NECDET BULUZ
Suriye’den gelen sığınmacı sayısı 1,5 milyon olarak veriliyor. Ancak, sayılarının 2 milyonu aştığı ifade ediliyor. Çoklarının kayıtları olmadığı için, gelip, özellikle de büyük kentlerde yaşamaya çalışıyorlar. Parası olanlar işyeri açıyor. Parasızlar ise hemen her türlü işi karın tokluğuna yapıyor. Sokaklarda, parklarda yatanların da çoğunlukta olduğu ifade ediliyor.
Öncelikle baştan bu yana yanlış Suriye politikalarının bir ürünü olan bu kadar sığınmacı Türkiye için büyük bir yüktür. Bu yükün yanı sıra, halkın birçok yerde güvenlik sorunu oluşmuştur. Bu yanlış politikaların ürünü olan ve sayıları 2 milyonun üstünde olduğu ifade edilen bu sığınmacılarla ne acıdır ki Türkiye baş başa kalmıştır.
Dikkat edilecek olursa demokrasiden, insan haklarından söz eden ve bu konularda her zaman ahkâm kesen Avrupa ülkeleri bile, Suriyeli sığınmacılara kapılarını kapatmış ve bütün yük Türkiye’nin üzerinde kalmıştır. AB ülkelerinin toplamı ancak 5 bin Suriyeli sığınmacıyı seçerek almış ve kamplarda ayrı tutmuştur, kendi halkının içine bile karıştırmamıştır. Fazla söze gerek var mı?
Konuya daha önce destek verenlerin ortadan kaybolması ve Türkiye’yi yüzüstü yalnız bırakması bu faturayı da ağırlaştırıyor. Bundan sonra bu sorun nasıl çözülür, nasıl bir önlem alınır bunu da merak ediyoruz. Suriye’de Esad’ı devirmek içim harekete geçen Suudi Arabistan, Katar gibi ülkeler şimdi ortalarda yoklar. Beklenen yardım ve desteklerin geldiğini de sanmıyoruz.
Çünkü Türkiye’ye gelen sığınmacılarla yapılan görüşmelerde çoğunluğun savaş bitse bile ülkelerine geri dönmeyi düşünmediklerini söylemeleri bu sorunun kolay kolay çözülemeyeceğini de gösteriyor. Zaten bazı Suriyeliler İstanbul, İzmir, Adana gibi illerde açtıkları lokantalarla adeta ülkemize yerleşmiş görüntüsü veriyor. “İşimiz iyi, para da kazanıyoruz, geri dönmeyi düşünmüyoruz” açıklamasını yapıyorlar.
Ancak, koşullar ne olursa olsun, Suriye’den gelenlerin halkın huzurunu bozduğu, bazı yerlerde olaylar çıkardığı, halkın sığınmacılara olan tepkisinin taşlı sopalı kavgalara ve linç girişimlerine bile neden olduğunu görüyoruz. Özetleyecek olursak, sıkıntının boyutları giderek artıyor.
Hükümet, sığınmacıların kendileri için düzenlenen kampların dışına çıkmaması konusunda bir karar aldı. Geç de olsa bu kararı olumlu buluyoruz. Kamu düzeninin bozulmaması, kavgaların ve tepkilerin büyümemesi açısından böyle bir karar harfiyen uygulanmalıdır.
Geçen gün, konu ile ilgili bir olay gelişti. Biz, eğer önlemler alınmazsa bu tür olaylarla sıkça karşılaşabileceğimizin altını çizelim:
Şanlıurfa Sebze Halinde çalışan hamallar, daha düşük ücretle çalışarak işsiz kalmalarına neden olduğunu iddia ettikleri Suriyeli hamalları sopalarla kovalamışlar. Kavganın kısa zamanda büyümesi üzerine polisin ve vatandaşların araya girmesi ile bir linç olayının önlenmesi gerçekleşmiş.
Burada dikkat edilmesi gereken nokta şudur:
Suriyeliler hem ucuza çalışıyor, hem de geldikleri yerdekileri tehdit ediyor. Adeta mafyalaşmışlar. Bunlar da huzur bozuyor. İş işten geçmeden, bu iş daha da büyümeden ve bu tür olayların daha da genişlemesini önlemek amacı ile gereken önlemlerin zaman geçirilmeden alınması ve hayata geçirilmesi gerekiyor. Her ne kadar Hükümet, Suriyeli sığınmacıları kamplara topluyor ama kayıt dışı o kadar çok Suriyeli var ki, asıl sorunu da sanıyoruz bunlar çıkarıyor.
Daha önceki olaylara da göz atacak olursak, sığınmacıların Gaziantep, Kahramanmaraş, Hatay, Adana, İzmir ve Mersin gibi illerde de birçok olaya neden olduğu, adı geçen yerlerde neredeyse linç olaylarının yaşanabileceği görülmüştür. Alınan polisiye önlemlerle olaylar yatışmıştır ama her an her yerde bu tür olayların yeniden hayat bulacağını da gözlerden uzak tatmamak gerekiyor.
Konuya insanı açıdan bakıp değerlendirdiğimizde sığınmacılara kucak açmanın yanlış olmadığını söylemeliyiz. Ancak, bunların kentlere yayılmasını önlemek, sadece kendileri için oluşturulan kamplarda barınmalarını sağlamak gerekiyor. Bunun ilk adımlarının atılmış olması da olumludur ve ama görebildiğimiz kadarı ile yetersizdir.
Konumuz içinde olduğu için, burada Türkmenler’den de söz edelim. Bilindiği gibi gerek Suriye’de, gerekse Kuzey Irak’ta IŞİD’ın hışmına uğrayan binlerce Türkmen yerlerinden yurtlarından kaçmak durumunda kaldı. Türkiye, Türkmenlere kucak açmadı. Sığınmacı olarak da kabul etmedi. Türkmenlerin nasıl perişan halde olduklarını herkes görüyor ve biliyor. 2 milyon Suriyeli sığınmacıyı kucaklayan Türkiye, sayıları 30-40 bini bulan soydaşlarımıza yer bulamadı, onları kollarına almadı.
Suriye’de ve Kuzey Irak’ta yüzlerce Türkmen de IŞİD tarafından katledildi. Bunlara da sessiz kalındı. Adı Türk olan ve Türk soyundan gelenlerin Araplar kadar önem taşımadığını burada bir kez daha gördük. IŞİD’ın katliamları karşısında da Türkiye’nin suskun kalışı nasıl bir duyarsızlık içinde olduğumuzu bir kez daha göstermiştir. Kaldı ki bazı yetkililer IŞİD’ı savunmuş, sucu da adeta Türkmenlere yıkma yarışı içine girmiştir.
e.mail: necdetbuluz@gmail.com
necdetes@mynet.com
Bir yanıt yazın