NECDET BULUZ
Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanan Erdoğan’ı öncelikle bu başarısından dolayı tebrik ediyor ve kutluyoruz. Temennimiz, milletimizin beklentilerinin yerine gelmesi, 12.Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da tüm milleti ayırım yapmadan kucaklamasıdır. Yeni dönemde, her şeyin, milletimizin beklentileri doğrultusunda gerçekleşmesini bekliyoruz.
Aslına bakılacak olursa, 12.Cumhurbaşkanı’nın Erdoğan olacağı baştan bu yana belliydi. Bunun hazırlıkları da iyi yapıldı. Bu yarış, özellikle muhalefet partileri açısından bir yıl sonra yapılacak genel seçimin bir provası olarak da değerlendirilebilir. Muhalefet partileri, yeni seçimde ne yapabileceklerini gördüler. Birçok konuda CHP’nin de MHP’nin de kendilerine çeki düzen vermek durumunda olabileceğini bu seçim bir kez daha gösterdi.
Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesine bakacak olursak, “çatı aday” İhsanoğlu’nun CHP ve MHP tarafından yalnız bırakıldığını da söyleyebiliriz. Her iki parti de miting meydanlarında yoktu. Her iki partinin lideri de aynı meydanda, aynı araç üstünde el ele, kol kola birlik ve bütünlük mesajı bile vermedi. Seçmeni heyecanlandırmak, seçime ısıtmak gerekiyordu, bunlar yapılmadı. Salon konuşmaları, birkaç televizyon programı ile bunların olmayacağını “çatı adayı” ortaya koyanların çok iyi bilmesi gerekiyordu.
Şu gerçeği altını çizerek söylemek durumundayız:
Muhalefet partileri adaylarının kazanması için gereği gibi çalışmadı. Bunu bir türlü kabul etmiyorlar. Eğer, bir yıl sonra yapılacak genel seçimlere de aynı anlayış ve kadrolarla girilecek olursa, Erdoğansız AK Parti karşısında yine başarılı olabileceklerini sanmıyoruz.
Seversiniz veya sevmezsiniz, HDP’nin adayı Selahattin Demirtaş, Cumhurbaşkanlığı seçiminde partisinin % 4,5 olan oyunu neredeyse % 10’a taşımadı mı? Bizce başarı budur.
Seçmen, genç, dinamik, kitleleri sürükleyebilecek, karizmatik lider arıyor. Bize göre Cumhurbaşkanlığı seçiminde bu görüşte olduğunu da ortaya koydu. Gerek CHP, gerekse MHP’nin bunları da enine boyuna iyi değerlendirmesi gerektiği görüşündeyiz. Bugünkü kadrolarla bu işin yürüyemeyeceği görülüyor.
Eğer 13 yıldan bu yana yapılan her seçimi AK Parti hem de oyunu artırarak kazanıyorsa buraya bir nokta koymak gerekiyor. Gerçekleri görmek, gerçekçi düşünmek ve kararları da buna göre almak kaçınılmazdır.
Şimdi asıl mesele, Erdoğansız bir AK Parti’nin genel seçimde ne yapabileceğidir? Mutlaka kadrolarda çok önemli değişiklikler yapılacaktır. Parti içinde öylesine beklentiler var ki, bunları bundan sonra dizginlemek ve susturmak öyle eskisi kadar kolay olmayacak. Sanıyoruz, Cumhurbaşkanlığına seçilen Erdoğan da bunları görüyordur.
Abdullah Gül’ün 4 ay önce “Şu ortamda siyaset düşünmüyorum” demesinden sonra şimdi “Partime yeniden döneceğim” demesi, AK Parti’nin de 27 Ağustos’ta Olağanüstü kongre kararı alması partinin geleceği açısından da önemli olarak değerlendirilmelidir.
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan iken Erdoğan’ın şahsi oyunun % 15 olduğunu dikkate alacak olursak, Erdoğan’ın yerine oturacak olan yeni Genel Başkan ve Başbakan’ın aynı başarıyı gösterebileceğini sanmak iyimserlik olur.
Bunun yanı sıra, parti içinde çalkantıları ve beklentileri de göz önüne aldığımızda AK Parti’nin Erdoğan olmaksızın aynı başarıyı göstermesi beklenmemelidir. İşte, bu noktada muhalefet partileri için daha olumlu bir seçim ortamının ortaya çıkmakta olduğunu da görmekteyiz. Bu boşluk ve şans iyi değerlendirilebilecek mi, bekleyip göreceğiz?
Muhalefet partileri, AK Parti’deki gelişmeleri iyi analiz etme, değerlendirme durumundadırlar. Önümüzdeki yıl yapılacak olan genel seçimler bu açıdan çok daha büyük önem taşıyor. Eksikler nerede, yanlışlar hangi noktalarda yapılıyor, oy oranları niye yükselmiyor bunlar parti içinde de tartışılıp, yeni vizyon ile hareket etmek durumu ortaya çıkıyor.
Yenilgileri bir türlü kabul etmeyen muhalefet, eğer her seçimde bir adım bile ileriye gidemiyorsa burada bir sakatlık ve hastalık var demektir. Yanlışta ısrar etme seçmeni de küstürüyor. Eğer % 25 oranında seçmen sandığa gitmemişse bunun da hem CHP hem de MHP tarafından iyi araştırılması gerekmektedir.
Dikkat edilecek olursa Cumhurbaşkanlığı seçimine % 25 oranında seçmen katılmadı. Bu, çok büyük bir oran olarak karşımızda duruyor. Eğer, sözünü ettiğimiz seçmen kitlesi sandığa gitmiş olsa, tablo belki de çok başka şekilde değişebilirdi. Bizce asıl sorgulanması gereken seçmenin neden sandığa gitmediği olmalıdır.
Seçim sonuçları için başka bahanelere sığınmamak gerekiyor.
Çünkü kamuoyu araştırma şirketlerinin yetkilileri, bu konuda yaptıkları açıklamalarda “AK Parti seçmeni sandığa gitti. Sandığa gitmeyen % 25 seçmenin en az % 20’si muhalefet parti seçmeni olmuştur” diyor. Yine bazı kamuoyu araştırma şirketlerinin yetkilileri de “Her 3 MHP’li seçmenden birinin Erdoğan için oy kullanmış olabileceği ihtimalinin yüksek olduğunu gördük” açıklamasını yapıyorlar.
Bazı arkadaşlarımız “Her zaman sandıktan çıkan Recep Tayyip Erdoğan, bu sefer sandığa gitmeyenler sayesinde kazandı” diye mesaj atıyorlar. Haklı görüşe ne denebilir ki?
e.mail: [email protected]
Bir yanıt yazın