bir engel vardır. Kemalist Devrim!
Bu engel, Atatürk’ün bağımsızlık anlayışı yok edilmelidir.
Avrupa Parlamentosu üyesi Ooslander, “Atatürk’ü unutun, Anayasa’nızdan silin, çıkarın.” diyecek kadar aymazlaşacaktır.
Ooslander’in bu çıkışı iktidar tarafından benimsenecek, sadece Atatürk değil “milliyetçi ve yurdunu seven bir gençlik yetiştirme görevi” Talim Terbiye Kurulu’nun görevleri arasından çıkarılacaktır.
Hatta Başbakan daha da ileri gidecek Türk milliyetçiliğini ayaklar altına alacaktır. Devlet kurumlarının çoğundan, valiliklerden de TC ibaresi kaldırılacaktır.
Anaysa ise sırasını beklemektedir.
Türkiye’deki alaca karanlık aydınlarının beyni yeteri derecede formatlanmıştır. Zaman ve zemin hazırdır. İktidar verilen görevi yapmaya amade bir başbakanın emirlerini yerine getiren bir yumuşakçadır.
Bir başka Avrupa Parlamentosu J. Toubon[G1]; bir komisyon toplantısında Türk milletvekillerine, “Siz artık Sevr’i kabul edin.” diyecektir.
Bu haddini bilmez kişinin bu sözlerine Türk milletvekillerinin ne cevap verdiği ise bilinmemektedir.
Ve yeni genişletilmiş Sevr haritaları sahneye çıkacaktır. Bir çok Batı ülkesi ve tabii ki ABD bu haritaların tanıtımını yapmakta birbirleriyle yarış edecektir.
Yeni şekliyle BOP’nin genişletilmiş yüzünün tasarımı olan bu haritalar “ Dünya Hükümeti” ve/veya “Yeni Dünya Düzeni”nin çizimidir.
“2006”da, Amerikalı Yrb. Ralph Peters[G2] yeni şekillendirilen “Ortadoğu” veya diğer yüzüyle “Yeni Dünya Düzeni”nin haritasının, katıldığı bütün toplantılarda çığırtkanlığını yapmıştır.
Sadece Wilson değil, Sevr de hortlatılmıştır. İki zombinin aymazca istekleri Türk milletinin önüne konmuştur.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bölünmez bütünlüğü hedef alınmış, ülkenin Doğu ve Güneydoğu’sunda Kuzey Kürdistan Devleti’nin kurulması planlandığı gibi haritada da sınırları çizilmiştir.
Sevr’den tam 94 sene sonra, kokuşmuş bu projenin yıldönümünde 10/Ağustos/2014’te bir ateşten gömlekle imtihan edilecektir. Cumhurbaşkanlığı seçimi…
Bu seçimde Türk milletine yapılmak istenen suikast ya ret edilecek, ya da Damat Ferit’in artıkları bu projenin altını yeniden mühürleyeceklerdir.
Karar sizin!
Unutmayın; “Memleketi yıkan iç cephenin düşmesidir. Bu gerçeği bizden iyi bilen düşmanlar, bu cephemizi yıkmak için yüzyıllarca çalışmışlar ve çalışmaktadırlar. Başarı da sağlamışlardır. (1927) Mustafa Kemal Paşa…
Figen ÖZEN
07/08/2014- Antalya
Yazıları posta kutunda oku