BAHÇELİ, AK KAŞIK!
HÜSEYİN MÜMTAZ
“Memleketin güneydoğusu farklı bir renkle silme boyanıyorsa; tez zamanda Bahçeli ve Kılıçdaroğlu’ndan kurtulmalı, 10 ay sonraki genel seçimlere yeni yüz ve yepyeni bir ruhla girmelidir bu iki parti.
Koray Aydın, Özcan Yeniçeri, Yücel Halacoğlu, Ümit Özdağ;
Süheyl Batum, Birgül Ayman Güler, Emine Ülker Tarhan, Metin Feyzioğlu silkeleyip sallamalıdır her iki partiyi..” diye yazmamızdan (11 Ağustos) bir gün sonra (12 Ağustos) Emine Ülker Tarhan, Birgül Ayman Güler, Süheyl Batum, Dilek Akagün Yılmaz, Nur Serter ve İsa Gök bir manifesto ile Kılıçdaroğlu’nu istifaya çağırdılar.
Hiçbir duyum muyum almamıştık; sezi idi, öngörü idi, eşyanın tabiatına uygun bir davranış analizi idi.
Mahşerin diğer atlısı “M”HP’den ise şu ana kadar “tık” yok sayın seyirciler..
Konu ile ilgili olarak bir gazetecinin ”1997 yılından itibaren 10 seçim kaybetmiş oldunuz. İstifayı düşünüyor musunuz?” sorusuna sert tepki gösteren Bahçeli, ”Çok mu arzuluyorsun? Recep Tayyip Erdoğan’ın arzusuyla paralel gitme. Görevimizin başındayız” yanıtını vermiş.
Öyle ya..
15 senede 10 seçim kaybeden partinin genel başkanında hiç kusur olur mu? Alt kademelerdedir, il/ilçe yönetimlerindedir, partililerdedir, partinin çaycısındadır suç, hata, günah..
Bahçeli sütten çıkmış ak kaşıktır..
Önünde yazılı metin olmadan hep yanlış yapan/konuşan Bahçeli; seçim sonrası CHP’de başlayan hareketle ilgili olarak; “CHP’li muhalif vekiller aceleci davrandı” dedikten sonra MHP içindeki muhalif seslere yönelik soruya da, “MHP içinde kimse bayrak çekmez. MHP’de bayrak ancak göndere çekilir” şeklinde yanıt vermiş.
İlahi Bahçeli.. CHP’li vekillerin yaptığına “bayrak çekmek değil”, “bayrak açmak” denir. Bayrak, önce “açılır”, sonra “göndere çekilir”.
Açmadan neyi, nereye çekeceksin?
Türkeş’in mirası ile girilen ilk seçimlerde iktidar ortağı idi..
O mirası har vurup harman savurarak öyle bir yedi ki tam 10 seçim kaybetti.
Türkeş’in MHP’sini, “M”HP haline getirdi.
Partiyi kum torbasına çevirdi.
Hâlâ yakasından düşmedi partinin..
İktidardan, “Allah herkese sizin gibi muhalefet nasip etsin” lâfını bile işitti.
“Milliyetçilik ayaklar altına alındıktan sonra” bile ses çıkarmadı.
Son “çatı aday” formülüne balıklama atlamasının en önemli nedeni, aday’ın “partisiz aday” olmasıdır.
Maazallah.. Ya partili bir aday çıksaydı da, kaybetse bile hatırı sayılır bir oy alsaydı, “potansiyel/alternatif genel başkan adayı” olarak adı geçmeyecek miydi artık?
Somuncuoğlu’na yapılanı hatırlayın..
Gül’ün Cumhurbaşkanlığı seçimi sırasındaki davranışını hatırlayın.. “M”HP Meclise girmese seçilemeyecekti. “M”HP’nin kendi adayını göstermesinin hiç bir anlamı yoktu ki, meclise girdiğin an “çoğunluğun adayı”nın seçilme yolu açılacaktı.
1 Kasım 2012 tarihli “ÜLKÜ DENEN NAZLI GELİN” başlıklı ve genel başkan seçimli son “M”HP Kurultay’ından önce şunu yazmışız;
“15 sene önce Bahçeli’yi Türk siyasi hayatına armağan eden Koray Aydın’dır; o halde Bahçeli’yi siyaset sahnesinden silerek topluma borcunu ödemesi gereken de yine Koray Aydın olmalıdır. Hatırlayın, Türkeş’in vefat ettiği o soğuk, karlı 4 Nisan 1997 günü hastahanenin önünde mikrofonu eline alarak ‘Bahçeli’nin yanındayım’ demiş ve dengeleri değiştirivermişti.
Vasiyeti uyarınca iptal edilmeyerek vefatından birkaç gün sonra İstanbul’da gerçekleştirilen ‘Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk Kardeşlik ve İşbirliği Kurultayı’nın 5’incisi ‘taht kavgalarına’ sahne olmuştu. Beklenilen veliaht Tuğrul Türkeş, Genel başkan Vekili olarak bir üst katta yoğun kulis görüşmeleri yaparken hiç ihtimal verilmeyen aday Bahçeli yanında sadece Tunca Toskay olduğu halde alt katta kurultay delegelerinin konuşma/sohbet ortamlarına yandan yandan ‘sokulmaya’ çalışıyordu.
Çünkü muhteremi kimse tanımıyordu.
1999 seçimlerinde çıkarılan 129 milletvekili katiyyen kendisinin değil, yıllar yılı Türkeş’e vefa borcunu ödeyemeyen milliyetçi camianın, onun cenazesinde sergilediği tavrın sandığa tepkisel yansımasının sonucudur.
129 milletvekilli Bahçeli’nin ilk icraatı ise devletin taraf olduğu uluslararası anlaşmalara ilişkin Danıştay denetimini kaldıran ve uluslararası tahkimi mümkün kılan, 1982 anayasasının 125. ve 155.maddelerinde 13.08.1999 tarihinde yapılan değişiklikle yürürlüğe giren Tahkim yasasıdır. Teslimiyet yasasıdır.
İkinci icraatı, ABD vesayetinin kabul edildiği ve yansımalarının günümüze kadar devam ettiği ‘asmama’ sözü gereği teslim edilen eşkıya başının asılmaması olayıdır. Bu da sayelerinde geleceğimizi ipotek altına sokmuştur.
Üçüncü icraatı; Ecevit’i Solana’nın uçağı ile Helsinki’ye gönderip hem Kıbrıs ve Ege’nin satışına, hem de ilk üç AB Uyum paketi’ne imza atmış olmaktır.
Dördüncüsü; ABD vatandaşı bir uluslararası memurun ‘dışarıdan’ Bakan olarak atanmasına ses çıkarmamış olmasıdır.
Beşincisi; ‘57’inci Cumhuriyet Hükümeti’nin son zamanlarında Ecevit’in partisi bölünüp de ‘M’HP en büyük parti durumuna gelince bile ‘Protokol gereği’ Ecevit’in önünde ceketini ilikleyip Başbakanlığı istememiş olmasıdır.
Altıncısı; ortada fol ve yumurta yokken ‘3 Kasım’da erken seçim’ bayrağı açması ve ‘sıfır’ çekmiş olmasıdır.
Sonrasını biliyorsunuz..
Türkeş’in, 3 ve 16 milletvekili ile ‘iktidar’ olan, Türkiye’nin siyasi hayatında ağırlığınca değer taşıyan MHP’sinin 129 vekil ile bir türlü ‘muktedir’ olamayıp ‘M’HP haline getirilmiş olmasıdır.
Siz Bahçeli’nin ‘M’HP’sinin devri iktidarında ‘milliyetçi’ görüşle çıkarılmış bir kanunu bir kenara bırakınız, fakat verilmiş tek kanun teklifini hatırlıyor musunuz?
İktidarda iken böyle olan ‘M’HP’nin muhalefette nasıl olmasını bekliyordunuz?
Bahçeli, yukarıda sıraladığımız 6 dönüm noktasında alttan almayıp da tepki koyup milliyetçi tavır gösterseydi……düzeltemiyorsa koalisyondan ayrılsaydı partinin oyu bu gün % 30’du…
Bahçeli ömür boyu ‘ikinci adam’dı. Ecevit’e de, Türkeş’e gösterdiği ‘Birinci Adam’ saygısını sergilemiştir.
Sonrasında da hep ‘ikinci adam’lığın düşük profilini tercih etmiştir.
Şimdi diyormuş ki; ‘Elbette başka adaylar olabilir, -M-HP demokratik bir partidir’.
Sadi Somuncuoğlu Cumhurbaşkanlığına aday olurken; Ümit Özdağ Genel Başkanlığa adaylığını koyarken demokrasi yok muydu ‘M’HP de?
Yürürlükteki Siyasi Partiler ve Seçim yasaları ortada iken Bahçeli’yi tahtırevanından indirebilecek tek kişi Koray Aydın’dır.
Aydın çekirdekten ülkücüdür, teşkilatçıdır. Delege oyunlarını iyi bilir.
4 Nisan 1997’de camiaya borçlanmıştır, 4 Kasım 2012’de bu borcu ödeyip ‘M’HP’yi koltuk değneği, stepne, aksesuar, figüran olmak her neyse ondan çıkarıp tekrar ‘hükmi şahsiyeti olan’ bir MHP şekline döndürecek tek adamdır. Kişisel oyum Koray Aydın’adır”.
Demişiz…
Aynı fikirdeyim..
Sopa yemeyip, tehdit edilmeyip “aday” olabilen tek kişi olan Koray Aydın’ın vefa borcu vardır camiaya.
Koray Aydın, Özcan Yeniçeri, Yücel Halacoğlu, Ümit Özdağ ve Türkeş’ten ve şahsen tanımadığım diğer muteber şahsiyetlerden bir ses bekliyorum..
Sesime ses istiyorum..
Gerisi lâf-ü güzaftır.
Parti disiplini filan değildir söz konusu olan, koltuğuna sıkı sıkıya yapışılan endamlı bir saltanat kayığıdır.
Ve dikkat edin, “kimin kayığına binerseniz onun türküsünü çağırırsınız”..
57’İNCİ ALAY HER YERDE
HEPİMİZ 57’İNCİ ALAYIN NEFERİYİZ
Bir yanıt yazın