Ukrayna üzerine düşünceler

Amerikan Başkanı Obama ile Rusya Başkanı Putin arasında yapılan telefon görüşmeleri, dünya medyasına yansıdı.

Taraflar çıkarlarını ve bu çıkarların lafza dönüşmüş halini, kendi yönlerinden ortaya koydular.

Amerika, “bu işgalin bir bedeli olur dedi.

Rusya, “ABD Kiev’e müdahale ederek, kırmızıçizgiyi aştı”dedi.

Ukrayna ve Kırımla ilgili 161 yıl öncesine, yani 1853 götürmek istemiyorum.

Zaten Batı gözü ile Türkiye’ye bakan bir sürü zevat bunu yapıyor.

Geçmişe gönderme yaparak değil de, geleceğe yönelik bazı tahminleri tartışmak istiyorum.

Suriye ile başlayan, Ukrayna ile devam eden sürecin; yeni bir soğuk savaş dönemini yarattı dememiz, abartı olmaz.

Yugoslavya, Irak, Libya, Tunus, Afganistan’da eli kolu bağlı kalan Rusya, biriken itibar ve nüfuz kaybının, Ukrayna’ya dayanmış olması, Rusya’yı, ne pahasına olursa olsun, ABD’yi durdurma konumuna itmiştir.

Ukrayna ve Kırım’ın stratejik önemini ifade etmek yersizdir.

Kırım Rusya için Karadeniz demektir.

Şimdi gelelim, Obama’nın “bu işgalin bir bedeli olur, Rus çıkarlarına, dünyada mani oluruz sözüne…

Bu ifade; İran’a 1979 yılından bu yana uyguladıkları ticaret ambargosunu hatırlattı.

Gerçi bu ambargolar, direniş ekonomisi yürüten İran’a doping etkisi yaptı, ama…

Şunu ifade etmek istiyorum.

İran’a uygulanan ambargoda, İran Merkez Bankasına SWİFT yapılarak, İran gelirlerine el konularak yürütülmüştü.

Yani korsanlık yapılarak.

Aynı korsanlığın, Rusya’ya uygulanmasından söz ediliyor.

Amerika şunu diyor. ABD denetiminde olan ülkeleri kullanarak, Rusya’nın ticaretine ambargo koyarım.

Bir başka ifadeyle,” Batı bankalarındaki Rusya gelirlerine el koyarım” diyor.

Bunun manası çok açık. Avrupa ile Rusya’yı kafa kafaya getiririm.

Biraz daha açalım.

Rusya’nın petrol hariç, Avrupa’ya 140 milyar metre küp doğal gaz satışı var. Buna Türkiye’ye olanı da eklerseniz, 180 milyar metre küp eder.

Gerçi Amerika bu ambargoyu tüm Avrupa ülkelerine yaptırabilir mi? O da ayrı mesele…

Pasifik’te, Çin lehine gelişen jeostratejik konumu da göz önüne alırsak, bu ambargo ne derecede gerçekçidir?

Bir önceki yazımda bahsetmiştim.

Boğazlar meselesi yeniden ortaya çıktığında, yani ABD’nin Karadeniz’e girmesi gerektiğinde, Türkiye’nin alacağı tavır, tüm dünya açısından önem kazanır.

Türkiye’nin NATO’ya Boğazları açıyorum demesi; Rusya ile Batının savaşına, Batının yanında yer alarak, katılıyorum demektir.

Amerika 12 bin mil uzaktadır. Rusya bir mil uzaklıktadır.

Amerika gider Rusya kalır.

Rusya ile savaş kararı alabilecek bir babayiğit olur mu bilmiyorum.

Türk burjuvazisi, Türk olmadığından, gene Amerika’nın yanında çığırtkanlık yapıyor. Rusya ile olan 35 milyar dolarlık ticareti gözetmiyor. Bir savaş durumunda, ülkedeki burjuva çıkarlarının da çatışacağını görmezden geliyor.

Türk ordusuna savaşı kim zorlayabilir, bilmiyorum.

Faruk Loğoğlu, dün konu ile ilgili yaptığı açıklamada; NATO ve Batının yanında yer aldıklarını açıkladı.

Washington’da, Büyükelçilik yaparken de böyleydi. ABD görevlisi mi, yoksa Türkiye’nin Amerika’daki Büyükelçisi mi belli değildi.

Neyse ki, hükümet kanadından daha serinkanlı açıklamalar aldık.

3.3.2014, bulentesinoglu


Yazıları posta kutunda oku


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir